Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan

            Cumhuriyetin 10. Yıl kutlamaları için 1933 yılında açılan “Marş Yarışması’nda” birinciliği kazanan “10.Yıl Marşı” ; Faruk Nafiz Çamlıbel ve Behçet Kemal Çağlar tarafından yazılmış, Cemal Reşit Rey tarafından bestelenmiştir:

         Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve on yıl gibi kısa bir sürede aldığı yolu, muhteşem bir şekilde ifade eden marş, insanda övünç ve yürek çarpıntısı yaratır:

 

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan.
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan,
Başta bütün dünyanın saydığı baş kumandan!
Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan.

Türk'üz: cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi;
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.

 

         Cumhuriyet döneminde Türk Demiryolları gerçekten büyük bir atılım yaşamıştır. 1923 yılına kadar geçen uzun sürede tamamı 4.559 km. olan demiryolları; 1923 yılından 1940 yılına kadar geçen sürede 8.637 km.ye çıkarılmıştır. Ankara-Sıvas arasını on günden bir güne indiren işte bu demirlerdir. Ayrıca daha önce yabancılar tarafından yapılan bir kısım yollar devletleştirilmiştir.

         1940 ile 1950 yılları arası, demiryollarında tam bir durgunluk dönemidir. 1950 yılından günümüze kadar ise ancak 1.871 km. yol yapılmıştır. 

         Bu dönemdeki tarihi kayıtlara baktığımız zaman görünen şudur: Turgut Özal demiryolları ile ilgili olarak “Demiryolu, komünist ülkelerin tercihidir” demiştir. Sn.Tayip Erdoğan 2012 yılında bir açılışta “Biliyorsunuz Onuncu Yıl Marşında geçer, demir ağlarla ördük falan, hangi ağlarla donattın, neyi ördün” yorumunu yapmıştır.

         Kurtuluş Savaşından sonra maddi imkansızlıklara rağmen yılda ortalama 240 km. demiryolu yapılırken;1950 yılından sonra gelişen teknoloji ve artan maddi olanaklara rağmen yılda sadece ortalama 39 km. demiryolu yapılmıştır.

         Üstelik Ankara-İstanbul’un eski demiryolunda hızlı tren çalıştırılarak bir çok kişinin ölümüne, sakat kalmasına yol açılmış ve bu yollar uzun senelerce kapatılmış, halk karayoluna mahkum ve mecbur edilmiştir. Açıldıktan sonra da şehir merkezine gelmeden tren yolu bitip aktarma yapmak mecburiyeti hasıl olmuştur.

         Sonuç olarak; 1960-1997 yılları arasında demiryolu artışı % 11 ile sınırlı kalmıştır.

Ulaştırma sektörleri içindeki yatırım payları ise”; 1960'lı yıllarda karayolu %50, demiryolu %30 pay alırken, 1985'den bu yana demiryolunun payı %10'un altında kalmıştır. Türkiye'de karayolu yolcu taşıma payı %96, demiryolu yolcu taşıma payı ise %2'dir.

Metro ve benzeri yeraltı ulaşımı tamamen yetersizdir. Göstermelik bir kaçı dahi yetersiz ve rezalet durumdadır. Raylı, elektrikli ulaşım, tramvay, troleybüs unutulmuştur, örneği yoktur.

Türkiye’deki milyonlarca motorlu araç sayısı, bunların alımı, bakımı, yedek parçaları için yurt dışına aktarılan para yanında, seller gibi akan yakıt için ödenen paraya ek olarak, ikide bir bozulan-yapılan karayolları için sarfedilen paralar düşünüldüğünde zararın ve soygunun büyüklüğü ortaya çıkacaktır.

“Türkiye çok zengin bir ülkedir; çünkü bütün bunlara göğüs gerebilmekte  ve dünyayı beslemektedir.”

Dünyanın en pahalı araçları, en pahalı benzini, en pahalı yakıtı, kazık pahasına Türkiye’dedir. Karayolları, teknik bakımdan dünyanın en yetersiz, en hatalı ve en bakımsız örnekleridir. Bütün bunlara rağmen insanlar karayoluna muhtaç edilmektedir.

İşte bu siyasi ve yönetsel kusurlar sonucu “Bayram” bir “Matem” gününe dönüşmüştür. Birkaç günlük Bayram tatilinin (şimdilik) bilançosu 160 ölü, 389 yaralı, bozulan tahrip olan aileler, araçlardır.

Bütün bunların siyasal ve yönetsel bir sorumlusu olmalıdır. Ama bizdeki sorumlu “vatandaş” ve “kader” dir.

 

Av.A.Erdem AKYÜZ