Antalya’da Boğaçayı Projesi Kanal İstanbul’dan sonra Türkiye’nin ikinci çılgın projesi olarak değerlendiriliyor. Proje tamamlandığında Antalya Konyaaltı ilçesi, içinde yat limanların da bulunduğu 40 kilometre uzunluğunda yeni bir sahile kavuşacak. Bildiğim kadarıyla, bu projenin birinci etap çalışmaları sona erdi.

Ben şimdilik Antalya’nın Konyaaltı ilçesinde oturuyorum. Kızımın ev almak istemesi üzerine bir yıl öncesinde satılık evlere baktığımızda Konyaaltı’da, özellikle Boğaçayı projesine dayalı hızlı yapılanmanın olduğunu ve fiyatların hızlı gelişeceğini söylediler ve kendimiz de böyle tespitte bulunduk, ona göre de evi satın aldık.
***
Bir komşu esnafı ziyaret edip çayını içmek istedim. Çayımızı yudumlarken başka bir emlakçı ile sohbet ettik. Ben yukarıdaki düşüncelerime dayalı ev fiyatlarında artış olup olmadığını sordum. O da hızlı bir artışın olduğunu teyit etti. Ben de Boğaçayı Projesi’ne dayalı daha çok artış beklendiğini ifade ettim. Sevgili kardeşimiz çok fazla seslendirmeden, sanki mırıldanarak, iktidar giderse hepsinin yatacağını ifade edercesine konuşmak istedi. Benzer ifadelerinden, şu andaki kaos ortamının sonucu Erdoğan’ın ve Ak parti’nin gidebileceğini ve buna dayalı olarak da projelerin gerçekleşmeyeceğini ifade etmek istedi ve anladığım kadarıyla da canı da öyle istiyordu.

Bir gün sonra bir terzi hemşerimin yanına ziyarete gittim. Onun da benzer düşüncelere sahip olduğunu ve kurtuluşun “Erdoğan gitsin”de olduğunu ve öyle düşündüğünü tespit ettim. “Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’ndan, Davutoğlu Başbakanlık’tan, Ak Parti de Hükümetten istifa ederek.” Anarşinin biteceğini sanıyorlar. ***
İşte bu iki kişi ile sohbetim sonucu bu yazıyı ele almak durumunda kaldım.

Parlamenter sistemde, mecliste 276 oyu alabilen tek parti ya da koalisyon oluşturmuş partiler, hükümeti kurar ve iktidar olurlar. Çoğunluğu sağlayamayan parti ya da partiler muhalefeti temsil ederler.

Türkiye’de 14 yıldır Ak Parti, tüm yapılan genel seçimlerde hükümet kurma çoğunluğunu elde etmiştir. Muhalefet Ak parti’den iktidarı, bir türlü alamamıştır ve alamayacağını sanırım görmektedir. Türkiye’de farklı kalkınmayı görenler ve özellikle Ortadoğu’da yeniden yapılanmada Türkiye’nin farklı konumlar elde edebilir telaşında olan dış güçler ve onların maşası olmaktan kurtulamayan bir takım terör grupları, son zamanlarda büyükşehirlerdeki patlamalara başvurdular.
***
Bir takım çevrelerin tek hedefleri Recep Tayip Erdoğan ve Ak Parti’nin yönetimden uzaklaştırılması. Seçimle bu mümkün olamayınca ülkeyi kaosa sokuyorlar. Bu bir takım patlamalarla, halkı korkutmak, AVM’lerini ve benzeri ticaret merkezlerinde, benzer başka patlamaların da olabileceği korkusuyla, iş yerlerinin işlemez hale getirip ekonomiyi çökertmek, iş sahiplerinin iflasını sağlamak. Kısaca, Türkiye’nin ilerlemesini durdurmak ve istenen kaos ortamını oluşturmak ve dolayısıyla Recep Tayip Erdoğan’ı ve Ak Parti’yi başarısız gösterip vatandaşın gözünden düşürmek.

