Antalya’dan Anamur’a geldiğimde sevgili Oktay Demir’in yanına uğrayıp benim köy Kükür’de çıkan yangından bahsettik. Oktay Bey, hocam yangın ve köyle ilgili hatıralarınız ve bunlardan yok olanlar varsa bahseder misin dedi. Onun üzerine köyümle ilgili bir takım bilgi ve hatıralarımı geçen bölümde yazmıştım. Bu günkü yazımda kalanları ve Orman İşletmesi Müdürü Hüseyin Meteres’le yangın konusundaki görüşmemizden bahsedeceğim.

Köylünün söylemiyle bakım memuru, herhalde resmi adı orman muhafaza memuru köylerde görevli olurdu. Ormanı kesen yani bir şekilde ormana zarar veren kişilerin yapacakları kötü işleri engellemek için. Özellikle bakım memurunu gören çobanlar keserlerini saklarlardı. Zira keser taşımak ormanı kesecek anlamındaydı ve yasaktı herhalde.

Kaşdişlen’den bu memurlardan biri babamın çok yakın dostu Karaçavuş idi. Köye geldiği zaman babamın misafiri olurdu. Bir keresinde bana gizlice babanın keseri nerde nereye saklar diye sordu, ben de yerini söylemiştim. Herhalde, “Çocuktan al haberi” sözü böyle bir şey için söylenmiştir.

Köyümüzün mahallerinde olduğu gibi, bizim ailenin kaldığı mahallemizde 6 kardeşin ortak olduğu, ulu çınar dediğimiz, piladan ağaçları gibi çok büyük, üçü de farklı türden üç cevizimiz vardı. Bu cevizlerin silkme zamanı (Ağustos veya Eylül ayları) iki üç kişi ağaçların başına çıkar sırıklarla silkelerlerdi. İşte ceviz silkme sırıkları da(4 veya 5 metre uzunluğunda) çam ağaçlarının o uzunluktaki ince fidanlarından kesilerek yapılırdı. Tabi bu fidanların kesilmesi de aslında yasaklardandı. Herhalde “bal tutan parmağını yalar” sözüne katılmasam da, köylü bu ve benzeri şeyleri yapmak ve hayatını devam ettirmek zorunluluğu bunu gerektiriyordu.

Kükür’de bir tane ilkokul 1957 yılında resmen açılmıştı. Ben birinci sınıfı Kılıç köyündeki okulda okudum. İkinci sınıfı kendi köyümde Görpe’de okudum. Benim evimle okul arasını yürüme mesafesi 2 saatte gider, 2 saatte gelirdik. Ve bütün gidilen yürüme yolu çam ormanları içindendi. Her sabah okula gelirken her öğrenci okulun sobasında yakmak üzere ormandan bir metre gibi bir odun getirmek zorundaydı. Şimdiki yangında yanan 6 evin bulunduğu Asmaca ve bizim ev arası sarp kayalıklar ve dağlık yerlerdi. Bu yoldan at ya da eşek gidemezdi. Ancak bizler gibi alışmak zorunda olan alışmış köylüler ve köylünün keçileri gidebilirdi. 

Asmaca’da halamlar Bakır soy isimli aileler, Topşar soy isimli aileler, Uysal soy isimli aileler, Bulut soy isimliler, Sevgili soy isimli aileler otururdu. Ve kalabalıktı. Halama biz Goca hala derdik. Kış günleri ben ikinci sınıfta okurken aradaki bahsettiğim yoldan karanlıkta (çıralar yakılır elinde havaya tutarak önünü görmeye çalışılırdı) eve ulaşılırdı. 

Köyümüzdeki bu yangın olayında ben kendim Antalya’daydım. Ancak belirli noktalardaki ulaşabileceğim köylülerime telefonla ulaşarak sağ olsunlar beni bilgilendirdiler. Eski muhtarımız Mehmet Kabak ile sık sık görüşüp bilgi aldım. 

Ayrıca Akçaalan dediğimiz babam rahmetlinin de badem ağaçlarının olduğu ekilir alanı ve bahçe evlerini yangın gelmesi halinde korumak için hazır duran amcam oğlu Nihat ve İmdat’la görüşüp bilgi aldım. Muhtara Gülbay Almaz’a ulaşamadığım için ki, elektrikler de kesildiği için telefonların şarjları olmadığından ulaşım zorluğu vardı. Ve boş da olsa yanıp kül olan çocukluk ve gençlik hatıralarıyla dolu evleri yanan Asmaca’daki halamın torunu Süleyman Bulut ile görüştüm.

