Mehmet Necati GÜNGÖR

Bu tarihi hafızamıza kaydedelim: 21 Ağustos 2014.

Cumhuriyet tarihimizin en tuhaf siyasi olayının yaşandığı bir tarihtir bu.

Cumhurbaşkanı seçilmiş olan mevcut Başbakan, parti genel başkanı olarak Başbakan adayını açıklıyor, bu bir.

Mevcut Başbakan, 14 Agustos 'de seçildiği ilan edilen 12 Cumhurbaşkanının, yani kendisinin seçimiyle ilgili YSK bildirisini Resmi Gazete'de yayımlatmayarak yasaları çiğniyor, bu iki.

Aslında çiğnenen, yasaların anası Anayasa'dır.

Devam edelim, Cumhurbaşkanı seçilen Mecut Başbakan, parti kurullarıyla yaptığı toplantıda Parti Genel Başkanı olarak kurultay tarihini ilan ediyor, başbakan adıyını açıklıyor, bir de konuşma yapıyor, bu üç.

Bilmece gibi ama hepsi gerçek.

Bu garabet, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın amir hükümleri çiğnenerek yaşanıyor ülkemizde.

Aynı şahıs, aynı anda hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan, hem parti genel başkanı.

Durun, bitmedi: Aynı anda bu ülkenin İki Cumhurbaşkanı, bir Başbakanı, bir de Başbakan adayı var!

Ayın 28'inde Başbakan adayı, partinin başına geçirildikten sonra “ben partili Cumhurbaşkanı olacağım” diyen 12. Cumhurbaşkanı, yine Anayasanın amir hükmüne aykırı olarak partili Cumhurbaşkanı kimliği ile devleti yönetecek.

14 Ağustos tarihine de dikkat edelim.

Yüksek Seçim Kurulu, Recep Tayyip Erdoğan'ın 12. Cumhurbaşkanı olarak seçildiğini ilan ettiği ve mazbatasını da hazırladığına göre, bu tarihten itibaren kendisinin Başbakan, Hükümetinin de Hükümet olarak yaptığı bütün muameleler tartışmaya açıktır.

Parlamenter demokrasi mi dediniz?

O da ne?

Anayasası çiğnenen bir ülkede parlamenter demokrasinin esamisi mi okunur?

Çiçeği burnunda başbakan adayı “başlattığımız restorasyon devam edecek” diyor.

Neyin restorasyonu Allahaşkına?

Bu ülkede sağlam bir yapı mı kaldı?

Hani, “sıfır sorun”du?

Sıfır komşularla evcilik oynar hale geldik.

Ve Türkiye'yi bu hale getiren adam, bir hafta sonra Başbakan!

Restorasyona devammış!

Herhalde bir ikrarın ifadesi. “Bozduğum her şeyi restore edeceğim” demektir bu ama, kim inanır?

Partide çatlak var, çatlak!

Merhum Erbakan, yattığı yerden “Kadayıfın altı kızarıyor!” diyor da işiten yok!

Bülent Arınç bir tarafta, O'nun “yeni yetmeler” diye afişe ettikleri bir yanda gölge boksu yapıyorlar.

Gül, gücenmişliği ile kaldı.

“İntifada”sı bayan Gül'e kalmış görünüyor.

Binali bey bu günkü toplantıya neden katılmadı dersiniz?

Herhalde bir mesaj vermek istedi.

Aldıran kim?

Yeni kabineyi bekleyelim:

Şimdilik karnından konuşanlar, bakalım o gün yüksek perdeden neler döktürecekler!

“Men dakka dukka!”

Bu sözü merhum Erbakan'dan çok işitmiştik.

“Bu gün bana, yarın sana” anlamında kullanılıyormuş.

Dün Erbakan'a yapılanlar,

Bu gün olmasa bile yarın Erbakan'ı yakanları vuracak gibi!

Sadece tarih değil,

Başka şeyler de tekerrür ediyor!