Her türlü karıştırmalara/yönlendirmelere (manipülasyonlara) rağmen halkın büyük çoğunluğu neyin gerçek neyin kurgu, neyin doğru neyin sahte olduğunu her zamanki anlayışıyla, bilgisiyle ayırt edebildi. Sonuçların sayısal değerlerinde bu durumun gerçek olduğu görülüyor.  Zira seçim sürecinde bazı çevreler özel yöntemlerle büyük çaba sarf etti. Her şeyden medet umdu.

Böylece bir sürü manipülasyonlarla insanların kafasına yanlış algıları yerleştirerek, seçim konusunda suni/yapay reflekslerin oluşturulmasını istediler. Örneğin, patates, soğan fiyatları üzerinden dahi büyük beklentiler oluşturdular. Ak Parti’yi bu tür olaylarla yıpratmaya ve kitleleri bu manipülasyonlarla kandırmaya çalıştılar. Türkiye’nin dış düşmanlarının destekleriyle, “olamayan varmış gibi, var olan yokmuş gibi gösterilmeye çalışılarak, gerçeğin önüne konulan algılarla kitleler manipüle edilmeye çalışıldı.” Ama başarılamadı.. Halkın anlayışını, bildiklerini, gördüklerini, sağduyusunu aşamadılar. Aşmaları da mümkün değildi.

Cumhur İttifakı/milliyetçi – muhafazakar ittifak seçimi kazandı. Bu inşallah, hizmetlerin devamına, ekonomide güzel kararların alınmasına vesile olacaktır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulanmasının ve sağlamlaştırılıp kalıcı olmasının teminatıdır.
Milliyetçi – muhafazakar tabanda birbirlerine oy geçirgenliğinin var olduğunu gördük. Bahçeli’nin onurlu duruşunu desteklemek ve İyi Parti karşısında MHP’yi güçlü kılmak için, daha önce Ak Parti’ye oy vermiş seçmenlerin bir kısmı MHP’ye oy vermiştir. Zira yakın tanıdığım 8 kişilik bir ailenin 6’sı Ak Parti’ye, ikisi de MHP’ye oy verdiğini söyledi. Ve bana göre, Ak parti’nin oy kaybının az da olsa bir kısmı bundan dolayıdır. Buna bağlı olarak da şunu ifade edeyim; Ak Parti 30 yaşın altındaki seçmenlere/gençlere politika ve söylemler geliştirmelidir.

İstanbul, İzmir, Ankara, Mersin, Adana gibi büyükşehirlerde, HDP’nin oyu ortalama %4 gibi artmıştır. CHP, Erdoğan düşmanlığı üzerine, HDP %10 barajını aşarsa, Ak Parti 50-60 milletvekili az çıkarır ve Meclis’te çoğunluğu kaybeder diye, CHP’li seçmenlerin bir kısmı HDP’ye oy vermiştir.

Güneydoğu’da ise, HDP’nin oy oranı ortalama %6 gibi düşmüştür. Eğer ki, büyükşehirlerde CHP, HDP’ye oy vermeseydi HDP, Güneydoğu’daki oy kaybından dolayı barajı aşamayacaktı.

Seçim sonuçlarını iyi inceler iyi analizini yaparsak, CHP’nin HDP’ye barajı nasıl aştırdığı ve Meclis’e taşıdığı çok net şekilde görülüyor. Bu görüşün doğrulunu İstanbul ve İzmir’in şu ilçeleri gösteriyor:
Kadıköy’de Demirtaş 8 bin, HDP 43 bin. Şişli’de Demirtaş 9 bin, HDP 31 bin.
Bakırköy’de Demirtaş 4 bin, HDP 20 bin. Beşiktaş’ta Demirtaş 3 bin, HDP 20 bin.
Sarıyer’de Demirtaş 6 bin, HDP 22 bin.
Menemen’de Demirtaş 13 bin, HDP 21 bin. Bornova’da Demirtaş 16 bin, HDP 30 bin. Çiğli’de Demirtaş 5 bin, HDP 17 bin. Konak’ta Demirtaş 21 bin, HDP 33 bin.
Karşıyaka’da Demirtaş 7 bin, HDP 25 bin oy almıştır.
Bu ilçelerde Demirtaş’a az, HDP’ye çok oy çıkarken bir neticeye daha varıyoruz. Demirtaş’a verilmeyen oyların tamamı, Muharrem İnce’ye verilmiştir.
HDP’ye barajı aştırarak Meclis’te Ak Parti’nin gücünü azaltmak. Ve Muharrem İnce’nin ikinci tura kalmasına sağlamak için, CHP ile HDP arasında ince ince bile olmayan açık açık olan, çok organizeli bir işbirliği olduğu görülüyor.