Sandıkta bir türlü başarılamayan engelleme sokak ayaklanmaları, ekonomi ve terör saldırılarıyla deneniyor.
***
Bize düşen, tüm acıların, akan kanların farklı şekilde muhatabı olduğunu unutmadan birlikte topyekun bir dayanışmaya ihtiyaç var. Olaylar karşısında ortak bir duygu paylaşımına ihtiyaç var. PKK’nın Sur, Cizre, İdil, Silopi, Nusaybin gibi ilçelerde yaptığı kalkışması amacına ulaşamamıştır. Neden? İlçelerdeki halkların bu savaşı tasvip etmeyip onlara iştirak etmemesindendir.

Diğer taraftan dış güçler özellikle batı, başkent ve İstanbul’da bombalı araçlar patlatıp halkın güvenini kaybettirmeye çalışmaktadır. Sözünü dinletebildiği elindeki basınla da, mevcut iktidarın Türkiye’yi yönetemediğini, halkına zulmedip ezdiğini, dünyaya yayıyor.

İşte, içte ve dışta Cumhurbaşkanı’na duyulan nefret, bir program ve bir amaç dahilinde olmaktadır.

Aslında sonuçlara bakıldığında, genel, yerel, referandum, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, halkın %75’i en az bir kez Ak Parti veya onun ortaya koyduğu değişikliklere evet demiş oy vermiştir.
***
HDP 7 Haziran seçimlerinde barajı aşamasaydı, bize siyaset yaptırmadılar diyerek terörün yanında olup barış sürecini bitireceklerdi. Barajı aşıp bazı yerlerde %90 oranında oy alarak 80 milletvekili alınca da, Kürt halkı bizi istiyor, özerklik istiyor, özyönetim istiyor diyerek barış sürecine son verip, terörün yanında devam ettiler. CHP de, Ak Parti’yi başka türlü iktidardan uzaklaştıramayınca 7 Haziran’da, HDP’ye oy vererek, Ak Parti’yi iktidardan uzaklaştırdım sandı. Ama HDP’nin terörü destekleyip, Sur, Yüksekova, İdil, Mardin, Şırnak’ta bazı mahallelerde hendek ve barikatlarla, haklarını koruyacağını söylediği Kürt halkına, yani kendi halkı olduğunu iddia ettiği Kürt ailelerini, çocuk, kadın, yaşlı demeden rehin tutarak, çevreyi harabeye döndürmesi sonucu,1 Kasım’da Ak Parti’ye daha fazla oy vererek tek başına iktidar olması sağlandı. Ancak Ak Parti’nin düzgün, dürüst ve doğru uygulamalarını ve projesiz muhalefeti gören halk, Ak Parti’den bir türlü vazgeçmeyeceğini herkesin gördüğü gibi, dış mihraklar gördü. İşte buna bağlı olarak, Ankara ve İstanbul saldırılarını peş peşe yaptılar.
***
Erdoğan; Abdülhamid’i, Menderes’i, Özal’ı hatta Necmettin Erbakan’ı temsil ediyor. 30 yıl Osmanlı’yı toprak kaybettirmeden idare etmiş ve başarılı olmuş Abdülhamid Han’a “Kızıl Sultan” dediler. Rahmetli Menderes’i “bebek davası”, “köpek davası” ile itham edip idam ettiler. Özal’ı zehirlenerek öldürüldüğü iddiası edildi.

Bu liderlerin ortak özellikleri ülkelerini sevmeleri, ülkenin menfatını korumak için uğraşmaları, ülkeyi başka devletlere peşkeş çekmemeleriydi. Maalesef hepsini “diktatör” olmakla suçladılar. Aynı sazı son birkaç yıldır Erdoğan için de çalmaya başladılar. Ne diyorlar: “Erdoğan gitsin.” Bunun için işte Ankara, İstanbul gibi yerlerde bombalar patlattılar ve teröre destek verdiler. Aslında terör 35 yıldır devam ediyor. O zaman Erdoğan mı vardı? Ama Erdoğan bu dönem yeni Türkiye’yi temsil ediyor. Ülkede kendine ait dönemi olup damgasını vuranların hedeflerini temsil ediyor. Erdoğan’ı yok edip ülkenin geleceğini karartmaya çalışıyorlar. Ama halk geçmişte yapamadığını ya da yaptırılmayan şeyleri şimdi yapar oldu ve bu halk doğruyu anında artık görür oldu. Erdoğan’ın gitmesi halinde, demokrasinin gitmesi demekti, özgürlüklerin ve huzurun gitmesi demekti. Vatandaş artık bunu görür oldu.

