“İktidarı kimse kimseye tepside sunmaz. 
Muktedir kim ise iktidarı o belirler. 
Demokrasilerde, erdem, 
Muktedirin milletin kendisinin olmasıdır. 
Bu ise iyi eğitimli bireyler ve bireylere kazandırılmış, 
milli ülküler ile mümkündür. 
İşte o zaman, 
üstte gök çökmedikçe, altta yer yarılmadıkça, 
senin birliğini ve dirliğini kim bozabilir?”

Birlik, dirlik, istikrar bizim elimizde.

24 Haziran 2018 seçiminde, hangi Cumhurbaşkanı adayına ve partisine oy vermeliyiz?  Bazı yazanların, tarafsız bir şekilde bu düşüncelerimi sizlerle paylaşıyorum şeklinde ifade kullandıklarına rastlarız. Ben taraf değilim, ama falanın oyu şu kadar olduğunu söylüyorlar dememize gerek yok. Benim tarafım var. Benim değerlerime sahip çıkan/sahip olan, samimi, dürüst, yalan söylemediğine inandığım ve bana kendimi yaşatacak taraftayım. Ve oyum onadır.

Türkiye’yi yönetmiş liderleri ve partilerinin icraatlarını incelediğimde ve yaşadıklarımı da gözümün önüne getirip değerlendirdiğimde, Tayip Erdoğan’ın en iyisi ve tarafım olmasına en uygun lider olduğunu düşünüyorum.

Tabi ki herkesin olmasını istediği şartlar olmamış olsa da, hızlı tren Ak Parti’nin, sürücüsü Erdoğan, tarafımdır. Hızlı treni onun döneminde gördüm. 4 saatlik yolu 2 saatten daha kısa zamanda alıyorsun.  

Güçlü devlet, huzurlu gelecek ve istikrar istiyorsak iyi düşünüp kararımızı ona göre vermeliyiz. Basit siyasi hesap ve olumsuz tartışmalarla, özel gelecek menfaat itişmeleri ile kaybedecek zamanımız olmadığı gibi gücümüz de yok. Ama vereceğimiz oyun vebali var.

“Burası devlete meydan okuma yeri değil, şu kadına haddini bildirin” diyip meclisin sıralarına vurarak alkış tutturan kişinin partisinin devamı olan partinin listesinden (Konya gibi bir yerde) aday olanlara oy vermenin vebali var. Kaybedecek zamanımız yok ama vereceğimiz oyun vebali var. Erdoğan manifestosunda, “yeniden adalet, yeniden kalkınma” diyerek; yapılan hizmetleri anlatıp yapılacaklardan bahsederken de “Allah şahit olsun” diyerek söz veriyordu. “Yaparsa Ak Parti yapar”, ama Erdoğan’la yapar. Bunun anlamı nedir? Cumhurun başkanı Erdoğan olmalı ve meclis de çalışmasını engellememeli. Öyle ise, icranın başı olacak olan Cumhurbaşkanı ile birlikte milletvekili oyunuzu da aynı partiye verin ki, meclis icrayı engellemesin. Oyunuz Erdoğan’a ise, milletvekili oyunuzda onun partisi olan Ak Parti’ye olmalıdır.

Yeni sistemin adı ‘Cumhurbaşkanlığı Sistemi’dir. Bu sistem halka soruldu ve %58 ile kabul gördü. İlk defa da 24 Haziran seçimi ile uygulamaya konacak. Muhalefet eski sisteme tekrar döneceğiz sözü üzerine çalışma yapıyor. Erdoğan’ın dışındaki tüm adaylar kendilerinin kazanamayacaklarını kabul etmeseler de görüyorlar. Bütün gayretleri seçimin ikinci tura kalmasını elde edebilmekte. Muharrem İnce ve Meral Akşener ikinci tur için birbirleriyle yarışıyorlar. Onlar için yarış hangimiz ikinci oluruz yarışı.

Bu yarışta başka bir hesap var; meclis çoğunluğunu elde edebilmek. Cumhurbaşkanlığı’nı kaybedeceğiz ama meclisin çoğunluğunu elde edersek Erdoğan’ı istediği gibi değil bizim istediğimiz gibi çalışmaya zorlarız. Ve esas mesele Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğu elde edip eski sisteme geri dönmek. Tabi bu durumda 400 milletvekili çıkarılmalıdır ve bu sayıdaki vekilin tamamının da aynı karara parmak kaldırması gerekir. Halep’i göstermeye gerek yok arşın halk.. Herkes de sandığın sonuçlarını kabul etmek zorunda. Halk ne istiyorsa sandıktan o çıkacak… Nasıl istersen öyle idare edilirsiniz..

Ancak 24 Haziran’da sandıktan Erdoğan paralelinde Ak Parti’nin de güçlü çıkması lazım. İnşaat yapmak için direksiyona kaptan çıkmış, arkasındaki vagonlarda inşaat malzemeleri yok. İnşaatı nasıl yapacağız? Bu durumu şöyle tanımlarız; direksiyonun Erdoğan’a, Erdoğan’ın da inşaat malzemesine ihtiyacı var. İnşaat malzemesi, seçilecek Ak Parti milletvekilleridir. Ak Parti milletvekili sayısının mecliste, Erdoğan’ın elini güçlü kılacak sayıya ulaşması şarttır.

Ortadoğu/Dünya tekrar şekillenmek isteniyor. Bunun için de dış güçler bizim kendi kontrollerinde olmamızı istiyorlar. Onların emrinde köle olmamızı istiyorlar. Erdoğan dik durdu, buna hayır dedi. Dış güçlere köle olarak istikrar sağlanmaz. Kalıcı istikrar kendinin kurduğu istikrardır. Türkiye’nin istikrarı, refahı, huzuru, özgürlükler ülkesi olması için Cumhurbaşkanlığı sistemini devam ettirecekten yana olmak şarttır.
Hoş kalın. Haziran 2018, Ankara. İsmet Kadıoğlu.