“Türkiye Cumhuriyeti, son 200 yıllık yenilmişliğimize, geri kalmışlığımıza, itilip kakılmışlığımıza karşı çare olarak ancak 100 senede bulabildiğimiz merhemin adıdır.” İlhan Kesici

 

Sıkı durun! AKP Hükümetlerinin 2003-2014 yılları arasında faiz lobisine ödediği paranın tutarı 475 milyar dolar!

 

Bu rakam eski Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarı ve Milletvekili İlhan Kesici’nin hesabına göre aşağı yukarı 100 Atatürk Barajı’na bedel. Barajı sel almadı ama, 100 Atatürk Barajı ederinde paramızı yel alıp götürdü. Nereye? Faiz lobisine!

 

Cumhurbaşkanı ile Merkez Bankası ve Başbakan Yardımcısı Babacan arasındaki meydan muharebesini izledikçe, bundan yedi yıl önce, eski planlamacı, CHP İstanbul Milletvekili Sayın İlhan Kesici’nin 2008 Yılı Bütçesi üzerinde Meclis’te yaptığı konuşma aklıma geldi.

 

Cumhurbaşkanı RTE, İlhan Kesici’nin tam yedi yıl önce TBMM’de söylediği noktaya ancak şimdi gelebilmiş.

 

Kesici’nin 14 Aralık 2007 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada da vurguladığı üzere;

 

“Faiz, normalden fazla faiz nispeti olduğu zaman medeni ekonomilerin sevmediği, hatta bazen nefret ettiği bir hâldir. Bu, her ekonomiyi boğar eninde sonunda.”

 

“Türkiye 2003-2007 yılları arasında bir faiz ödedi.

 

Türkiye'nin ödediği faiz rakamı, bu beş sene içerisinde 184 milyar dolardır”.

 

Kesici’ye göre, şimdi ülkeyi yöneten AKP iktidarının yöneticilerinin çok önemli bir bölümü aynı zamanda 1990’ların ikinci yarısında Refah Partisi’nde görev yapıyorlardı.

 

O zaman Refah Partisinin ekonomi terminolojisinde en çok kullandığı, doğru olarak kullandığı sözlerden birisi de "rant ekonomisi" ve rantiye sınıfı" idi.

 

İşte bu rantiye  AKP’nin beş yıllık iktidarında 184 milyar dolarlık bir hacme ulaşıyordu.

 

Ama şimdilerin 1990’ların ikinci yarısından bir önemli farkı var, o da şudur:

 

O zamanki rantiye, hiç olmazsa yerli insanlarımızdı, bizim insanlarımızdı. Yani onlar bu faizleri aldığı zaman, eninde sonunda ya ekonomiye ya yatırıma intikal ediyordu, ama mutlaka bir işe yarıyordu.

 

Ama şimdiki rantiye, bütünüyle yabancılar lehine gelişiyor.

 

Meselâ, Bir Yunan emeklilik fonu AKP iktidara geldikten üç ay sonra, Mart 2003 yılında, cebine 100 milyon dolar koydu, getirdi Türkiye’ye. 2006 yılının Mart ayında da çıktı, tam üç yıl sonra. Arkasından gelen Nisan, Mayıs, Hazirandaki doların TL karşısındaki değeri 1,77 olduğunu filan hissetti, o münasebetle çıktı herhalde. Götürdüğü rakam 225 milyon dolar idi.

 

Bu ülkenin soydurulmasıydı.

 

Peki, bu beş yılda ödenmiş olan 184 milyar dolar faiz ne demekti?

 

Kesici, bunu da şöyle bir örnekle açıklıyordu:

 

“Türkiye’nin iftihar projesilerinden birisi, ki dünyanın da iftihar projelerinden birisidir, Atatürk Barajı’dır. Yapıldığı zamanki değeri 2,5 milyar dolar civarındadır, şimdiki değeri de 3-3,5 milyar dolar civarında olmuş olsun.

 

“184 milyar dolar faiz demek, 60 adet Atatürk Barajı’nın, bu coğrafyadan, bu vatandan sökülüp başka bir tarafa götürülmesi demektir, beş senede.”

 

“Her ülke bir şekilde elbette faiz ödüyordu. Ama mesela şu şekilde:

 

Japonya’da faiz yüzde 1’in altında idi..

 

Yunanistan yüzde 4,87’yle borçlanıyor.

 

Mısır’ın borçlanması yüzde 7,13.

 

Pakistan’da neredeyse iç savaşa yakın bir hâl vardır, hemen her gün büyük gösteriler oluyor. Bir yarısında Taliban-El Kaide, öbür yarısında ise neredeyse Amerika’nın kontrolü altında diyebileceğimiz bir hâl içerisindedir.

 

Böyle bir Pakistan’da bile faiz ne kadarmış? Yüzde 9,73.

 

Gelelim AK Parti yönetiminde hemen her gün başarıdan başarıya koşulduğunu iddia ettikleri aziz ülkemiz Türkiye’ye.

 

Dünyanın en prestijli haftalık dergisi İngiliz The Economist dergisinin her hafta arka sayfasında verdiği uluslararası bilgilere gore, biraz önceki ülkeler bilgisi normlarında, Türkiye’nin borçlanma faizi yüzde 17,21. El insaf! Dünya ortalamasının çok çok üstünde.

 

…Bir başka uluslararası kuruluş, "Pi Economics". Bu Pi Economics kuruluşunun başkanı Financial Times gazetesinde müthiş bir makale yazdı. Ayrıca raporu filan da var.

 

Financial Times’daki makalede diyor ki: "Türk lirası çökmeye mahkûmdur." (Şu anda olan da budur. Dolar 2.55 i bulmuştur)

 

Çok sert bir laf değil mi? Yani, TL aşırı değerlidir filan dese amenna, neyse ne. "Çökmeye mahkûmdur…" diyor. Anlayana.

 

“Bir başka ve resmi bir rapora göre de, ki bu IMF raporudur, Kasım 2007 sonunda bizim Hükümetimize sunulmuştur, “Türkiye genel ekonomik durum bakımdan “en kırılgan” ülkelerin en başlarında bulunmaktadır”.

 

Görüldüğü gibi, aradan yıllar geçmiş, tablo değişmemiş, üstelik daha da vahim bir seyir izlemektedir.

 

O zamanın Başbakanı şimdi Cumhurbaşkanı olmuş, Merkez Bankası’na ayar çekiyor.

Ağzı’nı her açtığında “kah faiz lobisi, kah dolar lobisine”ne gün doğuyor.

Türkiye’nin borcu arttıkça da artıyor.

 

Daha kaç tane Atatürk Barajını ve benzeri varlıklarımızı bu başarısız ekonomi yönetimine feda edeceğiz; kim bilir?!!!

 

Kesici’nin yazının en başına koyduğum sözlerini hatırlatarak bitirelim.

           

Bu güzel ülkeyi kısır çekişmelere, kaprislere kurban etmeyelim.