Çünkü “Erdoğan gitsin” demek, Marmaray’ın, 3. Hava limanının, Kanal İstanbul’un, Yavuz Sultan Selim köprüsünün, Antalya Boğa Projesi’nin Anamur’dan Kıbrıs’a Asrın Projesi’nin durdurulması demekti. “Erdoğan gitsin” demek, vesayet rejiminin yeniden gelmesi demekti.
***
Onun için Doğu- Güney Doğu’da halk teröre destek vermedi. Barış sürecinin işleyişi konusunda yanlışlıkların olduğunu birçok kişinin söylediği gibi ben de karnımdan konuşarak söyledim. Hatta “böyle barış sürecine gönlüm razı değil” başlıklı köşe yazısı bile yazdım. Ama şimdi Doğu ve Güneydoğu halkının süreçte kimin samimi olup olmadığını, kimin kendilerini kandırdığını gördü ve son olaylarda terör tarafı olmadıklarını gördük. “Sizin hayır sandığınız şer; şer sandığınız şeyde hayır vardır, Allah(cc) bilir siz bilemezsiniz.” İnşallah barış süreci kötüleri iyileri görmeyi sağlamaya vesile olmuştur. Bunu ilerleyen zamanlarda daha iyi göreceğiz.

Halk ülkesini bölmeye değil sevmeye, değerli bulduklarını korumaya devam edecektir.
***
Dışarıdan ABD’si, Rusya’sı, İsrail’i, İran’ı Suriye’si oluşturdukları bazı açık ya da gizli anlaşmalarla bizi sarsmaya çalışıyorlar. Sayın Cumhurbaşkanı “Terör örgütlerinin elindeki silahlarda Batı’yı görüyoruz. Batı adeta teröre yataklık yapıyor. Pek çok güç, pek çok ülke adeta Türkiye’nin dizleri üzerine çökmesini, pes etmesini bekliyor. Bütün bu terör olaylarının arkasında yatan gerçek budur.” dedi, TİKA toplantısında.

Terörün arkasında, Batı olmasa, Sur’da, Yüksekova’da, Şırnak’ta İdil’de 3 ay 4 ay toplarla tüfeklerle nasıl savaş edercesine kendilerini savunabilirler. Oldukları yerde sanki silah fabrikası var. Cumhurbaşkanın dediği gibi Batı var arkasında.

Evet yönetilemez bir ülke algısı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunu da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsı üzerinden yapmaya çalışıyorlar.

“Erdoğansız Türkiye” tavrı gezi olaylarından beri sonuç vermedi. Cumhurbaşkanlığını engelleyemediler. Millet, oyu ve duası ile Erdoğan’a sahip çıktı ve bana göre bundan sonra da sahip çıkacak ve hep kaybedecekler.
***
Bakın Murat Kelkitoğlu ne demiş köşe yazısında:
“Kandil’deki zibidi ininden açıkladı; "Derdimiz Erdoğan’ı devirmek." Bugün ülkeyi yangın yerine çevirenlerin, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en değerli projesi olan ‘çözüm süreci’ni bitirenlerin gerçek niyetleri ortaya çıkmaya başladı. Derdin Kürt vatandaşlarla ilgili olmadığı, Kandil’den gelen bu açıklamayla deşifre oldu.

Tek dert Erdoğan!
Bakın Kandil’in ortakları kimler? HDP, CHP, PKK, ‘paralel örgüt’, dünya ülkeleri ve kalemlerini, fikirlerini satılığa çıkarmaktan geri durmayan gazetecilerle akademisyenler. Bu güruh da, Kandil’deki katil gibi aynı sloganı kullanmıyorlar mı? ‘Erdoğan devrilmeli’!!! “ diye yazmış sayın yazar.

Yukarıda yazdığımı tekrar ederek yazımı bitirmek istiyorum; halk ülkesini bölmeye değil sevmeye, değerli bulduklarını korumaya devam edecektir. Hoş kalın. ismet kadıoğlu. Mart 2015 Antalya.