Esnaf Odası Başkanı Valilik baskısı ile seyyarlara savaş açtı…
Seyyarlardan ses yok! Çünkü onlar seslerini duyuracak güçte değil…
Esnaf Odası Başkanı sorunu çözdü:
“Seyyarları yok edelim! ”
Esnaf Suriyelilerin açtığı işyerlerinden şikayet etti…
Esnaf Odası Başkanı Valilik ve Belediyeleri arkasına alarak Suriyelilere
savaş açtı…
Suriyelilerden ses yok! Çünkü onlar da seslerini duyuracak güçte
değil.
Esnaf Odası Başkanı sorunu çözdü:
“Suriyeli işyerlerini yok edelim!”
Kırmızı – Lacivert İş Hanı Esnaflarına Büyükşehir Belediyesi’nden
tahliye yazısı geldi…
Esnaf Belediyeden şikayetçi…
Ama buradaki esnaf güçlü!
Sesini duyurdu. Radyoya çıktı, Basında yer aldı.
Bu kez esnaf Belediye’ye karşı!
Sesleri uzun zamandır çıkmayan, “kutsal” koltuklarını koruma
kavgası veren CHP ve Ak Parti İl Başkanları define bulmuşçasına acele
oradalar.. Tabii ki esnaf tarafındalar, Belediyeye karşılar.
Fırsattan istifade, Belediyeyi nasıl zor durumda bırakırız? derdindeler.
Esnaf Odası Başkanı ortada yok…
Olay büyüyor, sesler yükseliyor…
Esnaf Odası Başkanı da nihayet zahmet edip ortaya çıkıyor.
“Çözeceğiz” diyor.
Bu sefer “Yok Edelim” mantığı yok.
Bugüne kadar kent için ne yaptığını tam olarak anlayamadığımız
Esnaf Odası Başkanı’na asıl burada bir görev düşüyor.
Burada maharetini göstermesi gerekiyor.
Çözüme katkı verecekse:
Esnaf zarar görmeden,
Belediyenin de yapacakları aksamadan ne yapılabilir ?
Hem belediye kendince haklı gerekçelerle yasal bir süreci işletecek,
hem de ilgili esnaf bu nedenle mağdur edilmeyecek…
İşte burada Esnaf Odası Başkanı kendini gösterecek, dar ufuklu,
sıradan, klasik nutuklar yerine kent ve kentli yararına çözüm önerileri
geliştirecek…
Şimdi olay güçsüz ve sessiz “Seyyar Satıcıları” ve “Suriyelileri” yok
etmek kadar kolay değil.
Burada sesini yükselten bir esnaf var…
Seslerini yükselttikleri için Esnaf Odası Başkanı bir çözüm bulmak
zorunda…
Ancak, tam burada çağdaş ve demokrat bir toplum olmanın, kamu
vicdanını gözeten bir yönetim kültürünün dikkat etmesi gereken bir
hukuksal değer var:
Adalet, güçsüz, örgütsüz ve sesiz insanlar için de aynı özenle
savunulmalıdır.
Yani, Kırmızı-Lacivert İş Hanı konusunda gösterilen adil çözüm
çabası, aynı içtenlikle ve dikkatle Suriyeliler ve seyyar satıcılar için de
gösterilmelidir.
Çünkü çağdaş demokrasi ve hukuk, sesini yükseltenin, güçlü olanın
mutlaka haklı çıktığı bir düzene itiraz etmeyi gerektirir.
Maalesef bugüne kadar Esnaf Odaları, örneğin AVM’ ler yapılırken
cılız tepkilerle, güya itiraz ediyormuş gibi yaptı; ama esnaf yararına
sonuç alıcı hiçbir proje geliştiremedi, politika üretemedi.
Keza, Büyükşehir Belediyesi’nin esnafın en büyük rakibi kimliğiyle
lokanta, düğün salonu, kafe, büfe işletmeciliği yapmasına seyirci kaldı.
Tabii Mersin’de bir de “Ticaret ve Sanayi Odası” var.
Ama onları da kent sorunlarında maalesef göremeyiz.
Mersin’de bir “Devlet Üniversitesi” var.
Onlar da adeta ayrı bir kentte yaşıyormuşçasına, neredeyse kentle
tüm ilişkilerini kesecekler.
Aslında her iki kurum da kent sorunlarıyla ilgili çözüm üretmek,
proje geliştirmek, önerilerde bulunmak ve sonuç olarak bu kentin
demokratik temsil kurumu olan Belediyelere yardımcı olmak
zorundadır.
Özetle, şimdi durum şöyle gözüküyor:
Büyükşehir Belediyesi odaklı yeni düzende kentin yıllardır geciken
zorunlu hizmetleri gündeme taşınıp problemler çözülmeye çalışılıyor;
Ama bu süreçte hem problemin haksız muhatapları hem de hiçbir şey
yapmamaya şartlanmış kurumlar, kuruluşlar ve kişiler önümüzdeki
günlerde daha da artacak ölçüde rahatsız olacaklar.
Bu kenti sevenler, haktan, hukuktan, güçsüzden ve bu kentte yaşayan
herkesin geleceğinden sorumlu olanlar ise gür seslerini yorulmadan
duyuracak ve halktan yana her işlemin savunucusu olacaktır.