Konya’dan Anamur’a yolculuk yaparken, Sertavul Geçidi’ndeki Amcam Çeşmesi’nde bir ninenin torununa “Guzuuumm…” diye hitap etmesine şahit olursunuz… Bir rehberlik uzmanının seminerinde velilere “en son kaç ay veya kaç gün önce çocuklarınızı kucakladınız…? Diye sorması ve “bu akşam evinize varır varmaz çocuklarınızı kucaklayın…“ dediğini duyarsınız. Yağmur yağarken şemsiye satan kişinin her on saniyede bir “yağmura şemsiye”(Sanki şemsiye başka şey için satılacakmış gibi) dediğine şahit olursunuz. Bir dizi seyrederken iki büyük adamdan birinin diğerine “biz küçükken trenin arkasından koşardık ve yetişemezdik, büyüdük yine yetişemiyoruz” sözünü duyarsınız. Köyünüze gidersiniz çocukluğunuzun geçtiği eviniz barkınız harabeye döndüğünü sahipsizliğini görürsünüz ve iki gündüz bir gece köyde kalırsınız… İşte yazan kişi bunları, bu konudaki duygu ve düşüncelerini okuyucusuyla paylaşır. Gördüklerini, duyduklarını, kendi düşüncelerini ve yorumlarını ilave ederek yazar.
Avukat bir arkadaşımla telefon görüşmemizde de az da olsa siyaset konusundaki konuşmamızda, liderlerin sert ve kabul görmeyeceğini düşündüğümüz hitaplarından söz ettik. Yukarda bahsettiğim başlıklar gibi bu konuşmamız, siyasi açıdan üslup konusunu ele almama sebep oldu.

“üslup, usul ve esastan önce gelir.”
Liderlerin kullandıkları bazı hitaplardan örneklerle konumuza başlayalım:
“Eğer ispatlayamasan benim adımı yolsuzlukla anarsan ananı.. ana… ana… aaaa… gerisini söylemeyeyim.”
“Namussuz”, “geri zekalı”, “cahil”, “şerefsiz”, “diktatör bozuntusu” gibi. “Konuşmasını bilmiyorsanız iki dakika susun da adam sansınlar.”
“Sim kartı”, “çıfıt (hileci), “kurna”, “zurna”. Bu kötü sözler o kadar çok ki;
“stepne”, “baston”, “sarayın yedek lastiği”, “kuş beyinli”, “ulan”, “terbiyesiz”.
“Sapık dedi.. Siyasi sapık nedir? Parlamentonun önüne çıkıp yemin ettikten sonra o yemini tutmayıp namusun ve şerefini çöp sepetine atandır.”
Bir televizyon programında; “… için milletin adayı yazmışlar. O, milletin anasını belleyenlerin adayı…”

 “Rüzgar eken fırtına biçer” diyen lidere diğer lider cevap veriyor: “Ben onun kadar edepsiz, alçak, ahlaksız değilim..”

“‘Ana ihanet’. Tutturmuş bir ‘Man Adası’, herhalde bu mankafa olmaktan kaynaklanıyor..  …Müfteri hakkında işlemler başlattılar. Hodri meydan…” Diğer taraf cevap veriyor: “Sen benim soruma adam gibi cevap ver.”
Aynı partiden bir arkadaşı da bir başka zamanda, birbirlerinin eksiği anlamında “ben kendime ‘mankafa dedirtmem” diyor.

Siyasi parti liderlerinin halk üzerine her hususta etkileri vardır. Dünyada çok değişik lider tiplemeleri var. Yıkıcı, parçalayıcı lider tipi, birleştirici lider tipi.. vb. gibi lider tipleri var. Kitleler üzerine uzun süre olumlu etkilerinin olmasını isteyen liderler üslubuna dikkat etmelidir. Bu aynı zamanda demokrasinin daha ileri seviyeye gitmesi için gereklidir. Türkiye’de bu işin alt seviyelerde olduğunu görüyoruz. Bir de siyasi üslubun karşılığı, siyasi partilerin dar tabanlarındaki kitleler olduğunu görüyoruz. Türk toplumundaki önemli değişimi liderler üsluplarında dikkate almalıdır. Uygun olmayan üsluba halk sempati duymuyor, hoşlandığını da sanmıyorum.

Siyasiler birbirlerine ağza alınmayacak sözlerle hitap ediyorlar. Kullanılan sıfatlar ağır. Ölçüyü kaçırmamak gerekir. Halktan büyük çoğunluğun bu tür hitaplardan hoşlanmadığı görülüyor. Genel anlamda üslup ortalamanın altında olduğunda karşı taraf altta kalmamak için aynı üslupla cevap vermektedir. Bu durumda  öfke bir yöntem olmakta ve herkesi daha kötü konumda üst seviyelere çıkarmakta.