Cumhurbaşkanlığını alamayacağını bile bile Kılıçdaroğlu Muharrem İnce’yi aday yaptı. Faturası kendine çıkacağını ve kendine problem olacağını bilerek CHP’nin oylarını HDP’ye ve İyi Parti’ye dağıttı ama, İnce’nin partiden çok fazla oy alacağının hesabını tam yapamadı. Ve İnce partiden daha çok oy aldı. Bu durumda İnce ve Kılıçdaroğlu kavgalarıyla CHP karışmaya başladı.

Bana göre, tüm diğer partilerin yaptıkları ittifak ve birbirleri arasında seçmeni yönlendirmesi bu partilerin doğasında olan bir durumdur. Esas ve asıl yanlış davranış Saadet Partisi’ndedir. Millet İttifakı; bundan sonra Temel Karamollaoğlu’nu Madımak olayından dolayı suçlanmasından kurtardı. Bu istenen bir sonuçsa mutlu olsunlar. Ama; Saadet Parti’si meclise 2 milletvekili vererek siyasi üstünlük elde etmiş gibi olsa da, CHP’ye 8 milletvekili kazandırarak manevi üstünlüğünü kaybetmiştir. “Yazık oldu Salebe.”

Ak Parti vesayetler kontrolünde bir parti değildir.  Bu partide Erdoğan’ın liderliği en önemli bir husustur. Bu partide emek verip çalışanlar/uğraşanlar Erdoğan sevdalısı ve hiçbir menfaat gözetmeksizin millet için çalışmaktadır. Ama iktidar olma süresi uzadıkça ve teşkilat büyüdükçe, hani sık sık söz edilen fabrika ayarlarını korumak da zorlaşıyor. Büyüyen ve çoğalan teşkilatların ayarı kontrol altına alınamayınca, milleti küçük görmeler, verilen yetkilerin farklı amaçlar için kullanılması durumları ortaya çıkıyor. Bu da millet tarafından hiç hoş karşılanmıyor. Bana göre, bu tür davranışlar ve belki de adayların yerelin istekleri paralelinde olmaması ve buna benzer durumlardan dolayı Ak Parti’ye millet %7 gibi bir oy farkı oluşturarak ciddi bir uyarıda bulundu. Tayip Erdoğan’ın bu meseleye el koyup, bu eksikliğin en kısa zamanda telafi edilerek yerel seçimlerde bu durumun bir daha yaşanmaması lazım. Aynı uyarı 7 Haziran seçimlerinde vardı ve kısmen 1 Kasım seçimlerinde sanırım fabrika ayarları ayarlandı ve %49.5 oy almıştı.

Ak Parti’nin, 24 Haziran’da da beklenen sonucun alınamaması karşısında Erdoğan uyarıyı gördü ve bunu konuşmasında ifade etti. Buradan da 7 Haziran uyarısının tam anlaşılmadığını anlıyoruz. Yoksa tekerrür etmezdi. Erdoğan yorgunluktan bahsetti ve ayarlar seferberliğine başlatmıştı. Ancak 24 Haziran’ın sonuçlarına baktığımızda bu yenileme çalışmasının amacına ulaşmadığını görüyoruz. Bu Ak parti’nin daha zor bir sınavı olacak olan 2019 Mahalli Seçimleri’ni hasarsız geçirmesi kolay olmayacak. Ak Parti kurullarında bu durumları ele alıp, millet nelerden rahatsız, kararlı ve şeffaf bir şekilde tespit edip telafi etmeli ve milletin gönlü alınmalıdır. Erdoğan seçim sonuçlarını değerlendirirken, partideki oy kaybının değerlendirileceğini ifade etmişti. Aksi takdirde sen değiştirmezsen millet değiştirmesini bilir. Amacımız daha iyi olmak.
Hoş olun. Temmuz 2018, Anamur. İsmet kadıoğlu