Türkiye; tarihine, kimliğine, birliğine, bütünlüğüne, değerlerine ihanete zorlanıyor.

Batı; Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında başlattığı Ortadoğu’yu kaosa itmek sonrada kendi denetiminde yeni yapılanmaya kapı aralamak için fitne ateşini yaktı. Libya ve Tunus’ta amacına ulaşan batı, Yemen ve Mısır’da istediğini gerçekleştiremedi. Şimdi ise Suriye ve İran’a yönelik komşu olan Türkiye’yi koçbaşı olarak kullanmak istemektedir.

 

Yeni Dünya Düzeni, özelleştirme, küreselleştirme ve post/modernizm üzerine oturmuştur. Tüm bu kavramlar, azgelişmiş ülkelerin önüne örtülü işgaller, terör eylemleri, toplum mühendisliği, psikolojik harp, algı yönetimi, beşinci kol faaliyetleri, karanlık savaş yöntemleriyle birlikte yürütülüyor.

 

Dünya’da ABD ve AB’ın çöküşü konuşuluyor. Bu algıyı değiştirmek isteyen ABD; NSA-CIA-FBI-Pentagon danışmanları operasyonlarıyla, özellikle Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da,  Asya’da ve Türkiye’de birlik ve bütünlüğü, bağımsızlığı savunanları etkisizleştirerek, ülke yönetimine yön vermektedir. ABD, Kaos’tan düzene doktrinini uygulamaktadır.

 

Bunları; operasyonlar adı altında yaparak, ülkelerdeki toplum ve devlet düzenini altüst etmektedir. Ana hedef;korkutmaktır, ama herkesi, herkesi korkutmak, sindirmek, yıldırmak ve insanları çaresizliğe düşürmek. Bu siyaseti ve onun hukukunun artık hiçbir engel tanımadığını herkese göstermektir.

 

Bu sayede istedikleri gibi, her ülkeyi teslim alacaklarını ve yöneteceklerini hesaplamışlardır. Bunu da ABD’li danışmanları denetiminde taşeronları ile yürütüyorlar.

 

ABD bu taşeronları, son kullanma tarihlerine kadar değişik düzeylerdeki operasyonlarda da kullanacaktır. Sonra da son kullanma tarihinde deliğe süpürüleceklerdir.

 

Jeopolitik güç, boşluk alanlarında yaşanan çatışma ve krizler ile asimetrik tehditler, Türkiye ve dünya gündemindedir. Risk ve tehditlerin, simetrikten asimetriğe doğru uzanan geniş bir yelpazeye yayıldığı bir dönemde, Türkiye'nin yeni güvenlik algılamalarını doğru ve gerçekçi belirlemesinin gereği açıktır.

 

Türkiye'nin güvenlik kaygıları temel olarak;

- Toplumsal dokuyu tehdit eden girişimler,

- Uzun menzilli füzeler ve kitle imha silahlarının yayılması,

- Dini değerleri istismara dayalı faaliyetler ve iç ve dış kaynaklı bölgesel çatışmalardan kaynaklanmaktadır.

 

Jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle dünyanın en istikrarsız bölgeleri olan Balkanlar, Kafkasya ve Orta Doğu'nun ortasında yer alan Türkiye'nin güvenlik stratejisi; ülkenin ulusal bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü, ulusal ve uluslararası çıkarlarını korumak ve muhafaza etmek esaslarına dayanmalıdır.

 

Türkiye, güvenlik stratejisinde;

- Bölgesinde bir güç ve denge unsuru olmayı,

- Çevresinde bir Barış ve Güvenlik Kuşağı oluşturmayı,

- Bulunduğu bölgeye ve ötesine yönelik strateji ve güvenlik üreten bir ülke olmayı,

- Dünya ülkeleriyle iş birliği, yakınlaşma ve olumlu ilişkiler geliştirmek için girişimlerde bulunmayı hedef olarak seçmelidir.

 

Türkiye; kendi güvenliğine doğrudan etkileri gibi risk ve tehditlere, başka ülkelere endeksli yaklaşım içinde olmamalıdır.

 

Güvenliğin bölünmezliği ve kapsamlı güvenliğe dayalı bütünsel yaklaşım, Milli Güvenlik Sistemi içerisinde algılanmalıdır.

 

Birinci dünya savaşında yüz binlerce Türk askerini katlederek Suriye’yi işgal edenler ile işbirliği tarihi de İslamiyet’e de, Türk Milleti’ne ihanettir.

 

Irak’ı İran’a karşı savaştıran sonrada Kuveyt’i işgale teşvik eden sonrada BM üyesi ülkeyi işgal ettin diye topyekün saldıran ABD-AB’ın bu sinsi kirli oyunlarına alet olunmamalıdır.

 

Türkiye’nin milli güvenliği, komşularıyla sağlıklı dostane ilişkilerden geçer. ABD ve AB’ın tarihi emelleri ve beklentileri ortada iken bunları yok saymak, Türkiye’nin yararına değildir.

Türkiye’yi yönetenler tarihi sorumluluklarıyla başbaşadır.

 

Günün Sözü: Maceralarla kahraman olunmaz.