Burası Mersin şehir mezarlığı, ölenlerin hiçbir inanç ve din ayırımı yapılmaksızın son yolculuğuna uğurlandıkları bir mekân. Ermeni, Süryani, Musevi, Rum ve Müslümanlar her bir arada yatıyorlar burada. Aralarında onları ayıran bir duvar dahi yok. Bazı mezarlar iç içe girmişler. Dünyada bir eşi dahi olmayan bu mezarlık Türk insanının hoşgörü abidesi. Gönül ister ki, parlamentolarında soykırım kararı alan Amerika, İsviçre ve Fransız monşerleri de bu hoşgörü abidesini görebilseler. Mezarlığın tek özelliği 80 bin Müslüman ve 6 bine yakın gayrı Müslim’e kucak açmış olması değil. Bu dini hoşgörünün yanında bir husus daha var ki bunu soykırım iddiasında bulunan tüm batılıların gözüne sokmak lazım Mersin 17 Aralık 1918 tarihinde Fransızlar tarafından işgal edilmiş. 1500 kişiden oluşan birlikte sadece 150 tanesi Fransız askeri, geri kalanlar Fransızlar tarafından daha önce Mısır’da kurulmuş olan Doğu Lejyon alayına bağlı Ermeniler. Yani işgal kuvvetinin % 10’u Fransız, % 90’ı Ermeni. İşgal 1921 yılında sona ermiş. Bu süre içinde Mersin ve Tarsus’ta Ermeniler tarafından 34 köy kısmen veya tamamen, 20 çiftlik de tamamen yerle bir edilmiş. Yakılıp yıkılan köy ve çiftliklerdeki mallar da talan edilmiş. Mersin tarihine Tece faciası olarak geçen baskında Ermeniler bu köyü talan etmiş, köy aydınlarından Molla Ahmet’i ateşe atarak yakmışlar. Bu vahşete karşı koymak isteyen bucak müdürü Hakkı efendinin parmakları dipçik ile ezilmiş, köy sığırtmacı öldürülmüş. Tece’den dönerlerken Bahçe mahallesinde 6 kişilik bir aile hunharca öldürülmüş ve başları kesilmiş. Bunların haricinde onlarca vatan evladının canına kıymışlar. Vahşet o boyutlara ulaşmış ki, bazı şehitlerimizin gözlerini oymuşlar. O tarihlerde Türkiye Amerikan Yüksek Komiseri olan Amiral Bristol bu vahşetin tanıklarından. Laurence Evans’ın Türkiye’nin paylaşılması adlı eserinde belirtildiğine göre “Bristol, 1920 Mart ayında Washington’a çektiği telgraflarda Türkiye’de durumun son derece ağır olduğunu söyledikten sonra bunun nedenini Fransızların Çukurova’daki yüz kızartıcı davranışlarına bağlamakta, Yunan ve Ermeni propagandası ile dürüst ve doğru bir millet olan Türkler’in insanlık niteliklerinin karanlıklara boğulduğunu bildiriyor.” Paris antlaşmasından sonra Fransızlar ve Fransız tetikçisi Ermeniler şehri terk etmişler, işgal sırasında onlara yataklık yapan bir kısım Ermeni, Rum ve diğer Hıristiyan unsurlar Mersinde yaşamaya devam etmiş. Bu gün onların çocuk ve torunları ile birlikte yaşamaktayız. Burada kalanların dede ve babalarının işgal sırasında Ermeni çetelerle yaptıkları işbirliğinin ayıbı yüzlerine dahi vurulmamış. Onlar hiçbir zaman Türk toplumu tarafından ötekileştirilmemiş. İşte işgal sırasında Fransız ve Ermeniler ile işbirliği yapanlardan burada kalanlar ve onların çocuk ve torunları bu mezarlıkta, gazilerimiz ve onların çocuk ve torunlarıyla birlikte yatıyorlar. Türk milletine soykırım iddialarında bulunan monşerlere sormak lazım. Böyle bir hoşgörüye sahip millet soykırımcı olabilir mi. Nural EMİROĞLU Mersin 0537 3632487