MEZİTLİ’DE ÇEKİRDEK DEVRİMİ
Çocukluğumda İstanbul’da yere tükürenlere ceza yazıldığını anlatırlardı. Yarım asır medeni kurallarda ne kadar geri gittiğimiz ortada.
Mezitli Belediyesi’nin çekirdek kabuklarını yere atanlara ceza yazması ne kadar geçerli olacağını bilemesem de uygarlık ve medeni kent yaşamı adına çok değerli bir adım.
İnsanımızı uygar olmaya zorlayan bu yaptırımda çekirdek konusunda altı yıl önce yazdığım bir yazımın bazı bölümlerini tekrar gündeme getirip güncelleyip yeniden yazmaya çalışacağım.
ÇÖP KÜLTÜRÜ VE ÇÖPTE MAHALLE BASKISI
Sahilde ki Kültür Parka giderseniz neredeyse her üç kişiden birinin çekirdek yediğini görürsünüz.
Bu bir tür günümüz moda benzetmesi mahalle baskısının park baskısı modelidir. Çevrenizdekilerin çekirdek yemeleri sizin de kendinizi adeta çekirdek yemek mecburiyetinde hissetmenize sebep olur.
Etrafınıza bakarsınız, çekirdek yiyenler kabuklarını yere atarlar. O zaman siz de park baskısına uyar yere atarsınız.
Mısır zamanı mısır alanlar da yedikten sonra çöpünü çekirdek gibi yere atarlar.
Bu mevsim çekirdeğin yanında taze şamfıstığı ve fındık kabuğu da çöplerin arasına katılır.
Daha yüksek bir ekonomik ve sosyal statüye sahip park sakinlerinin  şamfıstığı ve fındık yediklerini görürüz.
Sabahları çekirdek kabuklarını incelediğiniz zaman burada da iki farklı çekirdek yiyen orta ve alt sınıf görürsünüz. Genelde orta sınıf daha pahalı olan kabak çekirdeğini seçer, alt sınıf da en ucuz olan ayçiçeği çekirdeğini mecburen seçer.
Çekirdek kabuğunu bir torbaya koyulması yadırganır.
Özellikle sıcak yaz günlerinde ikinci yürüyüş ve gezinti yeri Forum Alışveriş merkezidir. Soğutmalı kapalı bölümde insanlar parktaki gibi saatlerce yürüyüş yaparlar.
Burada da şiddetli bir şekilde mahalle baskısını Forum Baskısı olarak hissederiz. 
Kimse çekirdek, şamfıstığı, fındık yemez. Dolayısıyla çöpleri de yerlere atılmamış olur.
Mısır ise burada iptidai bir şekilde yenmez. Tanelenmiş, sosyetik hale gelmiş mısırı bir bardakta kaşıkla yersiniz.  Yedikten sonra yerlere atılmış bir çöp görmediğiniz için bardak ve kaşığı sizde yere atmayıp çöpe atarsınız.
Eğer çöpe atmaz da yere atarsanız o zaman yadırganır, kızgın bakışları hisseder belki de ikaz edilirsiniz.
Forum’un açık bölümünde genel de güz mevsiminde yapılan yürüyüşlerde de açık hava olmasına rağmen yine mısırın bardağını, dondurmanın dışındaki peçeteyi yere atmazsınız.
Parkta yürüyüş yapanlarla, Forumda yürüyüş yapanlar aynı kişiler ama Park Baskısının ve Forum Baskısının ayni kişileri farklı şekilde çöp yönlendirmesi yaptıklarını görüyoruz.
Bir yerde çöpü yere atmak normal, diğer yerde değil.
Aslında hiçbir baskı yok, hepsi bizim içimizde; temizlik, kentlilik, saygı, düzen….
İçel Sanat Kulübü Dağ gezilerini kente aşılayan milli dağcı Erdal Şenel’i rahmetle ve saygıyla anıyorum. Dağ gezilerimizde herkese öğrettiği birinci kural dağda çöp bırakmamaktı. En küçük bir çöpü dahi yanımızda geri getirir doğada bırakmazdık.
Umarım pislik bir mahalle baskısı olarak kentimizde yerleşmez, kent baskısı temizlik yönünde olur. Tozlu, çöplü, pis, kokan bir kentte oturmayız.
Dükkanının çöpünü kaldırımın kenarına süpüren esnaf çöpün sonra tekrar geri geldiğini görse de her gün aynı olayı tekrarlar. Bizde kendi attığımız çöpün genelde kent bütününde bize geri geleceğini anlamalıyız.
Kenti benimsediğimiz ve kendi yaşamımızın ve evimizin bir parçası olarak gördüğümüz zaman, bizler çöp atmayacağız, atanları uyaracağız, temizleme görevi olanlara da hatırlatacağız. 
HARUN ARSLAN