Bayram sana güldür gül…

Hüzün hep var her zaman, o olmazsa olmazımız; mahzun gönülleriz biz; şevk de var hep… Hüzün ve şevk, aynı gönül içre şavkıyla birlikte hep.

Yaldızı gönüllerin ay ve günden öte gözyaşları ve ilahi nağmelerle nihayetlenen; aah-elveda... Mah-ı Ramazan elveda… 

Ve bayram, sana bir merhaba…

Dal uçlarından köklere giden su damlası gibi sürülen mübarek deveranı, dilim dilim hayatın her dem.

Ateş, su, hava, toprak, gökyüzü ve yeryüzü; görünen görünmeyen ötesi ah o gönül sermayesi; muhabbet silsilesi ve teslimiyet kapısı en güzeli.

Kapkaranlık mekana anahtar yuvasından sızan ışığın, içeride olanı görünür kılan huzmesiyle gelene de nuru ve süruruyla ışıl ışıl görünene de gören göz, duyan kalplere de zikr ile hamd ola.

Rahmet, mağfiret, kurtuluş aralıklarından geçişlerle varılan yer ise bayram; bağışlananlarla beraber, her yeni merhaba ile varlığa bereket ola ve yan yattıysa kum saati, ilahi rahmet ola o varmış olana da…

Zamansa hep aynı zaman, değişen ne, öğütülen vakitler ötesinde; dünya hep aynı dünya, rahmani olanla şeytani olanın savaşı sürekli yeryüzünde ve o hal, tüm boyutlarıyla çepeçevre her yanda, sürgit bir itiş-kakışla.

İnsanın en büyük yanılgısı, geldiği günden beri dünyayı hep kendine ait sanması ve ardı-sıra açığa çıkan yalanların da çan sesi gibi yankılanması…

Her görenin her gülü gül sanması, olur olmaz her güle de göz akıtılması, İllüzyonlarla gülün de yalanlanması…

Ve kıyılamaz bir güle, içten bir gözyaşsa o da bir gül damlası.

Hay’dan gelen Hû’ya giden ömrün, can gülünün kalp-atışlarıyla hep taze ve diri kalması, tekbirlerle süslenen günler ve gecelerle Hayy-YaHû’larla selam durulması muhabbet-i ezelînin muhatabı ve mahbubu’l kulüb, cihanda menbaımız, şefaatkânımız, alemlere rahmet olana Şefi-Allah keremiyle.

Yıpranan hırpalanan yerlerde serpilir de sürülür bir vesileyle bütün azalara esas o gül merhemi.

Bayramsa saf kaynakla o idrake varılması.

demişti;

- Çocuklar gibi olmadıkça cenneti göremeyeceksiniz!

de sen de;

- Sonunda çocuklar gibi sevinmek yoksa bayramdan murad ne ola ki.

*

Küçük küçük kapılardan geçerek güvenle kuvvetlenen bağlarla, gül hallerle yüzünü birbirinin yüzüne yaslayanlar gibi, darlıkla sıkıntılar ötesinde, sıkıntılardan azade gel ha gel gül mevsimi…

Bayram o bayram; bayram bayram ola, değilse kim kime ne der, kim kime ne söyler.

Eylemeyip pişman kaldıklarınla da selamınla hayran olduklarınla da selam sana da; senden ona ondan sana da.

Gül sana bayram, bayram sana güldür gül.