Osmanlı son döneminde düşünülen, en önemli projelerden olan Marmaray’ın bir 
kısmının tamamlanıp devletin üst temsilcilerince dualar eşliğinde hizmete açılması Türkiye 
Cumhuriyeti için elbette önemli tarihi olaylardandı. Ancak bu önemli olay ne hikmetse ‘kızlı-
erkekli evler’ tartışmasıyla çok kısa gündemde kaldı veya bırakıldı. 
Başta Osmanlının olmak üzere ‘Cumhuriyet İdeolojisinin’ en büyük hedefi bilimsel 
çalışma ve atılımları gerçekleştirip gelişmiş ülkeler düzeyine çıkmak hatta onlarında 
ilerisine geçmekti. Marmaray projesi bir açıdan bu hedefte ne kadar yol kat ettiğimizin de 
göstergesidir. 
Yaptırmaktan önce ‘inşaa etmek’ bilgi beceri ve gücün gösterisidir. Güç, bilgi 
sahibindedir. Derin bilgiye ve beceriye sahip olan yapıp inşaa eder ve bu eseriyle gücünü 
görünür kılar. Kuran’da bilgi ve güç sahibi olarak dünyaya hakim Zülkarneyn’in bir toplumun 
isteğiyle onları düşmanlarından koruması için set yapması anlatılır. Bu seti onlara ancak 
bilgiye, bilim ve teknolojiye sahip Zülkarneyn yapabilecektir. Yine Hz. Süleyman kıssasında 
Belkıs’ın tahtını Kuran’ın ifadesiyle ‘katımızdan ilim verdiğimiz biri’ diye anlatılan bilim ve 
tekniğe sahip şahıs gerçekleştirir. 
Bu açıdan baktığımızda Marmaray ve bugüne kadar gerçekleştirilmiş daha birçok 
projelerin yaptırılması, bizi güçlü kılmadığı gibi bilgi, beceri, bilim ve teknik açsından geri 
olduğumuzu gösterir. Elbette inşaa ettirmekte bir marifettir. Ülkenin ekonomik kaynaklarını 
yerli yerinde kullanabilmenin sonucudur. Ama Zülkarneyn olamamaktır. Ona yakışan bilime, 
bilgiye sahip olup üstün ve güçlü olarak projeler üretip inşaa etmektir. 
Üç yüz yıldır yakalamaya çalıştığımız bilim ve teknikle devleşen Batı’ya bu 
hedefte yaklaşamadığımız gibi bu yarışa bizden çok sonra başlayanlar (örneğin Japonya) 
yarışı tamamlayıp onlar gibi oldular. Kore ve Çin, Japonların peşinden devam ederek Batı 
teknolojisini üretmede yarış ettiler.
Başlayıp belli bir noktaya kadar getirdiğimiz çalışmalar ‘Sispe’ efsanesi benzeri 
bir anda heba olup baştan yeniden başlamak durumunda kaldık. Nedense bir türlü 
bilim ve tekniğe hakim olup kendimiz üretemedik. Ama İslam toplumu olarak bilim 
ve teknolojiyi ithal etmek doğal yapımız oldu. Dini mimari dışında Osmanlılar tekniği 
genelde dışardan kullandılar. Çağ açıp kapama olarak tarihe geçen İstanbul’un fethinde, 
fethin gerçekleşmesinin en önemli etkenlerinden olan meşhur toplar Avrupalı bir ustaya 
yaptırılmıştı. 
Bilim ve tekniğe sahip olamadığınız sürece olanlara nispeten her zaman zayıf ve 
güçsüzsünüzdür. Bilgi güçtür veya bilgi kimde ise güç ondadır. 
Bilginin bir kısmına hakim olarak teknoloji ithal etmekte elbette marifettir. Batılılaşma 
sürecinde Osmanlılarla bu marifeti çok güzel gösterdik. Cumhuriyetle de bu tutum devam 
etti. Devasa gökdelenlerden tutun boğaz köprülerine, pekte sağlık saçmayan yüksek 
bacalı fabrikalara, barajlara ve en son Marmaraylara bu büyük projeleri bilim ve teknoloji 
sahiplerine de olsa yaptırmak; görünür kılmakta, aslında görünen ülke ekonomisinin durumu 
düşünüldüğünde yine de büyük olaylardır. 
Ama ben isterdim ki yüzde yüze yakın bir katkıyla kendi projelerimizi kendimiz 
yapabilelim. 
Gündem dolayısıyla gölgede kalan Türkiye’nin en önemli olayı Marmaray’ı 
gerçekleştirmede emeği geçen herkesi müthiş derecede kutluyorum.