Doğu bölgemizde yaygın olarak kullanılan bir tekerlemedir.

            Mertliği ile bilinen doğu inanımızın karakterine pek uygun düşmez ama, bölgenin mizah kültüründen üretilmiş bir sözdür:

            “Hoş geldi misafirler, hay edin bizimkiler.”

            Açılımı şudur:

            “Misafirler soframıza hoş geldiler. Onlar da yesin ama, bizimkiler daha çok yesin. Daha hızlı ve çabuk tüketerek misafirlere pek bir şey bırakmasınlar.”

Ya da “misafire koklat, kendin ye!” teşviki.

            Günümüz iktidarının paylaşım düzenini  bundan daha iyi anlatan bir tekerleme ifadeye dökülmemiştir sanırım.

            Sofra, milli hasıla sofrası. Bütün bir milletin yıl boyunca ürettiği bütün değerlerin toplamı. Bir başka ifadeyle  beyt’ül mal.

            Misafir, sofrada güya nimetlendirilmek üzere bulundurulan yoksul halk kesimleri.

            Bizimkiler, açıkça anlaşıldığı üzere iktidar mensupları.

            İktidarın nimetlerinden yararlanan kaymak tabaka.

            Hısım, akraba, dost, yaren, yandaş.

            Hepsi.

            Tıpkı Davutoğlu’nun kahvaltı sofrası gibi.

            Yüzlerce tabaktan oluşan yağ, bal, reçel, peynir, börek, çörek çeşitlemesi.

            (Resimleri sosyal medyada yayınlandı ve paylaşıldı.)

            Neler yok ki…

            Fukaranın önüne yağsız  lor, zenginin önüne kaymak tabakları koyan el.

            İktidar, yoksul halk tabakalarına “hoş geldin” diyerek iane dağıtıyor aslında.

            Donmayacağı  kadar kömür, ölmeyeceği  kadar bulgur ve makarna.

            Öte yandan, “bizimkiler” diye nitelediği yandaşlarına “hay edin” diye bastıran aç gözlülük.

            O zihniyet şimdi CHP’nin sosyal demokrat kimliği ile açıkladığı emekliye iki maaş ikramiye, 1500 tl asgari ücret, her aileye 720 tl yardım, ucuz mazot v.s. gibi vaatleri “kaynak nerede?” diye sorguluyor.

            İktidar kanadında bu yüzden büyük bir panik yaşanıyor.

            “Hay edin bizimkiler” diye dağıttığı avanelerin açığa çıkmasından korkuyor.

            Kaynak, işte buralarda.

            Güzel  söyledi muhalefet sözcülerinden biri.

            Sanırım Muharrem İnce idi.

            Dedi ki, “kaynak mı, işte söylüyorum: Bin liralık kadeh, sarayın elektrik giderleri, yandaş iş adamlarından yüksek ücretlerle kiralanan binalar, eski dışişleri bakanının, şimdiki başbakanın konutuna bir zamanlar ödenen aylık 45 bin liralık kira.”

            O kadar çok ki.

            Milletin a. sına koyan müteahhitlerin götürdükleri.

            Medya çiftliklerinde milyarlık maaşlara bağlanan kiralık köşe tutucular.

            Bakanın 700 bin liralık kol saati.

            Kutulara, kasalara sığmayan paralar.

            Oğul vakfına yapılan trilyonluk bağışlar...

            Kaynak buralarda.

            Kaynak, kaymakta.

            “Hay edin bizimkiler” devri kapanınca “haydi hesap ver” devri başlayacak.

            Paniklemelerinin gerçek sebebi bu!