Öncelikle, Hekim olmadığımı, Tıbbın da alternatifinin olamayacağını belirtmek istiyorum… Bilindiği üzere hastalıklar insan yaşamının kalitesini düşürür, bu nedenle de ülkelerin sağlık politikalarında temel yaklaşımının mevcut hastalıkları tedavi ederken koruyucu hekimliği ön plana çıkarmak olduğunu hepimiz biliyoruz.

             Bundan 2.400 yıl kadar önce yaşamış olan, tıbbın da babası olarak bilinen Hipokrat daha o yıllarda ‘’Bütün hastalıklar bağırsakta başlar, bağırsak hasta ise vücudun geri kalan kısmı da hastadır.’’ tespitinde bulunmuştur. Hipokrat’ın tespitinin ne kadar doğru ve yerinde olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.

             Bir başka tespit ise; ‘’ Beslenme yanlışsa ilaç kullanmanın bir faydası yoktur, beslenme doğru ise ilaç kullanmaya gerek yoktur.’’  Bütün bunları alt alta getirdiğimizde doğru beslenmenin önemi bir kere daha ortaya çıkıyor.

             Önemli bir ayrıntı da hücrelerimizin endüstriyel gelişimlere ayak uyduramadığı gerçeğidir. Dışarıdan gelen yeni uyarılara karşı hücrelerin üç değişik gerçeği olabilir. Bunlardan ilki hücre kendisine gelen uyarıyı içselleştirip DNA’sına kaydeder, daha sonra gelen benzer uyarılarla karşılaştığında hazırlıklıdır, sorun yaşamadan o uyarıyı kendi gereksinimi için kullanabilir. İkinci gerecek hücre kendisine ulaşan yeni uyartıya baş edemez, ölür. Üçüncü gerçeklik, hücre yeni uyartıyla baş edemez mutasyona uğrar. DNA’sı kırılır, hücre birlikte yaşadığı diğer doku hücrelerine yabancılaşır. Yabancılaşan hücre diğer hücreler tarafından kuşatılır, eğer kuşatan hücreler iyi beslenirse hapsedilmiş kitle büyüyemez, bulunduğu yerde sıkıştırılır. Kanserin oluşumu bu şekildedir.

            Aynı şekilde yeni uyarı bir hücreli bir bakteriye ulaşıyorsa da aynı üç değişik gerçeklik ortaya çıkar. Hücre gelen uyarıyı asimile edebilir, ölür, ya da mutasyona uğrar.

            Dışarıdan gelen uyartı yabancılaştıkça ve yabancı uyartı sayısı arttıkça bakterilerin mutasyona uğrama olasılığı artar. Yaşadığımız şu yıllarda ortalama 20.000 yeni hastalığın ortaya çıkması bakterilerin mutasyona uğramasıyla doğrudan ilişkilidir.

            Eğer ilk canlı yaşamından bugüne DNA yapısına kaydedilen bilgilere HÜCRE BİLİNCİ dersek, hücre bilincine yabancı olan her uyartı yaşam kalitemizin azalması yönünde risk oluşturur. Size önerilen uygulamalar için doğru karar verebilmeniz için aldığınız uyartının geçmiş yaşamda var olup olmadığını sorgulayın. Eğer geçmiş yaşamda olabileceği sonucuna varamıyorsanız lütfen kullanmayın.

            Yaşamımızın bir başka gerçeği bedenimiz üzerinde ve içinde bir ortak yaşamın sürdüğüdür. İnsan bedeni üzerinde vücut hücrelerimizin on katı kadar bakteri vardır. (Vücudumuz 10 trilyon kadar hücreden oluşuyorsa, 100 trilyon kadar bakteriyle birlikte yaşıyoruz.) Bu bakterilerin büyük çoğunluğu faydalı bakteri olup sindirim işlevimizin %70’den daha fazlasını gerçekleştirirler. Faydalı bakterilere probiyotik denir. Her besin maddesinin parçalayıcısı, probiyotiği farklıdır. Besin olarak tükettiğiniz bir yiyeceğin sindirim sisteminizde probiyotiği yoksa o besin maddesinden yeterince fayda sağlayamazsınız.  Anadolu’da yaşayan bir kimsenin sindirim sisteminde mango bitkisinin ya da başka iklimlerde yetişen meyve ve sebzelerin probiyotiklerinin bulunmasını bekleyemezsiniz. İyi yıkanmış ve üzerinde bozulma başlamamış bir mango meyvesinden faydalanma şansınız oldukça azdır.  

             Bu nedenle tükettiğiniz besin maddesinin probiyotiğinin vücudunuzda bulunması, besin maddesinden sağlayacağınız fayda açısından çok önemlidir.