Devamında Anamur’a geldim ve yangın kontrol altına alınmış soğutma işlemleri için ilgililer görevleri başında devam ediyor olduğunu öğrendim. Bir takım kesin ve net bilgileri yazabilmem için bu olayın sorumlusunu yani Anamur Orman İşletme Müdürü ile görüşmek üzere bir öğlen arası çıkışında kendisinin makamına ulaştım. İşletme Müdürü Hüseyin Meteres, yangın konusunda şefleri ile toplantı halindeydi. Birkaç dakika bekledikten sonra bizi kendileri kabul buyurdular. Ortaokul arkadaşım Hikmet Meteres’in yeğeni olduğunu ve Hikmet’in benim okul arkadaşım olduğunu söyleyip ondan kısaca bahsettikten ve kendimi bu şekliyle ifade ettikten sonra köyümüzdeki yangın hakkında benim öğrenmek istediklerimi ve kendisinin bana söylemek istediklerini, sağ olsunlar geniş bir zaman ayırmaktan çekinmeden ve yemek zamanı olmasına rağmen, kesin olmamakla birlikte her türlü bilgiyi bize kendileri takdim ettiler.

Konuşmalarından dolu dolu, işletme ve işletmenin görevleri arasında olan yangın konusuna hakim, sorumlu bir kişi olduğunu gördüm ve yangın söndürme çalışmasında çevresine katılan ve kendisine yardımcı olan kişi ve kurumları tek tek saymasından çevreye geniş bir gözle bakabildiğini gördüm. Zira yapılanları tek tek ve rahat ve seri bir şekilde konuşması onu gösteriyordu.  

Önce Müdür Bey’e yangın söndürme konusunda hangi kurumun sorumlu olduğunu sordum. Valinin yönlendirmesiyle yangın söndürmesi kendilerinin ama insan hayatı konusunda, örneğin yerleşim yerlerindeki insanların tehlike altında olması halinde jandarma sorumlu olduğunu söyledi. Ve Asmaca’da birkaç kişinin tahliyesinin ve Maşat yerleşim yerindeki boşaltma işlemlerini jandarmanın yaptığını söyledi. Ben de Maşat’da eski köy muhtarı Mehmet Kabak’tan bu yönde bilgiler almıştım bu bildiklerimi Hüseyin Bey doğrulamış oldular.

Müdür Bey’e sizin sorumluluğunuzda ne yaptınız ya da ne yapmalısınız dediğimde kendisi, bizim görevimizin 3 aşaması var dedi. Birincisi, yangının söndürülmesi, ikinci aşaması adli kısmı, üçüncü aşaması da teknik tespit ve değerlendirmelerdir dedi. 

Söndürme olan birinci aşamasında yine önceliğimiz can kaybının olmamasını sağlamaya çalışmak. Yani tahliye var ise, gerekirse ormanın yanmasını göze alarak öncelikli insanların tahliyesi ya da kurtarılmasına yardımcı olmak dedi. Bu konuda gereken titizlik gösterildi ve jandarma yerleşen kişiler az olmasına rağmen, olanların en kısa zamanda tahliye edilmesini sağladı. Tahliye sonrası yerleşim mahallerinin yanmaması için yangın oralarda kontrol altına alındı. Uzun ve zorlu çalışmalar sonunda orman içinde ilerleyen ateş kontrol altına alındı dedi.

Birinci aşamadaki yangın söndürmede kimler ve hangi kuruluşlar yardımcı olduğunu sordum. Hüseyin Bey, kendi kurumlarından Konya, Adana ve Maraş bölgelerinden kişi ve araçların geldiğini söyledi. Ayrıca Mersin bölgesine ait yardımların zorunlu olarak görev gereği oldukça fazla olduğunu ifade ettiler. Bunun dışında birinci aşamada yani söndürme aşamasında köylülere, köyümüzün muhtarı Gülbay Almaz’a ve kooperatif başkanın yardımlarından bahsetti ve benim aracılığımla çok teşekkür ettiğini ifade ettiler. Ayrıca özel şahıs ya da kurum ve kuruluşların yardımlarının olup olmadığını sorduğumda kendisinin bu konuda bilgi sahibi olmadığını ama söndürme çalışması yapanlara, genelde su ve yiyecek yardımlarının yapılmasının normal olduğunu ve bu konuda kendisinin bilgilendirilmesi halinde kendilerine bir şekilde teşekkür edebileceklerini ifade ettiler.

