Köşe yazısı; günlük olaylarla ilgilidir ve kamuoyu oluşturmayı ve yönlendirmeyi gaye edinir.
          Okuyucular, toplumsal, siyasal ve kültürel olayları öğrenme isteklerini, köşe yazısını okuyarak karşılanmasını ister. Köşe yazısı, okuyucuyu bilinçlendirmeli, doğru düşünmesini sağlamalı.

          Köşe yazarı köşesinde, günlük yaşantının, siyasi faaliyetlerin, dış politikanın nabzını tutar, tartıştırır, yorumlar yaptırır, detayları gösterir.
          Yazar doğru yazmalı. Bunun içinde, araştırmalı, girişimci ve ısrarcı olmalı, başkalarıyla iyi iletişim kurabilmeli. Bunları yaparken de iyi gözlemelidir.
         
Köşe yazımızda derinlemesine bir fikri savunabileceğimiz gibi gündelik, sıradan bir olayı da anlatabiliriz. Anı, hatıra, hayat tecrübelerimiz, gördüklerimiz ve yaşadıklarımızdan çıkarttığımız ibretler.. Uzmanlık alanımızla ilgili kıymetli bilgilerimiz...  
         
Bir gün bir kişiyle sohbet ederken konuştuğun kişinin söylediği bir sözden, bindiğin taksi şoförünün sohbetinden, berberin önüne oturduğunda yarım saatlik konuşmasından bir yazı konusu yakalayabiliyorsun. Bunların oluşması için de evde oturur ya da yatar durumda olmamak gerekir. Ani oluşan bir hastalığım ve acil ameliyat olmam sebebiyle 10 gündür konu yakalamada zorlandım. Siyasi olayları da takip edemedim.
          Eğer birine hasta deniyorsa, onun sağlığında problem var demektir.
          Tabii "Hasta olmak" da aynı şekilde, sağlıklı olmama halini belirtir.
          Birinin yaptığı bir iş için olumsuzluk bulunuyorsa o kişi için "beni hasta ediyor" denir. Bu olumsuzluk ifade eden deyimin karşıtı, yine birileri için "Ona hasta oluyorum" da denir.
          "Hastayım" sözcüğü, özel bir deyim olarak "Aşırı sevmek" anlamında, olumlu olarak da kullanılır.  "Onun hastasıyım" ya da “Ona hasta oluyorum” deyimleri de sevilen şeyler için olumlu olarak kullanılır.
          Öğrencileri öğretmenine, "Hocam bizim arkadaşlar size hasta oluyorlar" şeklindeki ifadede “Hasta oluyorlar” deyimi öğrencilerin öğretmenlerini övmek için kullandıkları bir ifadedir.

         
Türk Dil Kurumu tanımına göre hastalık; "organizmada birtakım değişikliklerin ortaya çıkmasıyla sağlığın bozulması durumu.” Bu hastalıklardan biri de “kasık fıtığı.” Kasık fıtığı hastalığı; “karın duvarındaki yırtıktan veya delikten çıkan iç organların cilt altında bir şişlik oluşturmasıdır. Fıtık nedeni olan bu şişlik zaman zaman oluşur, zaman zaman kaybolur. Ayağa kalkınca, öksürünce, ıkınma ile fıtık ortaya çıkar, sırt üstü uzanınca kaybolur. Yatınca kasık fıtığının kaybolma nedeni, fıtık kesesi içindeki organların karın içine geri dönmesidir. Fıtık kesesi içinde bu şişliği yapan iç organlar sıklıkla bağırsaklardır. Kasık fıtığının ilerleyen döneminde şişlik sürekli bir hal alır ve hasta rahatlamak için eli ile bu fıtığı içeri iter,” şeklinde tanımlanıyor. İşte bende de bu hastalık çok kısa bir zamanda oluştu. Doktor ve yakınlarımın anlattıklarına göre tedavisi ameliyatla oluğu anlaşıldı. Ve genel cerrahların en kolay ameliyatlarından biridir dendi. Ben de çok hafife alıp umursamadım. Ama kasık bölgesinde karnı resmen bıçakla kestiler. Kolay olmadığını ameliyat olduktan sonra anladım.                                 
         
Babaannem (Ebem) 103 yaşında vefat etmişti ve hiç doktora gitmeden. Allah kimseyi doktora muhtaç etmesin ama onlarsız da olmuyor. Güler yüzlü, bilgili ve hastayı konusunda ikna eden doktorları da Allah eksik etmesin. Ebem, her zaman da “azıcık ağrı aksacık ölüm” şeklinde dua eder, Allah’tan bunu dilerdi. Sanırım Allah duasını kabul etti ve 3 gün bir rahatsızlık sonucu ruhunu teslim etmişti. Ebem hükümlü, Osmanlı bir kadındı. Babam rahmetliye bile diretir, onun hakkından o gelirdi. Mekanın Cennet olsun, beni büyüten ebem.
          
