Okul ve sınıf arkadaşım Temel’e yazdığım mektubun ikinci kısmını sizlerle paylaşmaya devam edelim. Daha önceki yazdığım gibi, 1964-1965 eğitim öğretim yılı 1N sınıfı, 1965-1966 eğitim öğretim yılı da 2K sınıfı Mersin Öğretmen Okulu öğrencisiyim. 3.sınıfta Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi’ne seçildiğim için 3H sınıfında okumadım. İşte bu sınıflarda okumuş arkadaşlardan Ayşe arkadaşımız “H sınıfı arkadaşları” ismiyle WhatsApp’da bir gurup kurdu ve özellikle bazı arkadaşların isteği ile beni de guruba dahil ettiler. Ancak yazımın devamında da görüleceği gibi, benim guruptan ayrılmam kısa sürdü. İşte bu yolculuğun, arkadaşlığın dostluğun gelişmelerine bakalım istedim.

Söz konusu bu sınıfta okuyan, 1966 yılında çekilmiş bir resimden arkasına yazdığım arkadaşların isimlerini sıralarsam şöyle:  Meral, Mehmet, Ökkeş, Ali, Ahmet, Aynur, Nazan, Emin, Ülkü, Mehmet, Şener, Ali, İsmet(ben),Cevdet, Mahmut, Mesut, Hikmet, Mehmet ve Mehmet şeklindedir.

Başka bir resimdeki arkadaşların isimleri de şöyle: Soldan sağa: Fikret Öktem (rahmetli olmuş), Yaşar Sarıtaş (sanırım Yaşar da rahmetli olmuş), İhsan Yiğit, ben ve Hikmet Öz. (Resmin arkasında; öğretmen okulu nöbetçiliğim sırasında arkadaşlarımla diye sırayla isimleri yazmışım).
Bu mektubu,“H sınıfı arkadaşları” gurubuna dahil olmamı isteyen ve bunu sağlamış olan Temel arkadaşıma yazdım.

Temel kardeş: Ben ve aynı sınıfta, hatta aynı sırada beraber oturduğum seninle aynı yaşta ve 68 yaşındayız. Seni bilmiyorum ama herhalde ben yaşlandım. Kendimin veya bir başkasının kötü davranışlarından, kötü sözlerinden, kısaca yapılan her türlü kötü eylemlerden huzursuz oluyor ve üzülüyorum.

Seninle ilgimiz nedir? Buna kısaca bir bakalım. Ben 8 kardeşten üçüncüsüyüm. Çok fakir ve verimsiz topraklarda, davarcılık (çobancılık) yaparak geçimini sağlayan köylülerin yaşadığı, yani Anamur’un doğusu bir köy çocuğuyum. Köyümüzde okul olmadığı için, ilkokulun her sınıfını bir başka köyde ve tanıdık birinin yanında kalarak 5 farklı okulda okuyup ilkokulu bitirdim. Birinci sınıfta (7 yaşında), başka bir köydeki bir yakınımızın yanında okuduğum için, her gün okula giderken de okuldan eve dönerken de ağlıyordum.

Orta okulu çarşının içinde, bir demirci dükkanının arkasında, tek kapısı olan penceresiz ve altı toprak bir odada, üç sene yalnız başıma kalarak bitirdim. Komşuya ait, adam boyunda ve içine girdiğinde, çocuk beni göstermeyen, marul tarlasının içinde sesli sesli ders çalışıp Mersin Öğretmen Okulu’nu 12. olarak kazandım. Kısmet olmayınca dayak bile yenmezmiş denir ya, kısmetmiş seninle beni aynı sınıfa verdiler. Anamur’dan Mersine hiç gelmemişim. Ve ilk defa bu okulun sınavına girmek için gelmiştim. O zaman Silifke Garajı vardı ve garajın hemen yanında, yanlış hatırlamıyorsam Yenihan Oteli’nde, Anamurlu 5 arkadaş kalmıştık. Sabaha kadar yastık dövüşü yapmış ve uykusuz kalmıştık. O zamanlar sen yoktun. O arkadaşlardan hatırladığım; Şeref Gürbüz (rahmetli olmuş), Nail Gürbüz, Hüseyin Baz ( rahmetli oldu) ve ben. 5.sini hatırlayamadım. Sen yoktun. Ama okulda vardın.

