Dünya afetlerle sarsılıyor. Depremler, sel felaketleri, kasırgalar/hortumlar en çok haberlerde duyduğumuz doğal olaylardır. Bunların bazıları da zaman zaman ülkemizde de meydana gelmekte. Bunların en başında da deprem bulunmakta.

Deprem; yer kabuğu derinliklerindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak oluşan titreşimlerin yayılarak geçtikleri yerleri ve yerin yüzeyini sarsması olayıdır.
Bir başka ifade edilişi; yaşadığımız toprak yüzeyini yerinden oynatan ve yapılmış binalara ve insanlara zarar veren bir tabiat olayıdır diyebiliriz.

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da üst üste, 4,6 ve 5,8 şiddetlerinde depremler oldu. Çok şükür ki hasarlar var, can kaybı yok. Bu depremde oluşan hasarları ve başka olabilecek depremler için, devlet, belediye ve bu konuda yetkili kurumlar tedbirler almalıdır/almaktalar. Bunun için de toplantılar yapılıp olacaklar ya da yapılabilecekler için kararlar alınmakta.
Bu toplantılardan biri ile ilgili İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu için geçen/oluşan olay ve yazılanlardan bahsetmek istiyorum.

“Sel oldu Meteoroloji haber vermedi dedi yalan çıktı,
Davet edilmedim dedi yalan çıktı,
1700 makam aracı var dedi külliyen yalan çıktı,
İt demedim basit dedim dedi yalan çıktı,
Sen ne kadar basit/hafif çıktın E. İ.”

Zam, araç şov, yalan, kıvırma, tatil, basitlik.. vs, hepsi var..İnsanlar keriz yerine konuyor. Bu ifadelerle olay kapanabiliyor. Ve devam..
İlk planda İstanbul’dan kim sorumlu? 16 milyonun başkanıyım diyen İmamoğlu’ndan tabi. Ama deprem konusundaki toplantıya katılmadı. Neden? “Çağırılmadı..” dedi. Bazı yalakalar da bu yalanın altını doldurmaya çalıştılar. “Çok üzülür, basitlik der, bir kucaklar, bir zam koyar.., Sonra?” Bravo başkan.. Her zamanki; o yalan, bu yalan, sen oyalan vatandaş..

İmamoğlu’na gazeteciler soruyorlar; “Size davet geldi mi?”
Cevap; “Genel sekreter ve arkadaşlarımız orada!..”
Tekrar soruyorlar (Zira cevapta net değil, evet demiyor hayır da demiyor); “Siz.., davet edildiniz mi, edilmediniz mi?..”
Cevap aynı; “Genel sekreter ve arkadaşlarımız orada!..” Buradan yak.. Sanki tiyatro sahnesindeyiz..

Kardeşim çağrıldım ama gitmedim de.. Zira çağrılmış ki hangi koltukta oturacağı bile belirlenmiş. Her tarafa çekilebilir laflarla “mağduriyet” çıkarmaya çalışıyor. Sanırım bir kişilik/karakter meselesi.. Darağacı mı, yalan mı? diye sorsan.. “yalan” diyecek sanki.. Buna yalan üzerinden siyaset üretme denir.

Taraftarları da “yaşa başkan” diyerek; “Devlet İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nu yok sayarak krizi yönetmeye çalışıyor. Depremde bari vazgeçseler bu kutuplaştırmadan..” diye gazete köşelerinde yazılar yayınlıyorlar.
“16 milyonun başkanı..” Yapacak bir şey yok. Yapılanları veya yapılmayanların hesabını yine bu 16 milyon 2023’de sandıkta verecek. Hayırlısı..

Konumuzu bir Nasrettin hoca fıkrasıyla bitirelim:
Nasrettin Hoca misafir olduğu bir köyde heybesini kaybeder. Sinirinden bağırıp çağırır.
--Eğer heybemi bulamazsanız, ben ne yapacağımı bilirim!
Köylüler hep birlikte Hoca’nın heybesini ararlar. Ve heybe bulunur.
Hoca’ya sorarlar.
--Hoca, çok merak ettik. Heybe bulunmasaydı ne yapacaktın?
Hoca, gülerek cevap verir.
--Ne mi yapacaktım? Tabi ki yeni bir heybe alacaktım.
Hoş kalın. Ekim 2019, Anamur. İsmet Kadıoğlu.