“Milleti ve milliyeti anlamak için öncelikle kendi geçmişimizi çok iyi bilmemiz gerekir. Biz Millet-i İbrahim’den geliyoruz.”

Gitmezseniz onlar size gelirler… Biz girmezsek, onlar bizim topraklarımıza girerler…

Şükürler olsun ki, teröristlere karşı sınır dışında yapılan operasyonlarda gençlerimizde vatan millet duygusu bir hayli fazla. Türk Cihan Hakimiyeti mefkuresinin canlı bir şekilde genlerimizde saklı olduğunu gördük ve ihtiyaç olduğu zamanlarda ortaya koyabiliyoruz.
Bu duyguyu Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu “Malazgirit Marşı” adlı şiirinde şöyle anlatmış:
“Yiğitler kan döker, bayrak solmaya,
Anadolu başlar, vatan olmaya…
Kızılelma’ya hey… Kızılelma’ya!!!
En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah… Bismillah… Allahuekber.”

Zeytin dalı harekatında bir askere bir muhabir “istikamet neresi” sorusunu sordu. Asker de, “Kızılelma” cevabını verdi. Bu ilginç, güzel ve yerinde cevabın karşısında, herkes “Kızılelma” hakkında bilgi edinmek istedi. Ben de birlikte olduğumuz bazı kişilere sordum,” Kızılelma” nedir? İlginç cevaplarla karşılaştım. “Savaşmaktır”, “gitmektir”, “kazanmaktır”, “almaktır”, vatandır”, “ülküdür” vb. Bunun üzerine değişik kaynaklardan; köşe yazarlarından, Ülkü Ocakları Vakfı sayfasından, Ömer Seyfettin’in “Kızılelma Neresidir?” İsimli hikayesinden istifade ederek ‘Kızılelma Ülküsü’nü’ anlamaya ve anlatmaya çalışacağım.

Milletimizi ve milliyetimizi anlamak için öncelikle geçmişimizi çok iyi bilmemiz gerekir. “Kızılelma” bizim geçmişimizde var. Tarihimizin değişik zamanlarında “Kızılelma”nın anlamı nasıl tanımlanmış bilmemiz gerekir. Askerimiz istikametinin “Kızılelma” olduğunu neden söyledi. “Kızılelma” uğraşımızda önemeli ise ve diri tutmamız gerekiyorsa ne yapmalıyız. “Kızılelma”nın ne anlama geldiğini bilmeliyiz ve çocuklarımıza/gençlerimize öğretmeliyiz.

Bu amaçla haberlerimizi, köşe yazılarımızı bu bilgilerle ilgilendirmeye çalışmalıyız. Bununla ilgili değişik etkinliklerde bulunup bilgilenmemiz gerekiyor. Bir çok dedelerimizin askerlik şubelerine gidip harekata katılıp şehit olmak istediğini, bazı nenelerin ve anaların da askerlerin yemeklerini yapmak için harekata katılmak istediklerini görüyoruz. Gençler de “beni de alın askere” diye dilekçe veriyorlar. Bu ve benzeri düşünceleri temin etmek için etkinlikler yapmak gerekir.

İzmit’te Cuma Namazı çıkışında, Zeytin Dalı Harekatı’na destek için cemaate Türk Bayrağı ve ‘Kızılelma Ülküsü’nü temsilen kırmızı elma dağıtıldı. Elma kasalarının yanına da zeytin dalları konuldu. Cami Dernek Başkanı şöyle dedi: “… Kızılelma, Kelimetullah olarak zafer, gaza demektir…. Biz Türk halkı olarak Güneydoğu’da, Bosna Hersek’te, Arakan’da; Kızılelma bu gün Afrin’de, yarın inşallah Münbiç’te, öbür gün Allah’ın izniyle Kudüs’te olacak…” şeklinde konuştu.

Sözlükte “Kızılelma”; yeryüzündeki Türklerin birleşip kuracakları, nerede olduğu bilinmeyen bir ülke şeklinde ifade ediliyor.
Ülkü Ocakları Vakfı sayfasında da “Kızılelma”; üzerinde düşündükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşlerdir şeklinde tanımı verilmiş. Ülkü birlikteliğinin sembolleşmiş şekli “Kızılelma”dır.

