“Devrim, önce kendi evlatlarını yer!”

Alman yazar Georg Büshner'in Fransız İhtilali'nden kırkbeş-elli sene sonra yazdığı “Dantons tod” (Dantos'un ölümü) isimli dramasında, sonunu sezen Danton'a ettirdiği ve sonra tarihi seyir içinde binlerce defa tekrarlanmış sözdür. Tam olarak şöyle der Danton: “İhtilal satürn gibidir, kendi evlatlarını yer.”

Tüm devrimlerde yaşanmış, evrensel gerçekliği olan bir söz olarak hatırlıyoruz.

İktidarlar da öyledir.

Onlar da işler yoluna girince öncelikle kendi evlatlarını yemeye başlarlar.

Bunun tipik bir örneği, memleketim Erzurum'da yaşanıyor.

Erzurum kongresini yapan, Cumhuriyeti kuran bu şehir, ne yazık ki Cumhuriyetin değerleriyle pek de arası iyi olmayan bir partiye en fazla oyu vererek rekor kırmış bulunuyor.

Erzurum gibi milli ve manevi değerleri yüksek bir ilimizde bu sonucun “manevi” yönüyle alınmış olması normaldir.

Erzurum'un milli yönünü ise AKP'ye karşı ağırlıkla MHP temsil etmektedir. Tabii ki manevi yönü de ağır basan bir partimizdir.

AKP'yi iktidar yapanlar, öncelikle “bunlar müslümandır, çalmazlar, çırpmazlar, bir de bunları denemekten ne çıkar” saikiyle oy veren mütedeyyin ve masum vatandaşlarımızdır.

AKP, bu hemşerilerimizi birçok yönden hayal kırıklığına uğratmış olmasına rağmen, “aman istikrar bozulmasın, alternatif de yok, hangi partiye verelim” tezleri halen galip gelmektedir.

Demek ki seçmen her yerde olduğu gibi Erzurum'da da alternatif aramakta.

Hemen haber verelim: Bu alternatif, merkez sağdan çıkacak!

Şimdi gelelim; iktidarın evlatlarını yemesine.

Erzurum'da inşaat sektöründe marka olmuş bir şirket var.

Geçenlerde bu konuya değinirken “Doğu'dan doğan marka” başlığı ile isim vermeden bu şirketi kastetmiştim.

Şirketin kurucusu ve babasını tanıyorum.

Çocuklarını da.

Hepsi düzgün insanlar.

Rakiplerini bile kendilerine hayran bırakacak kadar geliştirdiler işlerini.

Bu güne kadar on bin konut inşa etmiş bu şirket.

Kendi memleketleri olan Erzurum'da da “New City” adında 3 bin konutluk yeni bir şehir kuruyorlar.

Dar gelirli vatandaşlarımızı kaliteli ve uygun ödeme koşullarıyla ev sahibi yapıyorlar.

Elbette kâr da ediyorlar.

Hatta, kazançlarının bir kısmını mensubu ve hayranı olduklarını bildiğim AKP için harcıyorlar.

İnandıkları davalarına kurdukları gazete ve televizyonla da katkıda bulunuyorlar.

Yani, bir iktidar için dört dörtlük nimet pozisyonunda bir şirket.

Hem şehri geliştiriyor, hem o şehri yöneten iktidar unsurlarına yardım ediyor.

Birkaç günden beri Belediyenin bu şirkete karşı takındığı tavrı şaşkınlıkla ve üzüntüyle takip ediyorum.

Aynı partinin önceki belediye başkanıyla yapılan anlaşmayı ufak-tefek protokol hatalarını bahane ederek ihlal ediyor.

Ruhsat bahanesiyle inşaatları durdurmuş.

Şirket, “ha bu gün, ha yarın düzelir, işimizebakarız” ümidiyle iki aydan beri yüzlerce işçisine çalışmadan maaş ödemiş, sonunda işleri tatil etmek zorunda kalmış.

Şirketin genç genel müdürünün artık boğazına kadar gelmiş.

İşi yargıya götürmekle kalmamış, “Erzurum'dan çekiliyoruz!” diye de açıklama yapmış.

Yapılanlara ne denir, bilinmez.

Rekabet mi, kıskançlık mı, yoksa beklenti mi?

Gerçekten, yeni seçtikleri başkanı anlamakta güçlük çekiyorlar hemşerileri.

Erzurum'la tek ilgisi, bir ilçesinde doğmuş olması.

Kundakta gidip, AKP'nin kucağında belediye başkanı olarak geri dönmüş.

Erzurum'da adam bulamamışlar gibi, İstanbul'un Kartal ilçesinden birini ışınlamışlar buraya.

Bu güne kadar bütün maharetini, bütün enerjisini İstanbul için kullanmış.

Kalan enerjisini de bu işler için harcıyor besbelli.

Erzurum'un marka şirketini tasfiyeye götürecek kadar işi ileri götürerek.

“Geldiğinden beri hep konuşuyor, hiç bir şey yapmıyor” diyor Erzurumlular.

Eski bir Kayseri milletvekilinin “buraya deniz getireceğim” demesi gibi,

Erzurum'un yeni belediye başkanı da boyundan büyük vaadlerde bulunuyor.

Rafineri diyor, Çevrim Santrali diyor, raylı sistem diyor.

Her biri hükümet kararına bağlı olan bu işleri, makamının yerini ve sınırını unutarak vaadler listesine alıyor.

Kendinden önceki belediye başkanının 450 milyar borç bıraktığını söylemek suretiyle de topu taca atmaya çalışıyor.

“Kimse benden hizmet beklemesin” dercesine.

E, iş yapamayınca da, iş batırma pozisyonuna giriyor.

İktidarın belediye başkanı, iktidarın yanında olan bir grubu silmek istiyor.

İktidar, kendi evlatlarını yiyor.

Ve tabii, olan Erzurum'a oluyor.