BEN BUYUM

Abone Ol
Unutmuş gibi, halletmiş gibi durmak istiyor insan bazen.. Ve aynı insanın içinden gelmiyor bazen affetmek. Küs ve kızgın kalmak gerekiyor bazen. Kendini başka yanlışlardan ve hırpalanmaktan korumak için bir set çekmek gerekiyor. Yepyeni beyaz sayfalar açılmamalı hemen. Kirlenmiş sayfalar okunmalı tekrar, yenisi kirlendiğinde silmeye kalkışmamak için. “Affet, büyüklük sen de kalsın” diyor içimdeki ses. Çok klişe! Affedince neden büyük oluyorum ki? Kırgınlığım, küskünlüğüm, döktüysem gözyaşım ne olacak? Kime karşı büyük olacağım affedince? Büyük olma uğruna yeniden hırpalanmanın hazırlığı içine girmenin ne yararı olacak laf dinlemeyen zihnime, yüreğime? Affedip de unutmamak işi daha çıkmaza sokuyor. Keşke af aynı zamanda unutkan da olsaydı. Neyi affettiğini unutsaydı insan ve kimi affettiğini.“Gel bakalım seni affettim” demekle bitseydi her şey. Affedip büyük kalmak mı yoksa affedip tekrar keriz yerine konma ihtimaline karşı zırhlanmak mı? Hiç affedemeden ayrılabilir insan dünyadan. Affetmemek ne işe yarar onu da bilmiyorum. Hele bu uzun süreçte yeni kırgınlıklar için tekrar ve tekrar affetmeye çalışmak. Daha biri bitmeden yeni aflar sıraya girdi mi, perişan oluyor insan. Tüm o kötü hisler üst üste biniyor. Unutulamayanlar derin harflerle kazınıyor insanın yüreğine. Sevgi tamamen masal gibi kalıyor yanında, yeniliyor. Af bir büyüklük müdür yoksa bir tepeden bakma yolu mu? Affederek yüce erdemler mi sergilenir, yoksa egonun sırtı mı sıvazlanır? Bunu da bilemedim.