             İnsan metabolizmasının verimli olması için vücutta olması gereken enzim sayısı 3.200 kadarken bu sayı bizim toplumumuzda 600 kadardır. Ülkemizin bitki florası 16.000- 18.000 arası iken metabolizmamızın %18 verimle çalışıyor olması floramızdan yeterince faydalanamadığımız gerçeğini ortaya koymaktadır. 76 milyon nüfus olup da 90 milyon insanın acil başvurusunda bulunması ülkemiz bitki varlığından yeterince faydalanmadığımız gerçeğini ifade etmektedir. Bir tatil günü tükettiğiniz besinlerin kaynağı olan bitkilerin bir listesini yaparsanız listeleyeceğiniz bitki sayısının 65 ile 85 arasında değiştiğini göreceksiniz. Ülkemiz de yetişen bitkilerin yarısının zehirsiz olduğunu düşünürseniz, tüketilebilir durumdaki 8.000 bitkiden yalnızca 80 tanesinin besinleriniz arasında olduğunu düşünürseniz bu yalnızca %1’lik kısmına karşılık gelir.

          Keçiler neden sağlıklı yaşarlar sorusuna bulacağınız cevap doğru beslenme konusunda sizlere önemli ipuçları verecektir.

          Metabolizması verimli çalışmayan bir insandan sağlıklı düşünmesini bekleyemezsiniz. Bizler, öncelikle doğru beslenme konusunda insanlara doğru ışık tutmak zorundayız.  

          Geçmişten günümüze beslenme konusu çok çarpıtılmıştır. Bir dönem yumurta yenilmemesi önerilmiş, bir dönem tereyağı yasaklanmış, bir dönem zeytinyağının insanları vitaminsiz bıraktığı söylenilmiş, sakatatların kolesterole neden olduğu vurgusu yapılmış insanların akılları karışmıştır. Şimdi vereceğim anahtar sözcüklere dikkat ederseniz doğru beslenme konusunda doğru kararı kendiniz verebilirsiniz.

          60 derece santigrat sıcaklık geçildiğinde besinlerin yapısı bozulur. Hiçbir besin maddesinden enzim ve vitamin alamazsınız. ( Size çay öneren insanların bilgilerinin derinliğine karar verebilirsiniz.) -Çorbalar ve yemeklerden yalnızca mineral ve enerji desteği sağlayabilirsiniz. Metabolizmanızın verimliliğinin yüksek olması için besinler mutlaka probiyotiklenmiş olarak tüketilmelidir. Yani besinler çiğ olarak yalın, salata, ya da turşu formunda tüketilmelidir.

          Öğretmenlerimizin ezberlettiği bir ifade vardır; ‘’ meyveleri iyice yıkadıktan sonra tüketin.’’ , ‘’ Yıkamadan yemeyin.’’ Belki de bu ifadenin yanlış olduğuna ilk vurgu yapan kişi ben olacağım. Bir meyve, ya da sebze iyice yıkanıldığında üzerinde bulunan zararlı olabilecek materyaller muhtemelen gidecektir. Patojen ya da probiyotik bakteriler de gidecektir. Sindirim sistemimizde bizlerle ortak yaşam içerisinde olabilecek bakterilerin azlığı nedeniyle tükettiğimiz besin maddesinden beklenilen fayda görülmeyecektir. Öyleyse, sebze ve meyve yıkandıktan sonra probiyotiklenmesi için bir süre beklenmesi daha uygun olacaktır. 

         Hanımlar önce yemeği, sonra da salatayı yaparlar. Hatta salata masa kurulma aşamasındayken yapılır. Salata malzemelerini yıkadığınızda üzerinde probiyotik kalmayacaktır. Bu çok büyük bir eksikliktir. Salata yemek sofraya gelmeden birkaç saat önce yapılmalıdır ve iki saat kadar probiyotiklenmesi için ağzı açık bekletilmelidir. Artan salata bir sonraki gün tüketilmek üzere ağzı kapatılıp muhafaza edilmelidir.

         Salatanızı mümkün olduğunca zenginleştirmelisiniz. Kırlara çıktığınızda hayvanların veya insanların yediği bitkilerden birer demet toplayıp, gölgede kurutup, birbirleriyle karıştırıp yüzlerce çeşit bileşeni bir araya getirip metabolizmanızı her zaman verimli hale getirecek bir baharat yapmak sizin elinizde.

           Unutmayın ki içinde yaşadığınız atmosferde tüm besinlerin probiyotikleri de vardır.

          Tükettiğiniz bir besin maddesinin sindirim sisteminizde probiyotiği yoksa beklediğiniz faydayı sağlayamazsınız. Kış aylarında, hava koşullarına bağlı olarak atmosferde her besin maddesinin probiyotiği bulunmaz. Bu nedenle kışın besinler probiyotikleriyle birlikte alınmalıdır. Bu düşüncenin detaylandırılmasıyla probiyotikli turşu üretiminin bir gereklilik olduğu ortaya çıkmıştır. Hem bu gerekliliğe dikkat çekmek hem de kendi ihtiyacımızı karşılamak maksadıyla Probiyotikli turşu yapmaya karar verdim.

          1 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla ulaştığım Probiyotikli Turşu çeşit sayısı 234 olup ülkemizde üretilmiş en fazla çeşit 121’dir.  Benim ürettiğim turşular diğer turşulardan hem çeşit sayısı, hem de probiyotik içeriği olarak farklılıklara sahiptir.