Konuşmamızın devamında, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin, Bozyazı Belediyesi’nin, Anamur Belediyesi’nin yardımlarının olduğunu ve kendilerini sürekli takip ettiklerini söyledi. Hatta Anamur Belediye Başkanı Mehmet Türe’nin yangın yerine geldiğini ancak kendisiyle görüşemediğini söyledi. Sanırım Anamur Kaymakamlığı’na vekalet eden Bozyazı Kaymakamı’nın da takip ettiğini ve ilgisini söyledi. Ve herkese aracılığımızla teşekkür etti. Ayrıca ben de yangın mağduru bir köylü olarak herkese teşekkür ediyor Allah razı olsun diyorum.

Ve bu birinci bölüm söndürme kısmının geçildiğini ama ekiplerin hala yangın yerinde olduğunu, zira bu aşamanın devamı olan soğutma kısmıyla ilgili çalışmaların devam ettiğini ifade etti İşletme Müdürümüz Hüseyin Meteres. Ben de ayrıca Hüseyin Bey’e çabası, çalışkanlığı, gayreti ve her türlü ilgi ve alakası için teşekkür ediyor, bir daha ciğerlerimizin yanmamasını Allah’tan diliyorum. İlgililerden varsa hataların ve yanlışlıkların günün teknolojisine uygun düzenlemelerin yapılmasını istiyorum. 

Maşatla Asmaca arasında dere var ve iki mahalle(yerleşim yeri) arası 4-5 kilometre, sarp kayalıklar ve çam ormanlarıyla her yer kaplı. Maşat’tan Asmaca’ya bu aralıktan yürüyerek ulaşmak oldukça zor. Maşat, Köyceğiz, Akçaalan, Hasanbükü ve Enişbükü gibi yerleşim yerleri, Aşağı Kükür’den gelen yol üzeridir. Hasanbükü’ne elektrik Sazak’tan geliyor. Maşat’tan da yerleşim yeri olmayan ve çok uzun mesafeden ve çok yükseklikteki ağaçlara bağlantı yaparak ya da zorlukla zemine yerleştirilmiş direklerle elektrik telleri, bahsettiğim sarp aralıktan ormanın içinden Asmaca’ya bağlanmış. Bu bölümde ne yol var ne de yaşayan. Yıllardır oraların kontrol edildiğini de sanmıyorum.

Adli kısmını ilgilendiren bu yangından kimin sorumlu olabileceğini ve bu konuda bildikleriniz nelerdir diye sordum.  Bu soruma Hüseyin Bey şu düşüncelerini ifade ederek cevap verdi: Kim olduğunu kesin bilemeyiz, ancak yangının o tarif ettiğim yerden çıktığına göre, elektrik telleri ve direklerden olabileceğini sanıyoruz. Zira direklerde eğrilmelerin olduğundan ve tellerin sarkıklığından bahsedilmekte. O bölgede insan yaşamadığına ve hayvan otlatan çoban da olmadığına göre, elektrik tellerinin ve direklerin rüzgar ve sıcakla ilgili olarak yangını çıkarabileceğini kesin olmamakla birlikte söylenebilir dedi.

Üçüncü aşama kısmında teknik tespitlerin henüz tamamlanmadığını konuşmalarından anlaşılmakla birlikte, basına 200 hektar yangın olduğunu önceden söylediklerini ama 600 hektardan daha fazla olduğunu tahmin ediyoruz dedi. 

Ben bu arada 30 hektarlık bir başka yerdeki yangınları haberlerde sürekli verdiklerini ama bu bizim köydeki yangından çok az bahsedildiğini ve nedenini sordum Hüseyin Meteres’e. Köyün bulunduğu yerin turizm yeri olmamasından, yerleşim yerinin önem derecesinden ve can ve mal kaybının olmamasından olabileceğini ifade ettiler.

Müdür beye sormayı unuttum ama diğer elde ettiğim bilgilere göre; yangında Anamur orman işletme müdürlüğü ekiplerinin yanı sıra yangın söndürme helikopteri ve uçak yönlendirildi. 5 helikopter, 2 uçak, 34 arazör, 20 su tankı, 4 dozer, 2 greyder ve 2 kepçe ile 200 orman işçisi ve 24 teknik elemanla yangına müdahale edilmiştir. Ayrıca köylülerin desteği de var
Allah’tan bundan sonrasında, daha büyük bu ve benzeri afetten bizleri korusun. 
Hoş kalın. Temmuz 2017 Anamur. İsmet Kadıoğlu.