Önce, Anayasa’nın ilgili maddelerine bakalım:

            “Basın hürdür, sansür edilemez.”

            “Basın aletleri zapt ve müsadere edilemez.”

            Peki, ülkemizde basın hür müdür?

            İşte, bu sorunun cevabını, kapsamlı bir çalışma ile Ankara Gazeteciler Cemiyeti veriyor.

            İngilizcesi “Press for Preedom”

            Türkçesi “Özgürlük için Basın”

            Yani, ülkemizdeki ifade ve Basın Özgürlüğünün Halleri resimlenmiş bu çalışmada.

            Sunum ve içerik itibariyle etkili bir rapor.

            Önce Cumhurbaşkanına sunulmuş.

            Sonra da Ana Muhalefet Partisi liderine.

            Mutlaka, Başbakan da haberdar edilmiştir.

            Böyle bir rapor ülkeyi yönetenlere sunulur da, bir parçası olduğumuz, hukukunu kabul ettiğimiz Avrupa Birliği ülkelerine sunulmaz mı?

            Ankara Gazeteciler Cemiyeti, önceki gün Ankara’da düzenlediği bir toplantıda bunu yaptı.  AB ülkelerinin büyükelçiliklerine söz konusu raporun İngilizce metnini taktim etti.

            Uzun soluklu, başarılı bir çalışma.

            Ankara Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin’i, çok önemli böyle bir sorunu gündeme taşıdığı için kutluyoruz.     

            Şimdi, bu rapordaki göstergelere bakalım:

            Hani, “basın sansür edilemez” denilmiş ya Anayasamızda.

            Bakın, sadece 2015 yılı içerisinde ülkemizde basın nasıl sansür edilmiş:

            31 Akreditasyon uygulaması. Yani, “beğenmediğim, benden olmayan gazeteciler giremez” durumu. Dolaylı sansür.

            104 yayına engel.

            797 yayına erişim engeli.

            Geliyoruz, Medya mensuplarıyla ilgili adli işlemlere. Yine 2015 yılını baz alarak:

            119 soruşturma, 157 dava, 13 hapis cezası, 16 tutuklama, 88 hakaret.

            Bu süre içerisinde işten çıkarılan gazeteci sayısı 442. 29 gazetesi de istifa etmiş.

            Fiziki şiddet gören gazeteci sayısı 148. 26’sı da sözlü şiddete uğramış.

            Sıkı durun: 103 bin 887 siteye erişim engellenmiş!

            RTÜK cezaları ayrı bir alem.

            Reklam vermemek ve verdirmemek suretiyle yapılan baskılar ayrı bir fasıl.

            Anlayacağınız, “ileri demokrasi”mizde, demokrasilerin olmazsa olmazı Basın Özgürlüğü hepten nanay.

            Üstelik, Basın Kartları’nı Başbakanlığın verdiği ülkemizde.

            Sorulmaz mı? Kartını veriyorsun da, özgürlüğünü niye teminat altına almıyorsun?

            Ankara Gazeteciler Cemiyeti bunları sormuş da, bakalım, cevabı nasıl verilecek?