Anadolu’da bir söz vardır:

            “Ayıkla pirincin taşını.”

            İçinden çıkılmaz hale getirilen durumlar için söylenir.

            Bilinen pirinç ayıklama yöntemi ise şöyledir:

            Pirinç çoksa taşlar ayıklanır.

            Taş çoksa pirinç.

            Maalesef, pirinç taşlı.

            Bu pirinçten pilav çıkmaz.

            O zaman yapılacak şudur:

            Pirinci, getirene ayıklatmak.

            İşte, 1 Kasım’da yapılan budur.

            Baktı ki birileri bu işin altından kalkamayacak;

            Pirinci sahibine ayıklatıyor.

            Suriye işi iyice çıkmaza girdi.

            Amerika “Esat’la devam” diyerek kıvırttı.

            Obama’ya soramıyor:

            “Hani seninle eş başkandık, müttefiktik, bize danışmadan aldığın bu karar ne?”

            Avrupa, “al mültecini, şununla idare et” diyerek 3 milyar Avrunun ucunu gösterdi.

            Bir de AB’ye vizesiz giriş vaadi.

            Kiziroğlu keyiflendi:

            “Gelecek yıl Avrupalıyız.”

            Avrupa’ya vizesiz giriş vaadini, Avrupa’ya girmek diye anlamış.

            Öte yanda;

            Yenilip yutulamayacak ithamlar var.

            Deniyor ki;” IŞİD’in petrolünü sen aldın.”

            “Bunun ticaretini yapanlar arasında senin ailenden de birileri var.”

            Cevabı verildi:

            “Ailemi karıştırmayın.”

            “Komşuyu bu konuda uyardım, artık yazıp çizmiyorlar.”

            Komşudan hemen bir açıklama:

            “Aramızda öyle bir konuşma geçmedi.”

            Etrafımız, dost mu, düşman mı oldukları belli olmayan gemilerle kuşatılmış.

            Topraklarımızda üsler kurulmuş.

            Uçakların biri inip, biri kalkıyor.

            Biz ise düşürdüğümüz uçağın milliyetini bilmediğimizi anlatmaya çalışıyoruz ayıya.

            Adam gemisiyle boğazımızdan geçerken, bir askerinin omzuna uzun menzilli füze ateşleyicisini koyarak poz verdiriyor.

            Aslında “daha bitmedi” tehdididir bu.

            Şimdilik 4 milyon turistten olduk.

            Antalya ve Ege kan ağlıyor.

            Sebze-meyve elimizde kaldı, üreticimiz yandı.

            Dondurucu soğuklarda “ya vana kesilirse” korkusunu yaşıyor vatandaş.

            Bir yandan da pazarın keyfini yaşıyor:

            “Domates 1 lira!”

            Vana kapatılırsa elektrik de yok.

            Ekonomi desen, binmiş bir alâmete, gidiyor.

            Pirinç o kadar taşlı ki,

Ne yapsın Abbas?