15 Temmuz 2016 gecesi, Boğaziçi Köprüsü’nün üzeri… Bizim askerimiz sandığımız teröristler köprüyü ele geçirmiş. Tanklar köprü girişine yerleştirilmiş, silahlar halka çevrilmiş. Köprü yüksek noktalarında ise, keskin nişancılar var ateş ediyorlar. Asfalt kan gölü. İnsanlar üçer beşer yere düşüyor. Yere düşene yardıma koşanlar ve düşenin yerini doldurmak için ileri atılanlar çok… Ve 34 kişi şehit, onlarca yüzlerce gazi var… Artık bir şey çok net görülmekte… TSK üniformalı da olsalar bunlar bizim askerler değil. Ve bu bir işgal girişimi… 

Destan yazdırmak… Kur’an, bayrak, vatan için gösterilen olağan üstü kahramanlıklarda destan yazılır.  Vatanı parçalamak isteyen, vatanı elde etmek isteyen her türlü düşmanın benzeri isteklerine mani olmak için; kişilerin, kuruluşların, kısaca vatanın sahiplerinin kahramanca karşı koymaları destan yazdırmaktır. 15 Temmuz 2016 tarihinde 250 kişinin şehit verilmesi ve binlerce gazi verilmesi gibi kahramanlıklar sonucu yazılan edebi eserler destandır. İşte 15 Temmuz 2016 tarihinde dış güçlerin kontrolünde, içteki satılmışların devletin silahlarıyla, tanklarıyla, uçaklarıyla ellerinde hiçbir silah bulunmayan sadece iman gücü ve milli duygularıyla hainlerin, millet düşmanlarının karşısına korkusuzca, şehit olmayı göze alarak, karşı koymaları sonucu destan yazılmıştır. Bu destan yazdırma kahramanlıkların bir sene sonrası, hainlerin ihtilal kalkışmalarındaki saldırıları ve acımasızlıkları görüntülerini televizyonlardan izledikçe işte destan böyle yazılır “YİĞİT”im diyorum.

Destan işini “TEMEL”den “KÖKTEN” ele alıp; “askerler masum, askeriyede emir vardır neden sorusu yoktur” diyenlere “ŞEN” askerim(ER’im) bu işi bir inceleyelim deyip destan yazmış yiğitlere bir bakalım ve iki türlü destandan hangisidir, edebi yönden bir ele alalım “YİĞİT”im dedim. 

Halktan, içimizden birinin, taksi durağında oturup çay içen birinin, Ramazan’da çat kapı fakirin evine girip orucunu açan birinin bir çağrısı ile genç yaşlı, kadın erkek yollara düşmek ve tankların, g(K)ökten yağan bombaların karşısında “Vatan içinse ben varım” diyebilmek destan yazdırmaktır. Türk halkının çocukları, Çanakkale’den sonra “Ben varım” dedi ve yeni bir 15 Temmuz 2016 destanını yazdırdı. Milli Mücadele’de, Çanakkale’de düşman vardı. 15 Temmuz 2016’da Milli Mücadele’deki düşmanlar tarafında kullanılan kansız teröristler vardı. Bunlar düşman tarafından satın alınmış, kullanılan şerefsiz, kansızlardı.

Bu darbe kalkışmasında, emanet edilmiş Türk Askeri’nin silahlarını, Türk çocuklarına çevrilip taraması vardı. Bu çocukları vurma değil, Türkiye’yi vurma hareketiydi. Geçmişteki ihtilallerin hiç birinde halkın üzerine silah sıkılmamıştı. Nasıl bir cinnet geçirmedir ki; kendisine emanet edilen silahı dedelerin, daha henüz askerliğini yapmamış gençlerin, tülbentli bacıların, nenelerin üzerlerine boşaltan “Mankurt”ların bu hareketleri nasıl bir canavarlıktır. Zalimsin, taş kalplisin canavar, şerefsiz, edepsiz gavura satılmış adam.. Beyinsiz adam seni.. Senin elinde Türk’ün silahı, karşındakinin elinde bayrak, tekbir getirerek ilerleyen genç adamı, genç kıza silah doğrultup vurdun. Memleketime benim silahımı sıktın, beyinsiz satılmış adam. Silah sıkan sen ihanet ettin, vurdukların ölmediler şehadetle buluştular. Onlar ölmedi şehit oldular. Siz kim için çalışan satılmışlarsınız? Katil mahluklar, şehitleri öldüremezsiniz.

“Dölcel” kelimesinin anlamı nedir diye sözlüğe baktım bulamadım. Garip bir isim, hiç duymadığım ve sevimsiz görüntülü bir kelam. Allah sahibine güle güle kullanmayı nasip etsin. Bu vatandaş bir yazı yazmış ve bunu da arkadaşlardan bazıları paylaşmışlar. Ve yaptıkları yorumlara şaşırmamak mümkün değil.
Bazı bölümleri size aktarmak ve yorumlamak istiyorum. “..Neden orada olduklarını  bile bilmeyen 21- 22 yaşındaki çocukları linç etmek destan değildir” diyor vatandaş. Tankla vatandaşın üzerine geldi bahsettiği genç; dedeler, neneler, kadınlar, kızlar, delikanlılar ellerinde hiç silah olmadan tankın önüne yattılar. Bu tankların bazıları vatandaşı taradı. Örneğin köprüde 34 kişiyi şehit ettiler. Bir yazarın yazdığı gibi, “insan bedeni çelikten yapılmış bir makineyi, tank gibi çok güçlü bir savaş aracını, durdurabilir mi?..” Onlar durdurdular!.. Destan yazmak buna denir “YİĞİT”im.

