Eski; önceki, çoktan beri var olan, üzerinden çok zaman geçmiş bulunan. 
          Geçmiş; bugüne göre geride kalmış olan zaman, arkada kalan hayat, mazi.
          İnsan eskiyi, geçmişi neden özler acaba?
          Bence, yaşadığı zamandan memnun olmaması halinde eskiyi özler.
          Geçmiş yaşanmış ve bitmiştir. Geçmişteki güzel günler, ağzımızda buruk, ama hoş bir tat bırakmıştır. İnsan gelecekte öyle günleri yaşayacağı kesin olmadığından, burukluğa rağmen içindeki özlemi söndüremez.
          Geçmişteki kötü günlerimizin bitmesine şükreder ve aklımızda hoş olan iyi günlerimiz kalmasından dolayı da o günleri özleriz. İşte geçmişteki günlerimiz hafızalarımızdadır, unutulmaz. Gelecek ise hafızalarda değildir. O bir ümittir.
          İnsan bazı şeylerin değerini, kaybedince anlar. İçinde yaşadığı zamanın değerini bilmez. Bugün kendini mutsuz sanır ama yarın da bugünü arayacağı kesindir. Özlediğimiz o güzel günleri aynı şekilde yaşamak artık mümkün değildir, ona ulaşılamaz, sadece özlenir.
          Herhalde insan kendini yaşayamaz olursa, yani eski mutlulukların, güzelliklerin yerine yenisini koyamazsa geçmişe takılır. Sanırım bu bir nevi “Gerçek Ben”e duyulan bir özlemdir.   
          Eskiyi özlemek, geçmişte yaşanılanların, genelde eğlenceli, mutlu olanları hatırlandığından dolayı, bir sığınma şeklidir. O an içinde bulunulan zamanın getirdiği zorluklardan kaçmaktır.
          Belki bu özlem; yarım kurtlu bir şeftalinin kokusunu aramaktır. Köyümde  yetişen o iri taneli, çekirdeksiz beğ narın tadını aramaktır. Rahmetli anacığımın tulukta birkaç günlük yoğurdu biriktirerek, tulukta yayıp bize köpüklü köpüklü içirdiği ayranın tadını aramaktır.
          Siyah önlük giydiğimiz ilkokulda, kimsenin başkasından üstün olmadığını, şimdiki gibi yarışa girilmediği zamanları yaşamayı istemektir.
          Bu anlamda sadece geçmişin tekrar gelmeyeceğini düşündüğümüz için değil, daha organik duygularımızı orda bıraktığımız için özlüyoruz eskiyi.
          Önceden zevk alarak yaptığımız şeyler saf tertemiz ve o durumun özlenmesi vardır insanda. Ama yeni de rahattır, ondan da vazgeçemeyiz bir türlü. Bu yüzden sürekli bir 
çatışma yaşarız. Eskinin doğallığı mı yeninin rahatlığı mı diye. Kimi zaman eskinin doğallığı ağır basar. Keşke köyde olsam dağlarda, bayırlarda, kuşlar, böcekler falan vardı deriz. Ama köy yaşamı çok kolay da değildi, zordu. Her işini kendin yapman gerekirdi. Oysa modern hayatta neredeyse her işini makineler yapmaktadır. İnsan rahattır ama yine de mutlu olmayabiliyor.
          Eskiden açgözlülük yapar geleceği özler ve isterdik. Şimdi eskiye dönsek memnun olacağımızı sanırız. Ama değil insanoğlu ne istediğini bilmiyor.
          Mevlana;
          dünle beraber gitti cancağızım,
          ne kadar söz varsa düne ait,
          şimdi yeni şeyler söylemek lazım... der.
          Bence, sorumlulukların daha az olduğu zamanı özlüyoruz. Eskiyi özlemek, kıymetini bilemediğiniz her gün için keşke demektir. Sanki o geçmiş zaman dilimi başka bir hayatmış gibi gelir insana. Geri dönüşün imkansızlığı, sorumluluğu daha az olan geçmişin özlemi, insana nerde o eski günler ve bayramlar dedirtiyor.
          Her günün değerini anlayıp dolu dolu yaşayanlar geçmişi belki de özlemeyecektir. Gelecekte şimdiki günü özlememek için, bu günden itibaren her günün değerini iyi bilmek gerekir. 
          Her şey değiştiği için insanda oluşan özlem duygusu, nerde o eski sohbetler, nerde o eski düzen, nerde o eski bayramlar dedirtir. Bundan yeni bayram günlerinin daha kötü olduğu anlamına gelmez. “İyi ki” bu günlere geldik, Allah’ıma bin şükürler olsun demeliyiz.
          Eskiden köyde gençler çoktu. Bayram namazını kılındıktan sonra dönüşte bizim evin üst kısmında, Kayaağıl dediğimiz düzlük arazide gençler uzun atlama yarışması, güreş yapar ve başka etkinliklerde de bulunurlardı. Yanlış hatırlamıyorsam babamın muhtar olduğu dönemlerde de bizim evde camiden gelene kadar yemekler hazırlanır her gelene yemek konurdu.     
          Şimdi...? Artık bu birliktelik başka türlü sağlanmakta. Daha iyi daha kötü bilemem ama başka şekilde olmakta. Şekli değişti. Şartlar değişti. İnsanların yerleşim yerleri değişti. Gelecek kaygısı farklı. Onun için bayram günlerindeki bayramlaşma şekli doğal olarak farklı olmakta. Eskiye göre daha çekirdek aile oluyorsun. Topluma mal olmuş toplu davranışlar kutlamalar değişiyor. Ama yine de örf ve adetlerimiz Allah’ımıza çok şükür devam ediyor ve devam etsin istiyoruz.
          Tüm insanların bir önceki yıla göre daha güzel bayramlar geçirmesi temennisiyle, geçmiş Ramazanınızı ve Bayramını tebrik eder, sağlık sıhhat ve mutluluklar dilerim. Hoş kalın İsmet Kadıoğlu. 2015 Temmuz Antalya.