Nasırlı yüreğimle hasretini çekiyorum gözlerimde ise hüzün. Vakit zamansız akıp gitmekte. 
Buz tutan gözyaşlarım var artık senden kalan tek hatıra. Hasretin artık bir yumru gibi 
boğazımda yüreğim ise dipsiz bir kuyu misali. Ne zaman resmini elime alıp ta baksam 
baksam diyorum da bakma öyle dediğime cesaretlenip bakamam ki sorma sebebini sorma?
Ne zaman bir mezar görsem üstü gül ve diken, güzel günlerin mazide kalan tek işareti tek 
kanıtı derim. Ölüm girince kaybedecek neyim kaldı hüzünlü birkaç kelime dönüşü yalan 
imkânsızlıklar. Ve birkaç damla soğuk gözyaşı.
Yıldızla ay süzülürken geceme karanlığa ise gözyaşlarım süzülür. Yanan yüreğim savrulan 
birer yaprak misali adı belli olmayan bir mezar dan dan ibarettir artık. Üstü gül ve diken.
Unutmuyor gecelerim karanlığı. Adaletsiz anlamsız bir yürek var artık bende. Soğuk 
ölümlerin gezdiği bu şehirde. Zehrin ayrılıklardan saf ve damıtılmış arınmış. Yeni doğmuş bir 
bebek gibi.
Tanrı unutmuş olsa da ben seni unutmadım. Belki geri gelirsin diye kimseciklere fark 
ettirmeden güneşleri her gün içimde yaktım. Boş verdim yanımda taşıdığım bir yığın derdimi 
yaktığım güneşlerimde kuruttum.
Ve tanrı unutmuş olsa da ey yüreğim belki gelirsin diye gözlerimi gözlerinde mahşerde saklar 
gibi sakladım.
Bizi unutan tanrıya inat.
 Tolga TURAN