NÜFUS MÜBADELESİ
24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşması'na ek olarak yapılan Yunanistan-Türkiye nüfus mübadelesi sözleşmesi uyarınca Türkiye ve Yunanistan Krallığı’nın kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine mecburi göçe tabi tutmasına mübadele denir. Göçe tabi tutulan kişilerin adı da mübadildir.

Değişimin çok büyük bir bölümü 1923-1924 yıllarında gerçekleşmiş ve bir milyon iki yüz binin üzerinde Ortodoks Hristiyan, Rum, Anadolu'dan Yunanistan'a, beş yüz binin üzerinde Müslüman Türk de Yunanistan'dan Türkiye'ye göç etmek zorunda kalmıştır. 

Bu değişim sözleşmesiyle, Anamur’dan ayrılan yani zorunlu göçe tabi tutulan Rumların bıraktıkları arazi ve evler bulunmaktaydı. Kükürlü Hasan Efendi ileri görüşlü ve ilerisini tahmin edebilen birisi olarak, köydeki yakınlarına, gidelim biz de o yerlerden bazılarını çevirelim sahiplenelim demiş. Onun dışındakiler ileride hazine elimizden alır boşuna gitmeyelim deyip kabul etmemişler. Kükürlü Hasan Efendi Görpe’den Anamur’a gitmiş üç tane ev ve yer çevirmiş. Ve daha sonra hazine de elinden almamış kendisinin olmuş.

GEYİK AVCILIĞI
Eskiden Kükür köyünün içerisinde de rahatlıkla rastlanan geyik ve ayı; ne yazık ki 1950’li yıllardan itibaren köyün uzaklarına çekilmişlerdir. B.kdurukmaz yamaçları, Kaş, Sığırlık, Çukur Pınar, Yellice yaylalarındaki dağlarda köylülerin geyik dedikleri boynuzları çatalsız dağ keçilerine rahatlıkla rastlanır ve 3-5 kişilik sürüler halinde yaşarlardı. Eskiden, etleri çok lezzetli olduğundan köyden avcılar sık sık avlamak için dağlarda günlerce gezerek geyikleri avlarlardı. Geyik denen dağ keçileri son derece ürkek ve çeviktirler, çıkılamayacak kayalara tırmanırlar, iyi sıçrarlar. Sayıları son yıllarda iyice azalmış, korumaya alınmışlardır ve avlanma yasağı vardır.

Şu ana kadar yazdıklarımın düzeltmeleri olup olmadığını görüşmek üzere Hasan abiye gittiğimde ilave yeni bilgiler aktardı ve şunları not ettirdi. “Salih Efendi’nin kızı(Ayşe Ceylan ve Ebecik) eşi Mahmut Ceylan’dır. Mahmut Ceylan, geyik avcılığı yapardı ve geyik avına gittiğinde Dedekaşı’nın önünde Şahinlik denen dağlık mevkide uçmuş cenazesi üç gün sonra bulundu.  Mahmut Ceylan’lara Pöhçüler denirdi. Mahmut Ceylan’ın çocukları; Fehmi, (Ayşe, Hüsnü; ikisi ikiz), Mehmet, Tahir olmak üzere 4 tanedir” dedi.

Kükür köyünde geyik avcılığının önemli olduğunu Mahmut Ceylan’ın geyik avına gidip, dağdan uçtuğunu ve günler sonra cenazesinin bulunmasından anlıyoruz. Daha sonraki yıllarda yani benim çocukluğumda, dayım Gadı Kömür’ün geyik avına gittiğini ve günler sonra sırtına bir iple yüklenerek vurduğu geyiği belki de 40 kilo ete sahip bir şekilde getirdiğini hayal mayel hatırlıyorum. Zira köylüler, geyik eti lezzetli olduğu için, sık sık geyik avlamak için dağlara giderler, günlerce geyik vurmadan gelmezlerdi. Avcıların getirdikleri etler akraba ve komşulara dağıtılırdı. Böylece belki de aylarca yemedikleri eti yemiş olurlardı.

