CHP’li Muharrem İnce, bir TV kanalında katıldığı programda “Türbe kaçırılırken Suriye’de 9 tankımızı bırakıp kaçmışlar” iddiasında bulundu.

                Doğruysa tam bir skandal!

                Acilen açıklamaya muhtaç bir hal.

                Makul (?) bir açıklaması yoksa  Hükümet açısından tam anlamıyla “yandı gülüm keten helva” durumudur.

                ***

                Bir yanık kokusu da Efgan beyin mutfağından geldi.

                Benim gibi, O da Erzurumlu. (Aramızda bir tanışıklık ve muhabbet bağı olmasa da hemşeriyiz.)

Bizim oralarda keten helva değil de, un helvası kavrulur.

                Dirilere piknik için, ölülere hayır için.

                (Eski Türkler, ölülerine aş vermeyi en önemli görev sayar ve yoğ adını verdikleri törenler düzenlerlerdi. İlk çağlarda aş doğrudan doğruya ölüye verilir, yani mezarına konulur veya dökülürdü. İslâmiyet’in Türkler arasında yayılmasından sonra bu tören, sevabını ölü ruhuna bağışlamak üzere fakirlere yemek, helva vermek şeklinde uygulanmıştır.) 

                Efgan bey, “ben bu Anayasa’yı takmıyorum” diyerek acaba siyasi  “kariyer”ine mi helva kavurmuş oldu?

                (Bir daha o koltuğa oturtulmazsa sebebi bu olabilir.)

                Her ne kadar bulunduğu yere dışarıdan getirilmişse de, milletvekili seçildiğinde bu mesleğe yavaş yavaş ısınacaktır. Piştikçe, belki böyle talihsiz ataklar da yapmayacaktır.

                “Meslek” diyorum, politikacılık artık bu memlekette meslek haline getirildi.

                Yüksek maaş, çoluk-çocuk dahil ayrıcalıklı muamele gibi artılarla hemen herkesin koluna takmak istediği bir bileziktir bu meslek.

                Partilere başvuran aday adaylarının sayısına bakarsanız, durum tam da bunu ifade eder.

                Milletvekili olabilmek için TBMM’de Türk milleti önünde “namus ve şeref” yemini yapmanız gerekir.

                Aksi halde ne milletvekili olmuş sayılırsınız, ne de milletvekili maaşı üzerinden emeklilik hakkı kazanırsınız.

                Yani çifte maaş, çifte kavrulmuş için bu yemini etmeniz şarttır.

                Bakalım bizim hemşeri dışarıdan,  bulunduğu yere  alınırken nasıl yemin etmiş:

                “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”

            İçinde ne yok ki…

            Devletin bağımsızlığı var, vatanın bölünmez bütünlüğü var, hukukun üstünlüğü var, lâik Cumhuriyet var, Atatürk ilke ve inkılâpları var, Anayasaya sadakatten ayrılmamak var.

            Bütün bunlar için Türk milleti önünde şeref ve namus üzerine yemin etmek var.

            Hepsi var da, üzerine yemin ettiği Anayasa yok.

            “Bu Anayasayı tanımıyorum” derken, hepsini birden takmamış oluyor.

            Vatanın, milletin bölünmez bütünlüğü ise pazarlık resimlerinin karesinde.

            Namus ve şeref?

            O kavramlar resimlerde pek çıkmıyor.

Belki, bunlar için de helva…