Hipokrat bundan bin yıllar öncesinde insan sağlığının doğrudan bağırsakla ilgili olduğunu belirtmiş ve ‘’ Bütün hastalıklar bağırsaktan başlar, bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır’’ tespitini yapmıştır.
       O zaman insanları hasta etmenin en kolay yolu insan bağırsağını hasta etmekten geçer.
       Bu durum kimin yararınadır?
       Bu durum ilaç endüstrisinin yararınadır. 2016 yılında ilaç için harcanan para on dokuz milyar üç yüz kırk yedi milyon liradır. Bu yalnızca kayıtlarda var olan bir miktardır. İlaç endüstrisinin kasasına bu kadar para kendiliğinden gelip girmemiştir. 50 yılı aşkın süredir Anadolu köylüsü tohumların hibritleştirilmesinden tarım arazilerine uygulanılan gübrelere pek çok yanlışa yönlendirilmiş, geleneksel tarım terk edilmekle de kalınmayıp sebze ve meyvelerin üzerine koruyucu kimyasallar uygulanıp insan sağlığı riske atılmıştır.
        Diğer tarafta gıda endüstrisi ürünlerin raf ömrünü uzatmak için 1.500’den fazla değişik kimyasal maddeyi gıdalara katarak bağırsak floramızla buluşturmuştur. Gıdalarda kullanılan, sözüm ona koruyucu kimyasallar bağırsaklarımızda bulunan bakterileri ya yok etmiş, ya da mutasyona uğratmıştır.
         Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmemiz için bağırsağımız beynimizden daha önemli görevlere sahiptir. İnsan bağırsağı bir ortak yaşam merkezidir. Bir insanın vücudunda yaşama katkı sağlayan bakterilerin sayısı vücut hücrelerinin sayısının on katı kadardır. İnsan beyni bakterilerle iletişim kurma yeteneğine sahip değil iken, bağırsağımız ortak yaşamımızın bir parçası olan bakterilere komuta edebilen tek organımızdır.
        Gıda maddelerinin raf ömrünü uzatmak için kullanılan kimyasallar özünde birer antibiyotiktir. Yani besin maddesi içerisinde bakterilerin üremesine engel olur. Bununla birlikte koruyucu kimyasallar gıda maddeleri içerisinde bakteri yaşamasını önlediği gibi besinlerle birlikte alındığında bağırsakta bulunan bakterileri de yok eder.
        Antibiyotiklerin hayvan beslenmesinde kullanılmasının nedeni hayvanların bağırsak florasını çökertip metabolizmasını tamamlayamaz duruma getirme mantığına dayanır. Metabolizmaya katılamayan besinler karaciğerde basit bir işleme tabi tutulup vücudun ilgili bölümünde biriktirilir. Bu durum hayvanların aşırı kilo tutmasının nedenidir. Ülkemizde tüketilen antibiyotiklerin %75’i hayvan besihanelerinde kullanılmaktadır.
       Hayvanların besi ahırlarında semirtilmesinin mantığı ile insanların obezleşmesi arasındaki ilişkiyi kurarsanız aşırı kilo alışlarımızın sebebini de tespit etmiş olursunuz. Buradaki gözden kaçırılan tek şey besinlerin raf ömürlerini arttırmak için kullanılan kimyasalların isimlerinin antibiyotik olarak değerlendirilmediğidir.
       Bilmem anlatabildim mi? Ya da anlayabildiniz mi?
       Algılarınızı başkaları yönettiği sürece ilaç endüstrisi hep mutlu olacak….