HDP’nin 31 Mart’ta kazandığı Diyarbakır, Mardin ve Van belediye başkanlarını 19 Ağustos’ta İçişleri Bakanı görevlerinden alarak yerlerine il valileri kayyım olarak tayin etti.

Bu durum, CHP ve HDP ile onlara yakın bazı kimseleri rahatsız etti. Onların da kayyuma itirazları var. Nedir bu itirazlar?
“Seçimle gelen, seçimle gitmeli.
Hakkında soruşturma olan birini önce seçime kabul edip sonra da bu muameleyi yapmak doğru değildir.
Görevden alınan başkanın yerine kayyum tayin edilmemeli, Belediye Meclisi, kendi bünyesinden birini başkan seçmeliydi.” Gibi itirazlar.

“Halk seçmeli, halk göndermeli” isteği; hukuka, kanuna bağlı seçilmişler içindir.
Seçimle gelmiş bir belediye başkanı, şayet kanunları ihlal ederek suç işlemekteyse hemen hakkında gerekli kanuni muamele yerine getirilir.

Genel ifadelerle üçü de şu ve benzeri suçları işlemişlerdir:
Belediye imkânlarıyla dağa militan göndermektedirler. Devlet dağı temizlemeye çalışırken, bu başkanlar, gizlice dağa adam sevkiyatı yapmaktadırlar.
Kendileri daha çok dağdaki teröristlerle vakit geçirirken, yerlerine terörizmle ilintili kişileri eş başkan tayin ediyorlar.
Kendilerinin imzalamaları gereken evrakları, e-imza ile dağdaki teröristlere imzalatmaktalar. İmza mevzuunda yetkileri dışında yetki devri yapmışlardır.
Daha önce işe alınmış şehit yakınları işten çıkartılmıştır.
Terörist cenazelerine katılmışlardır.
Terör elebaşının fotoğrafının asılı olduğu toplantılara gitmişlerdir.
Belediyenin web sitesinden Türk Bayrağını kaldırmış, yeni hüviyet kartlarında da Türk Bayrağına yer vermemişlerdir.
Belediyenin her türlü imkânları, halka değil, dağa aktarılmıştır.
Bu üç başkanın da hakkında bu ve benzeri suçlardan açılmış soruşturma ve kovuşturmalar mevcuttur. İçişleri Bakanlığının bu yola gitme sebepleri bunlardır ve gerekçelerinde bunlar ve benzeri genel suçlar olduğu ifade edilmektedir.

Seçimde aday kabulü ile seçimi yaptırma YSK’nun elindedir. YSK adayın sabıka kaydına bakıyor. Mahkumiyet yoksa adaylığı kabul oluyor. Ancak seçilen başkanın kanunlara uyma şartını takip ve kontrolü ise İçişleri Bakanı’na aittir.
Anayasanın 127. Maddesi, görevleriyle ilgili olarak haklarında bir suç sebebiyle soruşturma veya kovuşturma açılmış Belediye Başkanlarını, İçişleri Bakanının geçici bir tedbir olarak kesin hükme kadar vazifesinden uzaklaştırabileceğini yazmaktadır. Ancak söz edilen suçların doğruluğu mahkemeler tarafından tespit edilecektir. Ve bu süre içinde bu üç başkan görevden alınarak yerlerine kayyım atanmıştır.

Başkanların ve meclisinin seçiminde dağın baskısının varlığı tartışılmaz. Dağın baskısı olmadan seçim yapıldığını söylemek çok zor. Var. Başkan görevden alınınca yetki meclise verilseydi aynı yolun takipçisi bir başkası seçilecekti. Onun için de meclisten başkanın seçiminin yapılması hakkını değil kayyım atama hakkını bakanlık kullanmıştır. Böylece dağ ve PKK etkisi azaltılarak, Doğu Fırat Harekatında cephe gerisi emniyete alınmış olunacaktır.

