Ak zambaklar ülkesini biliyoruz. Finlandiya.
            “Beyaz zambaklar ülkesinde” diye bir de romanı var.
            Ona nispeti olur mu bilmem ama, bizim ülkemiz de Ak zamlar ülkesi diye anılacak bundan böyle.
            Vezir-i adem’in açıkladığı zamlı ve gamlı hayattan sonra
            Ocak ayı itibariyle bir de durgun hayatımız olacak anlaşılan.
            Bunu da sakallı vezirin başında bulunduğu sektörün kucağına düşen bombadan anlıyoruz.
            Sıra ile gidelim:
            Hükümet baktı muhalefette iş yok, bunu da kendisi üstlenmiş sanki.
            İşi muhalefete bırakmıyor. Kendi altını kendisi oyuyor.
            Vezir-i adem, büyük şehirlerin belli başlı semtlerine para ile girilebileceğini, servislerin de kaldırılacağını açıkladıktan sonra  ağızlar bir karış havada.
            Bu ne perhiz, ne lahana turşusu sesleri yükseliyor avaz avaz.
            “Yaşadığımız şehrin meydanlarına paralı gişelerden mi gireceğiz artık?”
            “Servisler kaldırılırsa çocuklarımızı okula kim götürecek?”
            Soruları art arda geliyor.
            Köyleri mahalleye çevirdikten sonra köylü, üzerine binen yükü ancak evine su faturası ve emlak vergisi makbuzu geldikten sonra anlayabildi.
            Kürtler de “çözüm süreci” denilen şeyin “aldatma ve kandırma pratiği” olduğunu seçimden seçime görüyorlar ama anlamıyorlar.
            Kürtleri “süreç masası”nın  başındakiler kandırıyor.
            Yani, hem hükümet, hem Apo Kürtleri birlikte kandırmış oluyorlar.
            Hükümet oy kaygısıyla sağ gösterip sol vuruyor, Apo ise kendi paçasını kurtarmak adına Kandil’e “Süreç iyi yolda. Vurun ama beni de unutmayın” mesajları gönderiyor.
            Olan, Kürtlere oluyor.
            Be defa da 2015 seçimi kotarılacak anlaşılan.
            Ve yine hayal kırıklığı.
            Çünkü verilecek ne bir çakıl taşı, ne özerklik, ne ana dilde eğitim safsatası.
            Türk milletinin buna izin vermeyeceğini Hükümet de, önder dedikleri o yaratık da çok iyi biliyor.  
            OCAK’TA ULAŞIM DURABİLİR!
            Son bomba, akaryakıt sektörüyle ilgili.
            Sakallı vezire bağlı bulunan EPDK, akaryakıt sektörünün kucağına bomba gibi düşen bir genelge yayınlamış.
            Denilmek istenmiş  ki, akaryakıt fiyatları çok fazla, indirim yapın.
            Akaryakıtta kâr marjlarını da 46 kuruştan 36 kuruşa düşürmüş. Bunun 18 kuruşu dağıtım firmasına, 16 kuruşu akaryakıt bayiine kalacak. Yani bayilere brüt yüzde 5 kâr bırakılmış olacak.
            Bu durumda akaryakıt istasyonları faaliyetlerini “el elde, baş başta” deyimiyle ifade edilen bir durumda sürdürmek zorunda bırakılacaklar.
            Yani, kâr etmeden çalışacaklar. Yüzde sekseni de zarar edecek.
            13 bin akaryakıt istasyonu var Türkiye’de. Her biri en az 10 işçi ile çalışıyor. Üzerlerinde kurum doktoru, kurum avukatı gibi yükler de bindirilmiş.
            Rakamlar alt alta yazıldığında kârlılık durumu gözükmüyor.
            İşçi çıkarırlarsa işleri kim yapacak?
            Çıkarmazlarsa bu harcamalarla işin altından nasıl kalkılacak?
            Sektör, şimdiden dalgalı bir seyir içine girmiş.
            Birçok istasyon kapanma tehlikesi ile karşı karşıya.
            Ayakta durabilecek olanlar da Ocak ayından itibaren satışlarını durdurma kararlılığında.
            Anlaşılan o ki, Ocak ayında araçlara, kamyonlara, tırlara benzin ve mazot satacak istasyon kalmayacak.
            Kaçağa ve kaçakçılara gün doğacak.
            Türkiye’de ulaşım duracak!
            Hükümet, Ocak ayına gelmeden, bir avukatın başında bulunduğu EPDK’yı kararından döndürmezse olacak olan budur.
            Bu arada petrol kaçakçılığının daha da artması sürpriz olmaz.
            Petrol ürünlerine solvent, tiner, benzol gibi karışımların karıştırılması da beklenebilir.
            Sakallı vezir elini çabuk tutmazsa bu sektör hem kendini vezirlikten eder, hem de  hükümeti zora sokar.
            Akaryakıt pahalı geliyorsa üzerindeki vergi nispetini düşürürsün, olur biter.
            13 bin bayiin, 130 bine yakın çalışanın, 600 bine yakın aile ferdinin rızkıyla oynamak niye?
            Bizden uyarması.