Ben çok ders çalışan biriydim. Bilirsin böyle olana da inekçi derler, inekçiydim. Hatta sınıfımızın başkanı Ahmet Gürkan, bahçeden ot toplayıp, kitabımın arasına koyması unutmadığım anılarımdandır. Ders çalışmaktan, sınıfta olan bazı olayların farkında olmayabilirdim. Ancak, Temel Talay’ın sigara içmesini ve bir daha içmeyeceğim deyip yemin etmesini ve arkasından iki gün sonra tekrar içtiğini hiç unutmadım. Cevdet Onay (mekanı cennet olsun), Fikret Öktem (Allah rahmet etsin) ve Temel Talay arkadaşlarımın futbol takımlarının yaptıkları maçları anlatma şekilleri hafızama öyle kayıt olmuş ki unutmadım.

Birilerinin söylediği gibi “siyaset insan harcama sanatı” şeklinde kullanıldığı için, siyaset yapılan yerde dostluklara zarar verilebiliyor. Ve yaşantı şekillerimiz ve gelişmeler, zamanla siyasi düşüncelerimizde değişime sebep olabiliyor. Hiç aktif siyaset ortamında bulunmadım. Ancak zaman zaman yakınlarımın aktif siyasette olmalarından dolayı onların yanında bulundum. Ve önemli yerlere geldiler. Örneğin, okuldaşım Oktay Öztürk şu anda Mersin Milletvekili ve yakınlarımdan Anamurlu Ayşe Doğan da milletvekili ve onun için 5 tane köşe yazısı yazdım. Tabi bu vesileyle onun lehinde ve partisiyle ilgili olumlu şeyler yazdım. Ancak diğer partilerin hiçbirinin aleyhinde yazmadım. Bunlar şu andakiler. Ancak eskilerde de çok var. Örneğin, geçmişteki bir partinin genel başkanının eşi okuldaşım. Elbette sizlerinde vardır. Belki de benim gibi uzaktan değil çok yakından bu konunun içindesinizdir. Bu tabi ki en doğal hakkınız. Ama ben bunu sizinle paylaşmak durumunda olmamalıyım. Çünkü gurubun ortak değerlerinden olmayabilir. Hele hele aynı sınıfta okumuşlukla ilgili değil.

Siyasilere yakınlığım, bana kendimi ne kadar ve nasıl yaşattıkları kadar. Kim bunu bana sağlarsa da oyumu ona veririm. Ve yaşım gereği biraz esnek olmak istiyorum. Tartışan iki adamdan “A” kişisi diğer “B” kişisine çok yüksek tonda, “yalan söylüyorsun” demesi yerine “bu söylediğini iyi düşündün mü, doğru mu, bana göre doğru değil” demesini istiyorum sınıf arkadaşım Temel? 

Bir araya gelmiş gurupların bir arada bulunma sebepleri olmalı. Ve ortak konularda birlikte olurlar ve ortaklıkların sevincini ya da üzüntüsünü paylaşırlar. Örneğin avcılar derneğini kuran avcılardır. Avcı olmayan dernek üyesi olmaz, çünkü avcılık ortak noktaları değildir. Bu dernekte avcılar avlarından, avcılıkta kullanılan malzemelerden ve araçlardan, vurdukları avlardan, av çeşitlerinden, avlanma arazilerinden bahsederler. Siyaset yaptıklarında çatışma olabilir. Zira avcılar içinde meşru olan her partiden kişiler olabilecektir. Farklı siyasi partiden olan avcıların, avcılık konusunu işlemeleri çatışma oluşturmaz.
Hoş kalın. Kasım 2017, Anamur. İsmet Kadıoğlu.