Zaman zaman gündeme getirip yazılarımda bahsettiğim hususlardan biri, Erdoğan Cumhur’un başı olacaksa, Başbakan Davutoğlu olsundu. Ve öyle oldu. 
***
Davutoğlu; çalışkan biri. Başbakan olan kişi de çalışkan olmak zorunda. Kişinin, Başbakanlığa layık bir kariyerin olması gerekir ki Davutoğlu’nda bu var. Davutoğlu, iyi çalışan birisi. Azimli olması, çok çalışması ve sebat etmesi önemli. 
***
Çalışmayla ilgili, grup toplantısında, parti grubuna, birlik ve beraberlik mesajı veren Davutoğlu, bakın ne diyor; "Biliyorum bu yaz hiç tatil yapma şansınız olmadı ama Dışişleri Bakanıyken diplomatlarıma yönelik şu talimatım vardı; bu dava arkadaşlarım için de geçerlidir. Bana mazeretle gelmeyeceksiniz, 24 saat yetmiyorsa 25'inci saati bulacaksınız. 6 gün yetmiyorsa 7. günü bulacaksınız. Önümüzde çok daha kat edecek mesafeler var.” 
*** 
Davutoğlu öksüz olduğu için babaannesinin, diğer torunlarından daha farklı duasını almış.  "Oğlunla ordu, kızınla oba ol. Büyük adamlar ol, yeryüzündeki insanlar senin ayağına gelsin, sana danışsın" diye dua ettiğini yengesi söylüyor. Yine amcasının hanımı yengesi, “siyasette başarısını ben bu duaya bağlıyorum” diyor. 
***
Tayyip Erdoğan’ın benzeri olmayan, bir başarı öyküsüyle Çankaya’ya çıkmasından sonra her şeyin kuralları temelden değişti. Tabi en başta siyasetin kuralları değişti. Erdoğan’ın 12 yıldır adeta merdiven basamaklarını çıkar gibi inşa ettiği siyasi eseri yok sayarak siyaset yapmak, topluma yön vermek mümkün değildir. Artık herkes her alanda, kendini yeniye uyarlamalı.
*** 
Türkiye’de son 12 yılda çok şeyler değişti. Eğer biraz olsun insanlar, eski Türkiye ile yeni Türkiye’yi karşılaştırırlarsa, ayak oyunlarıyla, kirli siyaset yöntemiyle siyaset yapılamayacağını görürler. Göremeyenlere, Türkiye’de ihtilal niteliğinde değişimlerin yaşandığını nasıl anlatmak gerekir bilemiyorum. 
***
Erdoğan partisindeki değişim sürecini başarıyla yönetti ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile gelecek on yılın partisini inşa ederek, hayallerini krize yatıranları bir kez daha elleri boş bıraktı. Davutoğlu başbakanlığındaki hükümet, çözüm süreci, ekonomik yatırımlar, büyük projeleri ve birçok hayati konularda icraatlarına kesintisiz devam edecek. 
***
Ancak bütün bu başarı hikayelerini ve yeni hedefleri doğru okuyabilmek için açık ve takıntısız bir zihne ihtiyaç var. Okuyabilmek ve doğru okumak önemli. 
***
Muhalefet mi diyelim paralel yapının insanları mı diyelim, tıpkı son 12 yılda olduğu gibi bu kez de Cumhurbaşkanı ile başbakan Davutoğlu arasında çıkmasını bekledikleri bir krize umut bağlamış durumdalar. Aslında anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri durum, Erdoğan da, Davutoğlu da aynı misyondan geliyorlar. Dahası, AK Parti’de öylesine bir ‘istişare geleneği’ var ki takıntılarının esiri olan grup bu ‘misyon ve yol arkadaşlığının’ ne anlama geldiğini asla anlamak istememekteler. Erdoğan ve Gül arasındaki dava kardeşliğini anlayamadıkları gibi.
*** 
Erdoğan takıntılarına takılıp kalanlar oldukça, toplum da inadına Erdoğan’ı efsaneleştirdi.
Tarihi geriye döndüremezsin, ama Türkiye’nin gelişimini göremeyen kimseleri, takıntılarından kurtarmak da mümkün değil… 
***
Tayip Erdoğan; “Aşkım, sevdam, kavgam, beşinci çocuğum” dediği Ak Parti’ye veda etmiyorum ve “ayrılmıyorum” dedi. Yani Erdoğan, ilk insanla başlayan, “davanın heyacanı”ndan kopamayacak/kopmayacak. Dava insanların omuzlarında yürütülecek. Öyleyse davayı “emanetçi”ye değil, yükü omuzlarında taşıyabilecek birine vermeliydi. İşte Erdoğan, Davutoğlu’nun böyle bir misyonu taşıyabileceğini düşünerek bu yükü ona verdi. 
***
“- İsimlerin hiç önemi yoktur. İsimler fanidir, baki olan davadır. 
- Bu dava mensuplarıyla şereflenmez, tam tersine mensuplarına şeref verir.
- Ben yoksam dava yok diyenler daha en başta kaybetmişlerdir. Ancak benimle olur diyenler kibir tuzağına düşmüşlerdir.
- Bu dava koltuk davası olmamıştır.
- Unutulmaya namzet adaylar da yok değil. Var. Onlar da unutulacak.” 
***
Başarılar Davutoğlu, senin başarın bizim, yeni Türkiye’nin başarısıdır. Hoş kalın
İSMET KADIOĞLU – Eylül 2014