Araştırmacı Adil Gür; “seçmenin %72’si siyasetteki bu çirkin ve kavgacı üslubu doğru bulmadığını söylüyor. Siyasetçiler zannediyor ki, bir siyasetçi benim hakkımda ağır bir söz söylendiğinde cevap vermezsem, seçmende sanki ‘altta kaldı, söyleyecek bir lafı yoktu’, zafiyet algısı yaratır endişesiyle hemen anında cevap veriyorlar. Halbuki bu yanlıştır, aslında üslubunu bozmayan, karşısındaki hakaretamiz bile konuşsa bunu yok sayan veya aynı sertlikle değil, daha demokratik bir çerçevede yanıtlayanların seçmen nezdinde puan topladığını düşünüyorum… Araştırmalarımız seçmenin siyasetçilerin sert üslubunu doğru bulmadığını gösteriyor” diyor.

Konuşmadaki seviyesizlik/ölçüsüzlük öfke sonucu olan bir durumdur. Konuşmada sınırlara uyulmalıdır.  Sözde, davranışlarda, yargıda ölçü ve insaf olmalıdır. Siyasette saygınlığı kazanmış kişilerin uyduğu durumdur bu.

Eski Yunan’ın bilgelerinden Ispartalı Khilon’un  ‘ölçü’ konusuyla ilgili sözü şöyle: “Tutkularını dizginle, ölçülü ol, Lesboslu Pittakos, “uygun zamanı kolla, ölçüyü göz önünde tut”, Prieneli Bias, “çok dinle, yerinde konuş, ölçüyü kaçırma” derler.

Birçok yerde yazılanlarda; “kişilik üslup içindedir” şeklinde ifade edildiğini görüyoruz. Bununla ilgili eskilerin sözü de şöyle: “Üslubu beyan aynıyla insan” şeklindedir. Siyasetteki; “alçaktır, şerefsizdir”, “ulan müfteri” gibi konuşma üslubu hatalı üsluptur. Siyasetteki üslup hatalarının anlamı; kendileri inanmadıkları şeylere başkalarını inandırmaya çalışmalarındandır. Siyasi gerilim üslupsuzluk sonucu hasıl olmaktadır. Gerilimin iktidar getiren bir faktör sanılması söz konusudur ama yanlış bir durumdur bu. Üsluptaki  bozukluk/seviyesizlik siyasi kalitesizliktir.

Siyasette başarılı olmasını ve belki de örnek alınmasını sağlayan siyasetçide esas etken onun konuşma üslubu/ tarzıdır. Ve siyasetçinin üslup politikalarındaki gözetilen temel kural, halkçı yaklaşımdır; halktan birisi olduklarını ve halktan kopmadıklarını gösterme anlamında halkın yanında olmalıdırlar. Başarılı siyasetçiler bu tür politikalar uygulamışlardır. Halk siyasetçinin kendisine yakın olmasını ister ve onu tercih eder. Bütün bunlar siyasetçinin etkili konuşabilmesiyle, üslubunu doğru kullanmasıyla doğru orantılıdır.

Günümüzde siyasetçiler halka seslenirken seslenişleri, adeta bir düelloya dönüşüyor. Küfürlü cümleler kuruluyor. Bazı siyasilerin hakkında hazırlanan fezlekelerin tümünün “küfür ve hakaret davası…” olduğunu görüyoruz. “Küfürlü” ve sert üsluplar gerilimi tırmandırıyor, cepheleşmeyi arttırıyor .. Halk amaç değil bir araç olmaktadır. Kişilik haklarını, insanın onurunu zedeleyecek üsluplar demokrasiye de dolaylı olarak zarar vermektedir. Eleştirileri ya da üslupları yarıştırmak yerine düşünceleri yarıştırmalıdırlar. Hakaret eleştiri değildir.  Tartışmalar sert olabilir, ama seviye düşürülmemelidir. Uzun yıllar genel başkanlık yapmış kişiler arasında sert tartışmaların olduğuna ama seviyenin aşağılara düşürülmediğine şahidiz.
 Bu lider, her dönem beyefendidir denen lider olmak… “İnsan inciyi denizden çıkarmayı bilmezse, denizdeki inci de olsa çakıl taşı da olsa fark etmez.”
Siyasetçideki farklılık şunlarla anlaşılır: Liderlik, düşünceler/fikirler,  vatandaşa/halka duyarlılık, erdem, üsluptur.

Hoş kalın. Şubat 2017. Ankara. İsmet Kadıoğlu.