Uyuyamadım.

            Grip genzimi yakıyor,

            Muharrem’in acısı yüreğimi.

            “Yanmak” deyimi hafif kalıyor; yüreğim dağlandı!

            İnsan olanın, “ben de insanım!” diye haykırabilen herkesin yüreğini dağlayan bu olay Van’ın Gürpınar İlçesi’ne 80 km. uzaklıktaki Yalınca Köyü’nün Celi Mezrası’nda oturan Taş ailesinin başına geldi.

            Muharrem henüz üç yaşındaydı.

            Yüksek ateş, öksürük derken, zatürree yakalanmış.

            Mezranın yolu kapalı olduğu için hastaneye götürememişler.

            Önce Jandarma’dan yardım istemişler.

            Jandarma durumu sağlık yetkililerine bildirmiş.

            Aile, görevliler gelir ümidiyle beklerken,

            Muharrem, gecenin saat 02.00’sinde vefat etmiş.

            Tabii, gelen giden olmamış.

            Sonrası daha da elem verici.

            Durumu öğrenen yakınları araçlarla sabaha karşı köye ulaşabilmişler.

            Geri kalan 16 km.lik yolu 4 saat yürüyerek mezraya varmışlar.

            Amca Abdurrahman Taş, yeğeninin ölümüne ihmalden sebep olan devlet yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunmak için minik Muharrem’in cesedini bir çuvala koyup sırtında taşıyarak köye, sonra bir araçla Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi’ne götürmüş.

            Muharrem, 16 kolimetrelik yolun yarısını babasının, yarısını amcasının sırtında katetmiş.

            Bir un çuvalının, ya da şeker çuvalının içerisine konulmuş halde…

            Kutular içinde milyonlarca doların istiflenmesine seyirci kalan devlet, Muharrem için üç kutu büyüklüğünde bir tabutu bile temin edememiş Muharrem’e.

            Otopsi yapıldı, daha sonra Şabaniye Mezarlığı’nda toprağa verildi.

            Amca Abdurrahman, Muharrem’in cesedinin babasının sırtında çuval içerisinde taşınmasını cep telefonuyla görüntüledi.

            Televizyonlarda yürek yanıklığı içinde izlediğimiz görüntü bu görüntüydü.

            Abdurrahman, Savcılığa suç duyurusunda bulundu. Gazetecilere de şunları söyledi:

            “Eğer zamanında müdahale etselerdi belki yeğenim ölmeyecekti. Eğer yine bize yardım eden olsaydı hastaneye götürselerdi, orada ölseydi Allah'ın takdiri yapacak birşey yok diyecektik. Ama burada büyük bir ihmal var. Biz sorumlu olan herkesten şikayetçiyiz. Yeğenimin cenazesini bile biz o yollardan yürüyerek akrabalarla birlikte getirdik. Sorumluların cezalandırılmasını istiyoruz."

            Bu olay, bu ülkeyi yönetenleri utandırmalıdır!

            En baştakinden, en sondakine kadar!

            İhmali olan herkes, bu cinayetin hesabını vermelidir!

            Suriye’li 2 milyon mülteciye kucağını açan, onlar için 2 milyar dolara yakın para harcandığı bizzat Başbakanın beyanıyla açıklanan bu cömertlik kaç yıldır Van depremzedelerine ulaşmazken,

            Onlar halâ kış kıyamette, prefabrik kulübelerde çile doldururken,

            Ve Muharrem’in ailesi yolu açılamayan mezrada doktora yetiştirilemezken,

            Eğer;

            Bu ülkeyi yönetenler halâ makamlarındaysa,

            O vali halâ koltuğunu koruyorsa,

            O sağlık müdürü halâ yerindeyse…

            Bunlarla da yetinmiyorum.

            O Sağlık Bakanı, O İçişleri Bakanı halâ istifa etmeyi düşünmüyorlarsa…

            Yazıklar olsun!

            Ben, 76 milyonda bir hisseye sahip etkisiz-yetkisiz, sade bir vatandaş olarak kendi adıma Taş ailesinden bir değil, bin kere özür diliyorum.

            Minik Muharrem’den bin değil, milyon kere özür diliyorum.

            Ey sayın Başbakan!

            Al yanına bu iki bakanını, git Celi Mezrası’na,

            Toprak damda oturan, belki giyeceği, ekmeği olmayan o aileden hem özür dile, hem onların acısını hafifletecek yardımlar neyse onu yap. En azından, onları toprak damlı mezra evinden kurtarıp, şehir merkezine taşı, iş ve aş sahibi yap.

            Bunları yapamayacaksan; finali istifayla noktala!

            Medeni ülkelerin yöneticileri bu tür ihmallerin faturasını istifa ederek ödüyorlar da…