Geçtiğimiz hafta bazı kent dinamiklerinin Ankara’da Sn. Bakan Lütfi 
Elvan’ı ziyaret ettiklerini ve böylece de bir “Mersin Lobisi” 
oluşturdukları iddialarını sosyal medyadan haber aldık.
Bu şekilde çeyrek asırdır oluşamayan Mersin lobisi, bir Ankara Bakan 
ziyareti ile birkaç saat içerisinde kolayca oluşturuldu havası 
Özellikle son 15 yıldır kolayca kandırıldığımız (kendimizi kandırdığımız, 
kandırılmaya şartlandığımız daha doğrusu kandırılmaya alıştığımız) bir 
dönemden sonra bunu çok da yadırgamadım.
“Mersin Lobisi” fikrini anlamak için Mersin’de geçmişte yaşananları 
ve bir ya da birden fazla bakana sahip olduğumuz dönemleri 
hatırlamak gerekir.
Çok eski tarihlere dalmadan, yalnızca son 13 yılı hatırlarsak, bu son 
Lobi toplaşmasıyla yapılan,  Mersin’den 3. Ankara Bakan ziyareti 
çıkartmasıdır. Sırasıyla: 
Her üç çıkartma da birbirinin kopyası; ziyaret sonunda benzer ümit 
veren açıklamalar yapılıyor.
Son ziyaretin bir farkı, eski döneme göre daha gelişmiş sosyal 
medyada Sn. Bakanla birlikte çekilen fotoğrafların yayımlanması (!).
Belki farklı bir yerden başlayacağım; ama bir kentin gerçek bir 
lobisinin oluşması önce kentin takımına sahip çıkmakla olur. 30 yıl 
Mersin’in desteğini alamayan Mersin İdman Yurdu Süper Lige 
Kürşad Tüzmen’in Bakanlığı döneminde M.İ.Y’na destek için kentin 
önemli kişilerini toplayarak düzenlendiği yemek organizasyonunu 
hatırlayalım. O gün bir çok kişi M.İ.Y’na önemli destek  sözü vermişti, 
hatta daha ileri gidilerek verilecek rakamlar bile telaffuz edilmişti. 
Bir süre sonra Kürşad Tüzmen Bakanlıktan ayrıldı. 
Bundan sonra da bir çok kişi M.İ.Y’na destekten vazgeçti.
Bakana yakınlık üzerinden kimi kişisel beklentilerin önü tıkanınca 
Mersin sevgisi anında buharlaştı! 
Zafer Çağlayan’ın futbolcu transferlerinde takıma katkısını, ayrıca 
finansal destek sağlanmasında yarımcı olmasını hatırlıyorum.
Yeni Büyükşehir Belediye Başkanı’nın da takımın son Süper Lige 
çıkışında maddi ve manevi desteği büyüktür. 
Fakat kentin takımını sahiplenme yükü yalnızca kentin Bakanının ve 
Büyükşehir Belediye Başkanının üzerine bırakılmamalıdır. 
Tüm Mersinliler kentin takımını sahiplenebilmelidir.   
Bana göre Mersin Lobisi kurmak isteyen kahramanlar için ilk sınav 
kentin takımını sahiplenmede birleşebilmektir! Birleşerek kentin 
takımını destekler, düze çıkarırlarsa ilk adımı da atmış olurlar. 
Kentin takımının sahiplenilmemesi, basit anlamda Mersin’de aidiyet 
duygusunun yerleşememiş olduğunu ve kent dinamiklerinde de 
Mersinlilik bilincini kazanamamış olduğunu gösteriyor.
Kürşad Tüzmen’in ve Zafer Çağlayan’ın Bakanlıkları döneminde 
Mersin için yaptıkları inkar edilemez. Fakat daha çok yapmak 
istediklerini ve yapamadıklarını, yapılacakların Mersin’de bir karşı güç 
yani “kenti geliştirmeyenler lobisi” tarafından nasıl engellendiğini 
bilmek ve hatırlamak gerekir. 
Bunun en son örneğini Akdeniz Oyunları’nda gördük. Mersin yüz 
yılda elde edemeyeceği spor tesislerini Akdeniz Oyunları sayesinde 
elde etti. Tesislerin inşaatlarına başlama izinlerinden başlayarak yerel 
yönetimin yardımcı olacağı yerde nasıl zorluklar çıkardığını hiç 
unutmayalım! Meseleyi sandık hesabı üzerinden yaparak, bu kente 
yapılacak dev hizmetlerin nasıl ucuz taşra politikası diliyle kirletildiğini 
Maalesef bugün dahi bu kenti adeta bir spor kenti yapabilecek 
tesisler yeterince kullanılıp değerlendirilemiyor, sözü dahi edilmiyor.
Yetmediyse, bir hatırlatma daha:
Bu kentin en büyük projesi uluslararası havaalanı projesine birçok 
kent dinamiği başta karşı çıkmıştır. Birkaç ton mısır üretimi, 
havaalanının bölgeye sağlayacağı çok büyük katkıların önüne 
çıkarılmak istenmiş, hatta havaalanının iptali için Danıştay’a dava dahi 
Bu duruma kendilerini kentin sözde lobisi olarak görenler sessiz 
kalmışlardır. Şimdi kendilerini kişi, kurum ve kuruluş olarak isim isim 
hatırlatmak gerekir mi ?
Hadi yakın geçmişten bir sayfa daha açalım:
Kazanlı Turizm Projesi’nin yıllar önce planlandığını hatırlayalım. Bu 
projenin iptali içinde Antalyalı avukatların Danıştay’a açtıkları dava 
yıllarca sürerek bu projeyi geciktirmiştir.
Kentin sözde lobisi yine ısrarla sessiz kalmıştır.
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. 
Şuraya gelmek istiyorum: Konjonktürel, günlük yararlara dönük ya 
da politik hesaplara dayalı ucuz teşebbüsleri, hesapsız kitapsız bu 
kent yararına yapılacak çalışmalardan ayırmak gerekiyor. Kaldı ki, 
Mersin için atılacak her adım, bu kentte yaşayan herkese yarar sağlar, 
hepimizin hayatını iyileştirir. Ama bunun Bakanlara yakın olma, kendi 
özel ekonomik/politik muhasebemize katkı sağlama gibi kirli 
manevralarla karıştırılmaması gerekir. Mersin için doğru ve yararlı 
olanı tereddüt etmeden desteklemek, gerekiyorsa bu konuda kısa 
vadeli hesaplara girmeden görev almak hem insanî bir ahlak 
gereğidir, hem de yaşadığın ve kazandığın kente karşı sosyal bir 
Medyaya servis edilecek fotoğraflarda yer alma telaşına girmeden, 
belki adından bile söz edilmesini beklemeden, alçakgönüllülükle.
Konuyu konuşmaya devam edeceğiz…
HARUN ARSLAN