ANNE OLMAK
Filmlerde yani televizyon dizilerinde yazılan senaryolar ve oynanan rollerde sürekli izlediğimiz; çocuk doğar doğmaz, anneye çocuğun öldü ya da ölü doğdu derler. Çocuğu; hazırlanan plan gereği, annesi olmayan diğer bir bayana verirler. Zamanla gerçek anne, çocuğunun ölmediğini hisseder ve yaşadığını sandığı duygularla arar durur. Tesadüf bu ya bir gün gerçek anne oğlunu bulur. Büyüten anne de bu duruma şahit olur. Her iki annede çocuğu kendi tarafına çekip “senin annen benim”, kabulünü çocuğa zorlarlar ve bunun için iki bayan birbirlerini alt etmek için yarışırlar. Bu durumdan çocuğun haberi yoktur. Ama bir şekilde çocuğa durum ifade edilir. Çocuk isyanları oynar. Her iki bayana da isyan eder. Bayanlar yarışmaya devam edip “senin annen benim” sözünü çocuğa kabul ettirme yarışması yaparlar ve çocuğu iyice çileden çıkartırlar. Çocuğun üstüne çok gidildiğini gören yaşlı anneanne ya da babaanne;

“Erkeğin sevdası heves, evladın sevdası nefestir. Oğlunu serbest bırak nefes alsın” der annelerden birine.
***
Anne olmanın bedeli ağırdır. Bu hikayenin üstüne anne olmanın bedeli nedir bir bakalım: Annenin duygusu yani annelik duygusu karşılığı beklenmeyendir. Anne olmak zordur ama sanırım çok zevklidir. Anne karşılığı olmadan zorlukları göğüslemektir. Anne olanlar arkadadır, yani onun yeri hep arka koltuktur. Ana kucağı çocuğun en rahat uyuyabildiği yerdir. Ana olanın eli boş değildir, çocuk için doludur. Yolda yürürken bile çocuk için eli dolu olan anadır. Ana olmada uyumak yoktur, uyku geçmişte kalan bir hatıradır. Kahveler bir yudum içilince bitirildi sanılır, devamı soğuk su gibi içmiş olmak için içilir. Ana için yani kendin için alış verişe çıkarsın ama yine çocuk mağazasını görünce oraya dalar, oraya kazandırmaktan kurtulamazsın. Kadın mağazalarının adresini unutursun. Ana oldun mu hayat zehir oldu sanırsın ama aslında çocuklarınla hayatın bal gibi olduğunu görürsün. Anneysen son sözün, “keşke” olmasaydın yerine “iyi ki” varsın çocuğum olur. Çevren tertemiz, yumuşacık, seni yormayan bir yürüyüş yapıyorsun gibi bir hayatın içindesin onunla. Yani anne olmak karda yürür gibi olmaktır.
Annenin emekliliği
Farklı, değişik bir şey annelik. Annelik, verilmiş kutsal bir görevdir. Yaradan tarafından verilmiş mesai kavramı olmayan bir görev. Annenin vicdanında; sorumluluğu çok olan bitmez tükenmez bir mesaisi olan bir yol annelik. Doğum yardımı almayan ve bunun hesabını yapmadan bir sürü çocuk doğurmuş olmanın mutluluğunu yaşar anne. İlaç yardımı yok, sosyal güvencesi yok, mesai kavramı olmadığı için fazla mesaisi mi olur, o da yok. Anne kendinden ısıtmalı olduğu için de yakacak yardımı almıyor. Gerek yok anne demek sıcacık olmak demektir. Anne kucağı bambaşkadır, sıcacık.
***
Anne aynı zamanda; sigortasız, maaşsız, otomatik olarak kendinden kontrollü memur, iyi bir koruma memuru. “Okuldan geldin elini yüzünü yıka.” “Yemeğini bitirmeden kalkma, bitecek o yemek.” “Doğru dersinin başına, derslerini yapmadan televizyon seyretmek yok.” “O kız arkadaşın kim? Ailesi ne iş yapar ismini ver bana. Ben sordum soruşturdum o kızları, onlarla sakın bir daha görüşmeyeceksin.” “Sigara mı içiyorsun, çocuğum sakın içme.” “Saat kaç oldu ve nerelerdesin sen?” Öksürüyorsun sen, üşüttün mü yoksa?”