“Kendi halkına zarar vermemek için mermi sıkmayan, tankının topunu ateşlemeyen çocukları katletmek destan değildir,” diyor kendini normal yurdum insanı sanan kişi. F16 uçaklarıyla yüzlerce toplanmış insanı tarayan ve bunun görüntülerini seyretmeden yazıyor vatandaş.  Ve 250 kişiyi kim şehit etti? Darbe ama “Kontrollü darbe” diyorsunuz madem öyle sen niye kontrole tabi oldun “salağım”. Vatandaş ne diyor: “Ulan bunca salağın yapmaya kalkıştığı darbeyi önlemek destan değildir” diyor. Kontrollü darbede ancak salaklar kullanılır. Salaklar cezasını çekmelidir. Salak her zaman satılır/satılmıştır. 

“Teslim olmuş emir kulu Mehmetçiğin linç edildiği, boğazlandığı, kendi ordumuzun aşağılandığı bir olayı destan diye yutturamazlar” diyen bir arkadaşımız da, basında çıkan ve Suriye’deki bir boğazlama görüntüsü olduğunu anlamak istemediği, yani işine öyle geldiği için, köprüde askeri, vatandaşın boğazladığını sanıyor. Bilmediğinden değil, işine öyle geliyor. Vatandaşa iftira atıyor. Herkes her şeyi biliyor, kimseyi kandırıp buna inandıramazsın arkadaşım.

“YİĞİT”im, aslan kardeşim bu kalkışmanın karşısında gösterilen kahramanlık için yazılacak destan ne “doğal” ne de “yapay” destan türüne, madem ki girmiyor, buyur “YİĞİT”im sen kahraman ol senin için yazılan bu destan türlerinden iyi olanına girsin. Bu işi “TEMEL”den “KÖKTEN” çözmüş olalım. Sizin askerlere de “ŞEN” askerim (ER’im) adını koyalım. 

İşte koskoca tankı çöp kamyonu ile durdurmak,  F 16’ya sopa fırlatıp düşürmek, iman gücüyle dualarla helikopter indirmek karşısında, edebiyatçıların destan yazması gerekir“YİĞİT” kardeşim. 15 Temmuz 2016 tarihinde vatandaşın kahramanlıkları destan yazdırmıştır. Kusura bakma geçmişteki yazılan destanlar bu ve benzeri davranışlar karşısında yazılmıştır. Milli Mücadele’deki iman gücüne ve yazılan destanına bak, destanın nasıl ve neden yazıldığını anlarsın. Destan da, bu yazılanlar da, herhalde “poponuzla” yazılmaz ve yazmadınız.
 
“TEMEL”’den ya da “KÖKTEN” çözmek. Anladın mı “ŞEN” askerim (ER’im)?
Şu meseleyi "KÖKTEN" çözelim; "DÖLCEL" destan böyle yazılmazsa buyur kardeşim sen yaz "YİĞİT"im.  Ahkam kesme, sen ne yaptın? "ŞEN" askerim (ER'im) göklerde gezme "KÖKTEN" çözelim. Anamur’da, Bozyazı’da Muzların arasında saklanma, sokağa çık "YİĞİT"im. Tankların altına yatan sahteler yerine sen yat da görelim. Havanda su dövmeyelim. Bu işin "TEMEL"'ine in kardeşim. Lafla gemi yürünmez, icraat gerekli. Lafa bakılmaz işe bakılır. Ankara'dan Anamur'daki doktoruna TC'ni söylüyorsun Ankara'daki eczaneden ilacını alıyorsun. Anamur'daki evinden (Gazipaşa Hava Alanı aracılığı ile) İstanbul Mecidiyeköy'deki evine (evden eve) 5 saatte ulaşıyorsun. Mersin Şehir Hastanesi'ne hastalan da bir uğra belki 5 yıldızlı otellerde yatmamışsındır. Hastalığın sayesinde yatmış olursun. Benim de selamımı söyle 500 tane tek kişilik yataklarda yatırsınlar seni. Bu işin "TEMEL"ine bakalım "KÖKTEN" çözelim, "YİĞİT"im, “ŞEN” askerim(ER’im).

SİZLER BUNU ANLAYAMAZSINIZ ARKADAŞLARIM…
Dünyaya örnek olmuş milletime “bidon kafa” diyen sizler bu destanın destan olduğunu anlayamaz… Yazılan bu destanı “kontrollü darbe” diyerek yok etmek isteyen sizler bu destanın destan olduğunu anlayamaz… “Darbeyi püskürttük ama demokrasiyi kuramadık” diyen sizler, yasal olmayan emirlerle silahsız halka kurşun yağdırmış olanları “neden orada olduklarını bile bilmeyen 21- 22 yaşındaki çocukları linç etmek destan değildir” diyen sizler, “adalet” kavramını milletine silah doğrultmuş işbirlikçilerin ayakaltlarına düşürenler hiç anlayamaz. Bunları anlamak için ilk önce milletin koşulsuz, bir ferdi olmanız gerekir… 

Tabi at izini it izine karıştırmadan bu kalkışanları temizlemek, kısa zamanda çözüme ulaşmak, mağdurları ayırt etmek iktidarın işi ama epeyi zor. Tenkit kolay olanı. Sözümü bir alıntı sözle bitireyim: “AK Parti seçim kazanıyor “din devleti geliyor” diyorlar.. Darbeyle yıkılmaya kalkılıyor, “din devleti geliyor” diyorlar.. Allah yardım etsin ne diyelim..”
Hoş kalın. Temmuz 2017 Anamur. İsmet Kadıoğlu.