Türkler için, dünya hakimiyetini temsil eden, som altından yapılma kırmızı renkte bir küre “Kızılelma” olmuştur. Bu altın küre bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen toprakların sembolü olarak ifade edilmiştir. “Kızılelma” ulaşılmak istenen hedef, gidilmesi gereken bir yol ve adil bir yönetim kurma arzusudur.

Türklerde ‘kızıl’ kıymetli olan bir renk, ‘elma’ ise, gizemli olan, bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen meyvedir. Ancak ‘Kızılelma düşünün’ elmaya değil, eski Türklerde Güneş ve Ay’ı anlatan kızıl topa dayandığı düşünülür.

‘Kızılelma düşünün’ ilk kez Orta Asya Türkleri arasında doğduğu; Ergenekon Destanı’nda Ergenekon’dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini düşlediği kabul edilir… Türkistan’dan Hazar Denizi’nin doğusuna gelen Oğuzların ise Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hakimiyetinin ifadesi olarak bulunan ‘altıntopu’ yani “Kızılelma’yı” ele geçirmeyi ülkü edindikleri düşünülür.

‘Kızılelma düşü’ İran’da hüküm süren Türk boylarına, oradan da Osmanlılara geçmiştir. Osmanlılarda ‘Kızılelma düşü’ İstanbul’un fethinden sonra yaygınlaşmıştır. Osmanlı Devleti’nin fethetmek istedikleri yerlerde bir “Kızılelma’nın “varlığına inandığı ve bu uğurda uğraş verdikleri görülmektedir.

Avrupa’da fethedilmek istenen şehirler “Kızılelma” olarak anılmıştır. Askerlerin ”Padişahım, biz senin uğrunda ta Kafdağı’nın ötesine, Kızılelma’ya dek varırız” sözlerini dillerinden düşürmedikleri ifade edilir.

‘Kızılelma düşünün’ tam olarak ortaya çıkma zamanı, Osmanlı döneminde tarihe ve edebiyata mal olduğu, özellikle Batı medeniyetlerine doğru yürütülen cihadın bir sembolü olduğu yönündedir. ‘Kızılelma ülküsü’ özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için kullanılmıştır.

Afrin operasyonunda da askerlerin azmini yüksek tutmak için “istikamet Kızılelma” denmesi ya da Türk bayrağı ve kırmızı elma dağıtılması yerindedir.

“Kızılelma”, Türkler arasında, çok eski inanç ve töre ürünü olan cihan hakimiyeti düşüdür. Bazen Türklerin yaşadıkları yere göre daha batıda, ulaşılması gereken bir yer, bazen de bir ülkenin değerli bir yeri üzerine konulmuş, altından yapılma yuvarlak bir toptur. Bu top zaferin işareti, hakim olmanın veya fethedilmek için düşünülmüş yerin sembolü olarak ifade edilmiştir. Türklerde “Kızılelma” çok güçlü bir fetih idealinin sembolüdür. Buna örnek: Ergenekon Destanı’nda, Ergenekon’dan çıkma ve eski yurda yeniden sahip olma düşüncesidir. “Kızılelma” ulaşılması gereken, ülkeleri ele geçirmede fetihleri amaç haline getiren bir düş olmuş. Türkler gittikleri her ülkede, elde edecekleri zafere, ulaşmadan önce “Kızılelma” adı vermişlerdir.

Barlık suyu boyunca oturan Oğuzları, buradan hep batıya doğru yürüten güç ‘Kızılelma efsanesi’ olmuştur. Hazar Denizi’nin doğusundan gelen Oğuzlar, Hazar kağanının çadırının üzerinde duran egemenlik sembolü olan altıntopu ele geçirmeyi amaç edinmişlerdir. ‘Kızılelma ülküsü’ buradan Dran’daki Türklere, onlardan da Osmanlılara geçmiştir. Osmanlıların fethetmek istedikleri yerlerde bir “Kızılelma’nın” varlığına inandıkları ve bunu ele geçirmek için uğraştıkları görülür.
Sınırlarımızı teröristlerden korumak ve onların topraklarımıza girmelerini önlemek için, zamanımızın “Kızılelma’sı” olan İdlib’e, Afrine, Münbiç’e, hatta Musul- Kerkük’e gitmeliyiz dedik. Buralar bizim geçmişimiz; geleceğimiz geçmişimizde saklıdır… 
Hoş kalın. Şubat 2018, Anamur. İsmet Kadıoğlu