10 yıldır Mersin’in turizm geleceğini Şili’de, Miami’de, Dubai’de, Afrika’da arayanlara ve bu amaçla gruplar halinde ülkeden ülkeye fuarlarda gezen sözde turizm dinamiklerine karşı mücadele verdim.

Bu 10 yıllık gezilerin sonunda ne mi oldu? İstatistik rakamları ortada:

Bir tek turistin gelmesi sağlanamadı !

 

Şükürler olsun ki son 2 yıldır yurtdışı geziler büyük ölçüde engellendi.  Yapılan birkaç gezi de eskisi gibi 50 kişilik gruplar halinde değil, üç-beş heveslinin buluşmasıyla yapılıyor.

Bu faydasız gezilerde beni en çok üzen yön de, bir kişi için yapılan masraflarla bu kentte birkaç ihtiyaçlı ailenin bir yıl yaşayabilmesi mümkündür ve bu harcanan para halkın parasıdır; yani bu kentin parası...

Yine de meseleye olumlu bir noktadan bakmaya çalışalım:

Nihayet Mersin turizminde doğru yol bulundu. Son günlerde bazı turizm dinamikleri de önce iç turizme ağırlık verilmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapmaya başladılar.

Bakınız değerli hemşerilerim;

Bayram tatilinde Bodrum’a 220 bin aracın girdiğini öğreniyoruz.

Mersin’e de Konya’dan, Karaman’dan, Niğde’den, Maraş’tan, G.Antep’ten, Adana’dan neden konuklar gelmesin?

Neden ekonomik uçak seferleri ile İstanbul’dan, Ankara’dan insanlar tatillerini geçirmeye Mersin’e gelmesinler.

 

Dünya’nın en fazla antik eserlerinin bulunduğu bölgelerin başında Mersin gelir  ve sayısız doğal güzelliklerle dolu bir yöre deniziyle, dağlarıyla, zengin gönüllü insanlarıyla ve tarihsel dokusundaki demokratik gelenekleriyle tam bir potansiyel turizm cennetidir.

 

Mersin’de deniz kıyısında karavanı da olan bir dostum bayram tatilini geçirmek için Batı Akdeniz kıyılarına gitmişti; sosyal medyada paylaştığı fotoğraflara baktım: İnanınız, Mersin her anlamda oralardan daha çekici, daha zengin bir coğrafyaya sahip.

Şimdi zaman önce bölgemizi tanıtmak için çok çalışma zamanıdır…

 

Hemen birlikte hatırlayalım:

Dünyada bir eşinin olmadığına inandığım Aynalıgöl Mağarası, Cennet Cehennem Çukuru, Kızkalesi, Göksu Kuş Cenneti, St. Paul, Eshabı Kehf, Anamurium, Kayacık Vadisi … ve daha sayamayacağımız onlarca tarihi ve doğal zenginlik.

Kiliseleri, Camileri, zengin mutfağı, Yörük, Kürt, Arap, Hıristiyan kültürlerin yoğrulup bir kültür zenginliğinin ortaya çıktığı bir yöredir Mersin.

 

Kentimiz çok zaman kaybetti.

Sahip olduğu zenginliklerden hak ettiği ölçüde faydalanamadı.

Artık geç de olsa bazı gerçekler anlaşıldı ve kenti yanlış yönlendirenler, kentin gelişmesinin önünde engel olanlar bir bir bu kentin gündeminden çıkıyorlar.

Onların son kalıntıları ve etraflarındaki destekçileri de ortadan kalkarsa güzel günleri yakında göreceğiz.

Şimdi Mersin için özellikle turizm alanında yeni bir başlangıç yapılıyor ve yeniden ümitleniyoruz; bu bağlamda önceliği iç turizme vermek üzere gerekli sosyal ve fizikî alt yapı oluşturulmalıdır. Zaten bu sektör kendi dinamikleri ve imkânlarıyla gelişiyor. Kıyı boyu otellerimizde ve diğer konaklama tesislerimizde doluluk oranları çok yüksektir. Ancak kamu yatırımlarında da bu sektör dikkate alınmalıdır. Kentimize gelen konuklar için akşamları vakit geçirebilecekleri bir yapı oluşmalıdır. Çamlıbel ve eski Mersin çevresi bu amaçla yapılandırılabilir.

Dış turizm için de gerekli bilgi ve altyapı bu süreçte kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Yeter ki yıllarca kendi ticari faydaları için bu kenti yalan dolanla oyalayanlara imkân tanımadan gerçekçi bir vizyonla hareket edelim ve önceliği iç turizme tanıyan bir dinamik çizgide buluşalım.

 

HARUN ARSLAN