HDP'li 3 belediye başkanının görevden alınması sonrası bazılarının açıklamaları da şöyle oldu:
Pervin Buldan, "Biz 23 Haziran'da İstanbul'u almayı başardıysak Diyarbakır'ı, Van'ı ve Mardin'i kayyımlardan almayı başarabiliriz. Ancak bunun için birlikte, beraber omuz omuza yürümeye ihtiyaç var" dedi.
Ardından Sezai Temelli, "Buradan bütün siyasi partilere çağrı yapıyorum. Eğer bugün bu gaspa karşı çıkmazsanız, siyaseten artık yoksunuz. Yok olmamak için yok sayılmamak için tüm siyasi partiler şimdi halkın iradesini yok sayan bu iktidara karşı sesini yükseltmeli, iradesini ortaya koymalıdır” açıklamasında bulundu. 
Ve en sonrasında Kandil’deki terör örgütünün soysuz lider kadrosu:
CHP'yi kastederek, "HDP'ye destek verin" diye höykürdü.
Maalesef daha sonrasında, bütün bu höykürmelere rağmen; CHP yönetimi sanki ayağa kalktı. HDP’lilerin bile vermediği tepkilerden daha fazlasını verdiler. Kılıçdaroğlu bir siyasi darbeden bahsetti. Neymiş efendim “demokrasi elden gidiyor”muş.

45 günde Bodruma iki kez tatile gidip, tatili esnasında sel felaketi olduğunda, tatilini yarıda kesmeyen İmamoğlu gaz almak için Diyarbakır’a gidiyor..
Bunlarla da kalınmadı, CHP bir yetkili gurup Mardin’e gidip “Kayyımı kabul etmiyoruz” açıklamasında bulundular. Ahmet Türk’ün karşısında hazır ol durumuna geçtikleri de yazılıyor.

Bu görevden alınan şahısların yaptıkları olumsuz davranışları genel olarak özetlersek:
Daha öncesinden görevden uzaklaştırılan, PKK ile ilgileri olduğu/PKK sempatizanlarını yeniden belediyede görev vermişlerdir. Web sitelerinde, belediyedeki ve şehirdeki Türk bayraklarını, Atatürk posterlerini kaldırmışlardır. Şehit yakınlarını işten atmışlardır. Cadde ve sokaklara PKK’lı teröristlerin isimleri verilmiştir. En genel anlamda belediye aracılığı ve belediye bütçesinden terör örgütüne destek çıkmışlardır. Türk askerinin çatışmalarda öldürdükleri terörist cenazelerine katılıp marşlarına eşlik etmişlerdir.
Bütün bu olanlara rağmen bu haince davranış sergilemiş olanların görevde kalması demokrasi, görevden alınması ise diktatörlük oluyor. Ayıp çok ayıp..

Bir tarafta, "Bunlara neden maaş veriliyor. Eğer suç işliyorlarsa kapatın HDP'yi" deniyor, diğer taraftan hapse atıldığında görevden uzaklaştırıldığında "Ama bu demokrasiye aykırı" deniyor.

Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ suçlu bulunup hapse atılınca; suçluysa meclise neden girdiler denip, hapse atılınca da “Bunlar neden hapiste” dendiği gibi. Neymiş efendim seçimle gelmişler. Ancak seçimle uzaklaşırlar mış.. Selocan güzellemesini bitirdiler, şimdi sıra seçimle gelmiş belediye başkanları neden görevden alınıyor yaygarasını/çığlığını atıyorlar. Ayıp çok ayıp. Seçilmek anayasaya uygunlukla ve anayasa tarifiyle oluyor. Doğru. Ama beni halk seçti, anayasayı tanımam kendi kurallarıma uygun icraatlarda bulunabilirim diyemezsiniz kardeşim. Nasıl hareket edeceğini, belediye imkanlarını kime nasıl kullanacağını anayasa belirlemiş. Mevcut yasaları beğenmesen de kabul etmiyorum deme hakkına sahip değilsin. Yasaların dışına çıkıp, özellikle terörist gibi davranırsan seni kontrol ve takip eden görevden alıverir. Cezanı da mahkemeler keser.
Hoş kalın. Eylül 2019, Anamur. İsmet Kadıoğlu.