İnsanların ruh ve beden sağlıkları doğrudan metabolizmalarına bağlıdır.

            İnsan vücudunda metabolizma faaliyetlerinin tamamlanabilmesi için öncelikle sinir sistemi ile salgı sistemlerinin uyumlu çalışması gerekir. Hemen her bebek doğduğunda sinir sistemi ile salgı sistemleri arasında mükemmel bir uyum bulunur.

           Bebek doğduğunda bağırsaklarında faydalı bakteriler (probiyotikler) bulunmaz. Büyüyüp gelişmesine bağlı olarak  bağırsaklarında bakteriler çoğalmaya başlar. Bebekliğin ilk yıllarında bağışıklık sistemi tamamen anne sütü ile sağlanırken, ilerleyen zamanda bağırsak florası gelişir. Alınan her besinin ilk dönüşümünü sağlayan bakteri farklıdır. Ayrıca bir besin ilk parçalanma işleminden, hücreler tarafından kullanılacak duruma getirilinceye her basamağı farklı tür bakteriler tarafından dönüştürülür.

           İnsan vücudunda %70’den daha fazlası bakteriler tarafından sindirilen besinlerin metabolizmaya katılabilmesi için yoğurt mayası, kefir mayası, sirke mayası gibi yüzlerce çeşit probiyotiğe ihtiyaç vardır. Yani tüketilen bir besinin insan vücuduna yararlı olabilmesi için öncelikle o besinin metabolizma faaliyetlerine katacak kadar çeşitlilikte bakteri florasının da bulunması gerekir. Alınan bir besini metabolizmaya katacak kadar bakteri florası yoksa besin ya hiç işlem görmeden dışkılanır ya da yarı sindirilmiş hale gelmişse, uygun koşullar oluştuğunda metabolizma faaliyetlerine katılmak üzere basit bir işlemden geçirildikten sonra vücutta depolanır. Obezitenin temel nedenlerinden birisi budur.

         Her metabolizma faaliyeti farklı enerji, farklı vitaminler, farklı mineraller gerektirir. Bu gereksinimlerin oranları farklı olacağı için beslenme kaynakları da farklı farklıdır. Kaynakların farklılığı probiyotiklerin de farklı olmasını gerektirir. Bu nedenle besinlerimizi mümkün olduğunca çeşitlendirmek zorunluluğu vardır.

         Tam da bu noktada önemli bir soruna dikkatinizi çekmek istiyorum. Gıda maddelerinin raf ömrünü uzatmak için besinlere katılan kimyasal koruyucular, besinler üzerinde bakteri oluşumunu engellerken böyle gıdalar tüketildiğinde bağırsaklarımızda bulunan bakterileri de yok ederler. Bu durum bağırsaklarımızdaki bakteri florasının yok olması, metabolizma faaliyetlerinin tamamlanamaması anlamına gelir ki, bu KİLO almanın bir başka nedenidir. Bu durumdan korunmanın tek yolu içerisinde kimyasal koruyucu olan gıdalardan uzak durmaktır.

          Doğal beslendiğinizi, bağırsak floranızı iyi düzenlediğinizi varsayalım, eğer merkezi sinir sisteminizle salgı sistemleriniz arasında kopukluk varsa, yani sistemleriniz arasında bir eşgüdüm sorunu varsa sağlığınız yine bozulur. Metabolizmanız tamamlanamaz KİLO sorunu yaşarsınız….

         Bu sorunu bir sonraki yazıma bırakıyorum….

        Saygılarımla