Bu kadar yolsuzluğun, rüşvetin, hırsızlığın kol gezdiği ortamda, kendini kabuğuna gizlemiş bir parıltıdan söz etmek istiyorum.
Türk töresi ve İslam ahlakıyla sentezlenmiş biri.
Yaşlı Başbakanının yanında sigara içmeyecek kadar töresine bağlı edepli bir Başbakan Yardımcısı. Hem de başka bir partinin lideri olarak…
O’nu 2002 yılından beri iki sebeple çok eleştirdim. Birincisi; krizden çıkan ülkemizi ekonominin düzelmeye yüz tuttuğu bir sırada  erken seçime götürüp  AKP’nin iktidara gelmesine; ikinci olarak da Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine zemin oluşturduğu için.
İki konuda da galiba haklı çıktım.
Partisine oy vermedim; çünkü “merkez sağ” diye bilinen partilere oy verdim hayatım boyunca.
Partisinden bir beklentim de yok; çünkü o partinin sade üyesi kadar bile rüçhan hakkına sahip değilim. Büyük bedeller ödeyerek bu günlere geldiler. İcabında kanlarını satarak, genç fidanlarını toprağa vererek, hapislerde çile çekerek… 
        Son şehitleri bir “Yusufiyeli.” Cengiz Aydınlık. (Rahmetle anıyorum, nur içinde yatsın) 
        Hapishaneyi “Yusufiye” olarak bildiler. Pek çoğu oralarda pişti. En gençleri ise yaşı büyütülerek o karanlık mahzenlerden idama götürüldü.
        O partinin mensubu olmadım, oy vermedim ama, içinde vatansever bir kitleyi barındırdığı için hep saygı ve sempati duydum.
Bu gün, bir “kalem namusu” sorumluluğu ile kozayı kırıp, içindeki bilinmezi açığa çıkarmak istiyorum. 
Vicdan adına,
Tarihe not düşmek adına.
MHP lideri Devlet Bahçeli’den söz ediyorum.
Yıllardan beri milletvekili maaşını almadığını, yoksul öğrencilere burs olarak dağıttığını öğrendiğimde çok saygı duydum.
Meğer o kozanın içinde daha ne güzellikler saklıymış.
Başkalarından işittiğim daha pek çok meziyetini geçtiğimiz gün bir vesile ile görüştüğüm Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk’e teyid ettirdim; öyle yazıyorum.
Özel işlerinde makam aracını asla kullanmazmış.
Kalp ameliyatı geçirmiş, hastane, “milletvekilisiniz, ödeme yapmanız gerekmez” dediği halde ısrar ederek ameliyat masrafını son kuruşuna kadar ödemiş.
Şehit ailelerine yaptığı yardımları, öğrencilere verdiği şahsi bursları, TSK Vakfı’na, Darüşşafaka’ya bağışlarını, yaptırdığı camileri tek tek saymaya yerimiz müsait değil.
Hiç birinin duyurulmasını istememiş.
        Yaptığı bir iş daha var ki, başkalarını utandıracak türden:
        Milletvekili “kıyak emeklilik” maaşını kabul etmeyip, akademisyen kimliği ile emekli olmuş. Emekli ikramiyesini de şehit ailelerine bağışlamış.
        Hepsini gizli tutmuş!
        Bahçeli’nin son hizmeti de şehit ve gazi ailelerinin bakıma muhtaç fertleri için. Kendisinin yardım ve desteği ile yapımı tamamlanan Ankara’nın Bağlıca semtindeki İbilge Hatun Erinç Evi’nin açılışı 9 Şubat 2014’te yapılacak.
        Hizmetlerini, bütün bu güzel meziyetlerini ve Türkiye’nin “hayat-memat” davasındaki mücadelesini yürekten alkışlıyorum.
        İşte bunun içindir ki; oyumun yönünü ilk defa MHP’ye doğrultuyorum.