Gençlere; milli ve manevi değerlere bağlı olma gerekliliğini.. Lüks içinde yaşamamak; ayakları yere basmak, şartlara göre sıkıntıları yaşamak, aile ve çevre kontrolünü dikkate alarak hareket etmek gerekliliğini.. Hayatta karşılaşacağı güçlükleri önceden yaşamak.. Hayatın ne olduğunu kısmen de olsa tattırmak/fark ettirmek.. Biz Türk toplumunun/ailenin görevi olmalıdır. Bu konulara sahip olmuş gençlerimiz; bayrağına, vatanına, ecdadına/geçmişine, ezanına sahip çıkacaktır.

“Sınır namus demektir” deyip, Mehmetçiğin sınır ötesine gidip PKK’yı yok etmesine hayır diyenleri ayırt edecek gençlik tarifime uyan gençler olamaz. Ve hayır diyenleri ayırt edecek ve nasıl bir kuşak olduğunu sandıkta kendisini gösterecektir. Bu gençler, ‘hayır’ı ayırt edemeyecek kadar milli ruhtan yoksun ve ruhsuz değil/olamaz.

Son zamanlarda bazı siyasetçilerin türettiği kuşak var. Neymiş efendim “z” kuşağıymış. Kastettikleri kuşağa, kendilerine göre bir takım farklılıklar yüklemekteler. Bahsi geçen/kastedilen bu kuşak, normal yurdum gençlerinin yaşadıklarından haberleri var mı acaba? Bununla ilgili normal yurdum gençlerinin yaşamış oldukları bilgileri paylaşalım. Bunlar yaşandı ama birçoğu artık yaşanmıyor. Geçmişte bizlere yaşatan, farklı bir gençlik kuşağı yaratanlara örnek olsun.

Biz her sabah 2 saat yürüyerek okula gidip, akşama da 2 saat yürüyerek okuldan eve döndük. Okul bir evden dönüştürülmüş köy evi. Klima yok, kalorifer yok. Her sabah ormandan bir odun alarak okula götürüp soba yaktık.
Biz samanlı kağıdı dörde katladık. Üzerinde ders çalışırken kurşun kalemle yazıp, bitince dikkatlice silip yeniden aynı karalama kağıdını bir daha kullandık. Silgi yok; olsa da paran yok. Silgi yerine penisilin şişe kapağı kullandık.
Hiç elle tutulamayacak kadar küçülen kurşun kalemini kargıyla uzatarak son noktasına kadar kullandık.
Yapıştırıcı alamadığımız için erik/badem/şeftali ağaçlarından zamk/yapıştırıcı yaptık. Böyle bir kuşaktan mı bahsediyorsunuz?
Piyasada olmadığından ya da paranız olmadığından ders kitabını alamayıp yazılıdan zayıf alınca çok ağladık. (Şimdi ders kitapları bedava dağıtılıyor.)

Lastik ayakkabıyla veya yamalı ayakkabıyla okula gittik. Ayakkabı tamircisine ayakkabılarına bir kez değil iki kez pençe yaptırdık. Pençe veya yama eskiyince ayakkabımızın su alması sonucu ayaklarımızın ıslaklığı ile okulda akşama kadar kalıp hasta olduk. Yamalı tiril gömlekle okula gittik.

Hastanede muayene olmak istediğinizde, sabah namazından önce sıra almak için hastane önünde kuyrukta çok bekledik. Muayene sonucunda çektirmeniz gerek röntgenler için en az 8-9 ay sonrasına randevu verildiğini gördük. Hastahane masraflarını karşılayamadığınız zaman ya da hastanızın vefat etmesi sonucu cenazeyi kaldırmak için senet imzaladınız mı hiç? Doktorun yazdığı reçetedeki ilaçları almak için 5 tane eczane dolaştık. Çünkü ilaçlar yok satılıyordu.

Başka bir şehirdeki yakınıza cenazenizi ya da düğün haberinizi duyurmak için evinizde ev telefonu veya cep telefonu olmadığı için PTT’de 4-5 saat telefon yazdırıp beklediniz mi? Evinize ev telefonu almak için müracaat edip eve telefon almak istediğinizde 8-10 sene beklediniz mi hiç?

Emekli olduğumuzda emekli maşını alabilmek için saatlerce banka önünde bekledik. (Şimdi yaşlı emekli isterse evinde kendisi maaşını alabiliyor.) Kuyruklarda kriz geçirenlere/bayılanlara biz çok rastladık.

Bakkal kuyrukları, karneyle ekmek alma kuyruklarında da çok bekledik. Benzin, tüp kuyruklarını bu kuşak gördü mü? Zam var ama herkes alabiliyor.

İstediğinizi bakkaldan alamadığınızda herhangi bir yemek saatinde ekmek zeytin ve yumruğunu vurarak ezdiğiniz kuru soğanı arpa ekmeğinin arasına sarıp sofradan kalktığı odlu mu bahsedilen “z” kuşağı”nın acaba?

Ve en önemlisi ülkemizde her şey serbest olduğu halde Arapça’nın yasak olduğu, İngilizce, Almanca, her türlü yabancı dilin yazılıp öğrenilmesi serbest olduğu halde kendi dinimizi, kendi kitabımızı öğrenmek için bulunduğumuz yerin dört bir yanına nöbetçi koyarak dinimizi öğrenme zorunda oldu mu bahsi geçen kuşak?

“Z” kuşağı ismiyle size yeni bir yükleme yapanların bir zamanlar yönettikleri ülkemizde yazdıklarımın tamamını biz yaşadık. Bunları kimler yaşattı bize.? Kimler bunlar? “Z” kuşağı diye bahsedilen gençlikten benim anladığım;(Açık oturumlarda dinlediğim kadarıyla kastedileni anladığım kadarıyla) baba parası harcayan, elinde en pahalı telefon, ağzında sigara, markalı kıyafet, en lüks ve pahalısında altında araba, çevresini rahatsız etmişliğini düşünmeden gaza basıp trafik magandalığı yapanlar.. Bunların mekanlarında çay 20 lira, kahve 75 lira, bir lahmacun 100 lira.. Baba parasını savurup savurup bitirenler bunlar. İstediği gibi, üstelik başkalarının hürriyetinin başladığı noktayı dikkate almadan tüm kuralları özgürce çiğneyenler, sonrada ülkede demokrasi yok, özgürlük yok insan hakları yok diyenler bunlar..

“Z” kuşağıymış.. Afrika’da yaşayan gençlerin; bir dilim ekmeğe, bir tane zeytine, bir bardak suya, hastanın bir tek aspirine muhtaç olduğunu gör. Gözün var gör, kulağın var duy, elin var dokun, diliniz var, öyleyse hakikatleri konuş.

Siyasi gelecekleri için gençlere gaz vererek konuşanlar ekranlarda, meydanlarda sizleri kullanmak istiyorlar. Gençler, hakkı hak, batılı batıl olarak görünüz. Sizlere yüklenen olumsuz tanımlamaları kabullenmeyin. Normal yurdum/Anadolu gençliği olunuz..
Sağlıklı kalın. Şubat 2022, Anamur. İsmet Kadıoğlu.