Kurban olurum. Annelik ve ona bağlı kontrol memurluğu bitmez, liste devam eder gider. Bahsettiğimizin çok daha fazlası var, annenin mesaisi bitmez, ancak anne hayatı biterse. İşte o zaman mesai biter ve anne emekli demektir.

Koruma meleği
Her gün şarkı söyleyerek ve gülümsemeyi yüzünden eksik etmeyen melek. Sevgisini her dakika vermekte çekinmeyip, çocuğun daima mutlu olmasını sağlayıp ve onun mutluluğunu seyreden melek.
Çocuğun, dünyada duyabileceği en güzel sözcükleri söyleyip, konuşmayı, dikkatle ve sevgiyle öğreten melek.
Çocuk okula giderken ellerini havaya kaldırıp başarılı olması için Allah’a dua edip çocuk için başarı isteğinde bulunan melek.
Dünyadaki tüm kötülere karşı hayatı pahasına da olsa çocuğu koruyan melek.
Allah’ı ve Allah’a ulaşmanın yolunu öğreten, çocuğu koruyan melek.
Pekiyi bu benim koruma meleğimin adı nedir diye sorar çocuk. “Meleğinin adının önemi yok, sen onu “ANNE” diye çağıracaksın.”
***

Annenin sevgisi çocuklarının dünyasını ısıtan tek güneştir. O ısı ve ışık hiç eksilmez. Annelerin varlığı ile insan mutlu olur. Çocuklar (Her insan aynı zamanda bir çocuktur) İyi ki varsın sevgili anneciğim diyebilmelidir..

 

 

 “Cennet anaların ayakları altındadır.”
Bizleri doğuran ve büyüten bizim için canlarını siper eden, bizi koruyan koruma meleğimizin değerini bilip iyi davranmalı, saygıda ve yapılması gereken hizmette kusur etmemeliyiz. Bize ihtiyaçları olduğu zamanda yanlarında olmalıyız. Onların hayır dualarını alabilmek önemlidir, duaları olmadan cennete gidebilmek zordur.  Annesine öf bile demeyen, hayırlı evlatlardan olmanız dileklerimle. 

Anne olmak kahraman olmaktır
Edison bir gün eve geldiğinde annesine bir kağıt vermiş ve “Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi” demiş. Annesi gözyaşları içinde oğluna sesli olarak okumuş: “Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin”. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Edison’un annesi vefat ettiğinde, o artık yüzyılın en büyük bilim adamlarından biriymiş ve bir gün eski aile eşyalarını karıştırırken birden, bir çekmecenin bir köşesinde katlı halde kağıt bulmuş ve alıp açmış. Kağıtta “Oğlunuz ‘şaşkın’ (akıl hastası) bir çocuktur. Artık kendisinin okulumuza gelmesin izin vermiyoruz…” yazılıymış. Edison saatlerce ağladıktan sonra günlüğüne şu satırları yazmış: Thomas Alva Edison, kahraman bir anne tarafından, yüzyılın dâhisi haline getirilmiş. “şaşkın” bir çocuktu.”
***
Thomas Edison, 1847 Amerika Ohio’da doğmuştur. Yedi kardeşten biridir. Yukarıda anlatıldığı gibi yedi yaşında ve ilk yılında başarısızlığı yüzünden okuldan uzaklaştırılmıştır. Zeka geriliği olduğu tespit edilen Edison, ailesinin desteği ile özel bir öğretmen tarafından eğitilmiştir.
***
10 yaşlarında fizik ve kimya ile ilgilenmeye başlamıştır. Bu arada küçük yaşlarda, ailesine yardım etmek amaçlı, gazete satar ve yük taşıyarak hamallık yapardı. Aynı zamanda ilgisini çeken fizik ve kimya üzerine araştırmalarını sabahlara kadar sürdürdü.
***
Edison, tarihte unutulmaz icatlarda bulunmuştur. Teknolojinin gelişmesine yaptığı ampul icadı ile bir ışık olmuştur. O, yüzyılın bir dâhisidir.
Edison 18 Ekim 1931 tarihinde New Jersey’de ölmüştür.
***
Çocukların eğitim döneminde, istenen biçimde ailelerin desteği ve okulların sağlıklı bir eğitimi sayesinde “yüzyılın dâhisi” olabileceğine Edison en iyi bir örnektir. Bu ve benzeri başarılar emekle olur. Ne mutlu emek verip evladının başarısını gören annelere.
Hoş kalın. Nisan 2016, Antalya, İsmet Kadıoğlu.