Sanırım bir Alman’ın Silifke’de görmeye can attığı ilk yer, Haçlı 
Seferleri sırasında Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa’nın 
Göksu’da boğulduğu yerdir. 
1972 yılında, dönemin Almanya Büyükelçisi Dr. Gustav Adolf 
Sonnenholl buraya bir anıt diktirmişti.
Bir yıl sonra da kendisiyle beraber Ankara’dan buraya gelmiş ve 
anıtın çevre temizliğini yaptırmıştık.
Daha sonra ırmakta Friedrich Barbarossa’ya ait olduğu düşünülen bir 
sanduka bulunduğunu işittik. Bu sandukanın şimdi nerede olduğuna 
dair bir bilgiye ulaşamadım.
Geçtiğimiz dönemin Silifke Belediye Başkanı, Friedrich Barbarossa’nın 
bir heykelini yaptırdı ve bunu da anıtın üzerine diktirdi. Bence bu 
katkı Belediye Başkanı açısından bir vizyonu işaret ediyordu; öte 
yandan bölge değerliliği için bir zenginlik yaratıyordu.
O günler bununla ilgili bir yazı da yazmış, kendisini kutlamıştım.
Ama sonrasında, bu ülkede beni hiç şaşırtmayan ama üzülerek 
tanıklık ettiğim bir uygulama oldu: 
 Silifke içinde bazı eleştirilerin olması üzerine, kısa bir süre sonra aynı 
Belediye Başkanı bu anlamlı heykeli kaldırttı.
Kendisiyle yaptığım görüşmede heykelin tamir için kaldırıldığını 
söyledi. Böylece uzun bir zaman geçti…
Heykelin tamiri herhalde hâlâ bitirilemedi!
Heykelin yakınına, mesela Kılıç Arslan’ın bir heykelinin yapılarak, bu 
yersiz eleştirilerin önlenebileceği fikri verildi ise de, işe yaramadı; 
eleştirilere boyun eğdi. Konu da böylece utandırıcı bir sessizliğe terk 
edildi.
Gelelim daha yakın zamanlara:
Heykel bizim tarihimizde çağdaşlaşmanın bir ölçüsü ya..
Toroslar Belediyesi de bir heykel yaptırdı: Yunan mitolojisinde çok 
popüler bir hikayeyle yüklü “Truva Atı”!
Ancak ufak bir sorun var: Bu at heykelinin ve arkasındaki mitolojik 
hikayenin bölgeyle hiçbir ilişkisi yok! 
Üstelik bu yersiz ve bölge açısından anlamsız heykel, “Yumuktepe” 
gibi bir zenginliğimizin yanına yerleştirildi, böylece Yumuktepe’ye de 
saygısızlık edildi, güzelim arkeolojik çevre kirletildi.
Şimdi, konuyu düşünmeye çalışalım:
 MHP’li iki Belediye birisi çok yerinde ve anlamlı bir heykel diktiriyor. 
Fakat eleştiriler üzerine heykeli kaldırtıyor…
Diğeri ise kendi bölgesiyle anlamlı bir ilişkisi olmayan bir heykeli tüm 
eleştirilere rağmen yerinde tutuyor…
Silifke’nin yeni Belediye Başkanı umarız cesur davranır ve bölgesi için 
önemli bir zenginlik olan “Barbarossa Heykeli”ni eski yerine diktirir.
Toroslar Belediyesi’nin ise, onca başarılı icraatını gölgeleyen 
bu çocukça kararından geri dönüp bu anlamsız “Truva Atı”nı 
kaldıracağını sanmıyorum; çünkü bu Belediyemizin benzer 
heveslerine hep tanık oluyoruz; daha 10 yıl önce dikilen ve yine 
bölge açısından hiçbir anlamı olmayan “Peri Bacası”! maketi hâlâ 
Mersin’in girişinde, kente gelenlerin şaşkın bakışları altında yerinde 
duruyor.
Aslında heykel meselesinde özenti kokan, kültürel açıdan dar bir 
yetersizliği işaret eden, çağdaş kentleşme ve çevre düzenleme 
anlayışına bütünüyle aykırı bu çocukça basitleştirilmiş maket heykel 
hevesi oldukça yaygın: Mersin’de bütün bir Menderes Sahilini 
lunapark anlayışıyla saçma sapan tarih özentisi yığma maket ve 
uyduruk hayvan heykeli deposuna çeviren Macit Özcan’a on beş 
yıl söz dinletemedik! Bu şirin kenti yetersiz ve donanımsız kişisel 
zevklerini tatmin için yıllarca kullandı. 
Not; Barbarossa konusunda iki ilginç bağlantı:
• “Barbarossa” 2.Dünya Savaşı sırasında, 22 Haziran 1941 
tarihinde Almanların Sovyetler Birliği’ni işgali harekatına Alman 
kaynaklarınca verilmiş olan isimdir ve tarihin en geniş çaplı 
askerî harekâtı olarak bilinir.
• Anıtı yaptıran o dönemin Alman Büyükelçisi Dr. Gustav Adolf 
Sonnenholl’un ismi, Alman Nazi ve SS subaylarının listesinin 
bulunduğu “Braunes Buch” kitabında geçmektedir.
HARUN ARSLAN