Kasık fıtığında, ameliyat sonrası üçüncü gün sargı, onuncu gün gibi de dikişler alınıyor. O dönemde Anamur’da deniz kenarına gidip oturuyor denizi seyrediyorum. Çakıl taşlarıyla oynuyor ve ilginç olanlarını seçiyorum. Örneğin yassı, siyah renkli, irili ufaklı, o sana, sen ona, seni çok seviyorum dedirtenlere rastlıyorsunuz ve sonra atamıyorsunuz. İşte atmayıp vazgeçemediğin o farklı ama birbirine benzeyen taşlara (kişilere) gerçek dostlar diyorum. Ve o güzel deniz taşlarını arabanın vites kutusunda uzun süre sakladığım oluyor. Gerçek dostlar onlar. Hastalığımda beni arayıp geçmiş olsun diyen gerçek dostlara da bu vesileyle teşekkür ediyorum.
         
Aynı gün davet edildiğim bir toplantıya gitmek üzere kendimi gitmem gereken yere bıraktırıyorum. Bütün mesele konu yakalamak. Tabi bana gerekli bilgileri ilerde kullanmak üzere notlarım arasına alıyorum.
          
Katıldığım toplantının ana konusu terördü. Genç bir bayan kızımız terör konusunda bilgiler verdi ve güzel de oldu. Son zamanlarda 46 günde 44 şehit olduğu ifade edildi. Terör; belli bir hedef gözetilerek, toplumda korku ve endişeye sebebiyet verecek şekilde ölümle sonuçlanması istenen veya terör gruplarının silahla gerçekleştirdikleri eylemlerdir.
         
Terörist saldırılarda, ilk amaç ölüme sebebiyet vermektir. Teröristin bu saldırılarda üç amacı vardır. Hedef kişi veya kişilerin ölümü, bu ölüm sonucunda toplumda korku yaratmak ve yarattığı korku üzerinden mesaj vermek. Allah güzel Türkiye’mizi terör belasından en kısa zamanda kurtarsın.  Amin.
          Konumuz hastalık ama yazımı teröre doğru götürmek durumunda kaldım. Zira son zamanların en üzücü olayı terör. Buna karşı duyarsız olamayız, hiç kimse de olmamalı.
         
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden bahsetmeden geçemeyeceğim. Allah devlete zeval vermesin sözü herhalde burası için söylenmelidir. Tabi bunun gibi yerler için de… Olumsuz tarafı çok hasta olması ve yatacak yer, ameliyat olmak için sıra ve doktor sayısının yeterli olmaması. Ameliyathaneye alınış şekli, bekleme odasındaki ilgi, doktorunuzun gelip sıranızdan bahsedip sizinle sohbet etmesi ve sizi rahatlatması, özellikle hijyenikliğe ve ilgili kişilerin buna dikkat etmesi, ameliyat masasına götürüldüğünüzde doktorunuz başta olmak üzere, ilgili kişilerin seri ve hızlı bir şekilde malzemelerin paketlerinden çıkartarak sunuluş şekilleri gözden kaçmayan harika hareketlerdendi.  Bekleme odasında ameliyathanenin boşalmaması durumunda uzun süre kalınabiliyor. Hanım beklerken ekrandan izliyor ve benim hangi saatte ameliyata alındığımı, çıktığımı izliyor. Tam ameliyat olurken, Demirci lisesinden 60 yaşında öğrencim Abdullah İlhan telefon ediyor. Bu da bana göre unutulmayacak bir durumdur. Teşekkürler Abdullah.
         
Beşinci kattaki bize sunulan oda tabi ki olması gerektiği gibi idi. Odada televizyon, banyo, tuvalet var ve oda iki kişilik. Refakatçı için de yatak olabilen lüks koltuk. Birlikte Dr. İrfan Dönmez’e ameliyat olduğum, Ali dayı (Aynı yaştaydık) ile bir gün birlikte kaldık. Katın koridorunda her oda arasında lavabo ve her lavaboda sıvı temizlik spreyi var.
         
Demirci’de kaldığım kaplıcada iki Demircili köylü vatandaşa rastladım. Sohbet ettiğimiz bir saatte, 80 yaşın üzerinde olanı, yapılan hizmetlerden bahsederken vatandaşın yapılan yemeğin ağzıyla değil burnuyla yemesi durumunda yemeğin tadını anlamayacağını söyledi. Bu amca doğru söylüyor. Özellikle yaşadıklarımdan yemeğin tadını anlamak istediğim için hastalık muhabbetimi yapmaktayım. Dünyadaki gelişmelere ayak uydurabilmiş olmak ne güzel. Hizmet vermiş herkesten Allah razı olsun.
Hoş kalın. İsmet Kadıoğlu. Ağustos 2015 Antalya.