Dertlerim içimde düğümlenirken o an öyle bir his oluşur ki sanki ruhum sema ya uçacak kuşlarla 
yarışacak gibi olur. Ve deli rüzgâr bile benden korkup beni daha asi hisseder.
Öyle şehirler vardır ki bu dünyada öyle şehirler ki soğuk ölümlerin kol gezdiği yalnızlığı kaderlerine 
hunharca boğdurup gecenin sarhoşluğunda son bir bakış arar. Gece gözlerimde sessiz ayrılık 
zehirlerinden damıtılırken soğuk ölümlere inat isterim ki; tüm anılarımı sırtıma alıp bir hamal gibi 
yükleyip. Güçsüz olursan eğer yanındakini de ezdirirsin sözüne inat göçüp gitmek bu dünyadan.
 Korkum çaresizliğimi asla yüzüme taşımamak. İşte o an yüreğim dağlara doğru adeta fırtınalar 
savurur. İnsanoğluna ait sevdam resmen hırçınlaşmış. Ben sevdanın hırçınlaştırdığı insanların arasında 
dolaşırken buğulu gözlerim kalır. Gündünüz bile sürekli gece olan yaşamımda sevdamı belki de 
zamansız uçurdum. Hani herkesin ki gibi erteleyemediği gibi.
Yitik bakışlarımda bir çığlık duyduğumda hayallerim korkak ruhum sürgün söz dinlemez. Omuzlarımda 
yılgınlığım varken bile artık yüreğimde sessiz esen yellerde yok. Bir avuç geçmişimle kapılarımı 
kapatırken her anım karma karışık yüreğimi senle tekrar doldur desem bilirim ki hasret ateşi yakıp ta 
dolduramadın yüreğime.
Sadece yapmak istediğimi yapıyorum gözlerimi kapatıp sessizliğe göçebe etmek yüreğimi.
Yollarda akan yağmur misali masalımsı yitik şiirlerimin sürgün vefasızlığında