Yönetim iradesinin hukuk kurallarına tabi olması düşüncesinin uygulanması için insanoğlu tarihsel süreçte çok bedeller ödemiştir.

 

Siyasi iktidarın güç despotizmini önlemek ve çoğunluk karşısında azınlık haklarını korumak için hukuksal eşitliğin devlet yaşamında egemen olması için hukuk devleti ilkesi kabul edilmiştir.

 

Siyasi iktidarın yargısal denetimi; keyfiliğin yandaşlığın önlenmesi için güvence olarak görülmüştür.

 

Otoriter yönetimlerde; yargı ayak bağıdır. Yönetim her şeydir. İktidar mutlak yetkilidir.

 

Demokratik yönetimlerde ise; yasama, yürütme ve yargı güçlerinin ayrı ellerde olması ve birbirinden kalın çizgilerle ayrılması esası benimsenmiştir. Yetki kullanımında kişi iradesi değil, hukuk kuralları asıldır.

 

Türkiye’de; adalet, hukuk beklentileri karşılıyor mu, demokrasi sağlıklı işliyor mu?

 

Bir kesime göre Türkiye’de; hukuk yargı, adalet, yasalar artık insicamını kaybetmiş durumda. Kişilere konumlara göre değişen değiştirilen yasalar, farklı uygulamalar, toplumdaki adalete olan güven duygusunu sarsıyor. Soğukkanlı olunması gereken bu ortamda hukukçulara büyük görev düşmektedir.

 

Yargılama ve kanunlar konusunda çaba gösteren elbette var. Bazıları hukuksuzluklarını gözardı ederek zaman zaman hukuk, demokrasi, özgürlük savunucusu kesiliyorlar.

 

Öylesine ki; siyasiler tarafından, ölçüsüz hakarete varan ithamlarda bulunuluyor.

 

Hukuku belirleyen Siyaset Kurumu’dur.

Demokratik hukuk devletlerinde; siyasetin, hukuku yapma yetkisi de elbette sınırsız değildir. Yargısal denetim ve kuvvetler ayrılığı ilkesi de bunu gösterir.

 

Siyaset, yürürlükteki hukuk değiştirilmedikçe ona uymak zorundadır. Mahkeme kararlarının yasama ve yürütmeyi bağlaması bu nedenledir. Yasama organı, evrensel hukuk kuralları ve demokratik hukuk devletiyle uyumlu biçimde hukuku değiştirebilir.

 

Bu açıdan; Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları, bağlayıcı kararlardır. Ancak bu kurumların görev, yetki ve sorumluluklarını yerine getirip getirmedikleri konusunda endişeler büyük.

Türkiye; Hukuk devleti olma yolunda önemli aşamalar geçirmiştir.

Ancak siyasiler; hukukun üstünlüğü yerine siyasetin üstünlüğünde ısrar ediyor.

Siyasi iktidarlar; Yargısal denetime tahammül edemiyor.

 

Çağdaş demokrasilerde yargısal denetimden şikayet eden yokken, demokrasi bilincinin oluşmadığı ülkelerde yargı, ayak bağı olarak görülür.

 

Adalet adına adaleti katleden yargı ise felaketlerin büyüğüdür.

Siyasi iktidarın emrinde yandaş kayırmacılığına dayalı yargı anlayışı toplumsal yıkımdır.

 

Günün Sözü: Mutlak iktidar elinde adalet, adalet değildir.