SOYADI VERME MESELESİ
13 mahallesi olan Kükür Köyü’nün iki komşu mahallesi, Kükür’ün merkezi Görpe ve Bakara’dır. Görpe’de ikamet edenlerle Bakaralıların soyadlarındaki fark edilir farklılıkları olduğu görülmektedir. Bakaralı birinden dinlediğime göre, bu soyadı kanunu çıktığında Görpelilerin diğer mahallelere gidilmeden kendilerinin yazdırdıklarını ve böylece daha güzel isimleri kendileri aldığını anlattı.
Olay şu şekilde oluyor: Mülazım Kiya torunu Mehmet, köyün ileri gelenlerinden ve köydeki gelenler gidenlerle ilgili ve fahri sorumlusu olan birisi idi. İlk soyadı kanunu çıktığında Mülazim Kiya torunu Mehmet, Görpe’ye memur geliyor, yol yok, mahalleler arası mesafeli ve yol olmayınca mahalleri görmeden ben ne dersem yaz diyor ve o söylüyor memur yazıyor. İlk kendine Bal olsun diyor ve Mehmet Bal oluyor. Hidayet Efendi biraz sert ve bağıran biri anlamında soyadına Tufan diyor. Kükürlü Hasan Efendi’nin soyadına da mahallede yetkili ve etkili olduğu için Kahraman deniyor. Arslan, Bilgili, Sevgili, Ceylan, Doğan ve Yılmaz gibi soy isimleri Görpe’ye verilir. Bakaralıların soyadları ise, Pelit, Sandal, Piynar, Çelik, Öz, Kaçar, Buldu, Kar ve babamın soy ismine de Tut(Dut) denmiş ve sonra rahmetli babam bu isimden zaman zaman rahatsızlıklar yaşadığından ve sülalemize de Kadılar sülalesi denildiğinden soyadımızı mahkeme kararıyla Kadıoğlu olarak değiştirmiş.

2000 yılı ile 2006 yılları arasında Isparta’da çalıştım. Çalıştığım ve ortağı olduğum kurum müdürümüz, edebiyat öğretmeni, Türkolog yazar sevgili Sümer Şenol hocama, Kükür isminin anlamı nedir demiş ve bir araştırmasını istemiştim. Sağ olsun Sümer hocam, araştırması sonucu şu bilgilere ulaşmış ve bana yazılı olarak vermişti. Rahmetli babamdan not ettiğim, Kükür’deki bazı sülale isimlerine de yazımda yer vermek istedim.

KÜKÜR ADININ KÖKÜ
* “Kükreyen (Kükreyici): Zehhar. *Kükür: Muzaharat (Muzeharat).
Zehar’dan: Coşku ile yardım etme. *Müzaheret: Yardım etme, arkalama, arka çıkma.
* Kü kökünden gelme, kü: Ses, şan, şöhret, ün, gösteriş.
* Bu adın kükremekten geldiği sanılıyor.
Kükremek Türk Dil Kurumu sözlüğünde şu manalara geliyor:1. Bağırmak. 2. Coşmak, taşkınlık göstermek. 3. Kabarmak, taşmak 4. Kızgınlık ve öfke ile yüksek sesle bağırmak. 5. Coşkuyla saldırmak 6. Mayalanıp kabarmak 7. Gür bir biçimde yetişmek. 8. Yardımcı olmak.
* Kükür adının buraya yerleşen bir soy-sop adından da gelebileceği düşünülüyor.

KÜKÜR’DE SÜLALE ADLARI
İnsan geçmişiyle insandır. Geçmişini taşıyan canlıdır. Kendini anlamak isteyen insan, geçmişine bakmalıdır. Hafızamız, geçmiş deneylerimizi taşır ve hayatımızın devam etmesine katkıda bulunup, toplum olarak, kültür olarak, var olma çabamızda geçmişimizi bize anımsatır.

Bizim kültürümüzde dini ve etnisite ayrımı yoktur. Ancak birbirimizi tanımak, anlaşmak ve geçmişimizden geleceğimize köprü olması için sülale adlarını not etmekte fayda vardır.

Kendi şahit olduğum, bildiğim ve özellikle rahmetli babamdan aldığım bilgiler ve çalışmalar sonucunda tespit edebildiğimiz sülalelerin bazıları şunlardır:

Ahmet Efendiler, Ak Hüseyinler, Akıllılar, Akgocalar, Aknezikler, Altı Parmaklar, Borazanlar, Buldular, Çalışganlar,  Çavuşlar, Demirçiler, Ekizler, Genç Mehmetler, Gökler, Gökmenler, Hafız Kiyalar, Hasan Nizamlar, Hasankiyalar, Hocalar, Höbüller, İmamlar, Kadılar(Kadıoğulları), Kara Mehmetler, Kara Veliler, Keleşler, Geyikçiler, Kiyalar, Goca Hasanlar, Köçekler, Köse İmamlar, Köseler, Lökler, Molla Hasanlar, Molla Mahmutlar, Mustullar, Nağımlar, Omarlar, Onbaşılar, Osmanoğulları, Panguduzlar, Pekmezciler, Pöhçüler, Seydiler, Sürüllahlar, Şıhlar, Toklular, Topçular, Yörükler şeklinde sıralayabiliriz.

Beş bölümden oluşan yazımın son bölümünde, sakar öküz meselesi ve Çukurmuğar Mağarası konusundan bahsetmek üzere.
Hoş kalın. Mart 2016, İsmet Kadıoğlu. Antalya