Bu yıl Belediye seçimleri yapıldı.
Ay sonunda Mersin Üniversitesi’nde Rektörlük seçimleri var. 
Yıl sonuna kadar bazı meslek odalarının, STK’ ların ve çeşitli 
oluşumların seçimleri olacak.
Son 15 yılda, Büyükşehir Belediye Başkanı kimliğiyle Özcan, siyasi 
yetenek ve kurnazlığı, Belediye gücü ve kurnaz ittifaklarla, neredeyse 
tüm seçimlerde müdahil oldu ve kendine yakın, kendi görüşünde 
kişilerin seçim kazanmasını sağladı.
Başkanlar da bu süre boyunca Özcan’a ve siyasi anlayışına hep bağlı 
kaldılar. Muhalefette olan siyasi anlayışın karşısındaki Hükümete her 
fırsatta karşı çıkmaya, onun projelerini engellemeye ya da en azından 
geciktirmeye çalıştılar.
Bu konuda sayısız örnek verebiliriz.
Mersin’in en önemli ve hayati projesi, kalkınma açısından birinci 
öncelikli yatırım olan Havaalanına dahi karşı çıktılar.
Önce Havaalanı yapılacak olan yeri beğenmeyip sonrada iptali için 
Danıştay’a dava açmaya kadar ileri gittiler.
Bu itirazlar ve geciktirmeler olmasa, belki de havaalanımız bu gün 
hizmete girmiş olacaktı.
Ama Havaalanı yapılmış olsa Hükümet ve partisi Ak Parti Mersin’de 
güçlü olacaktı.
Kazanlı Turizm Projesi’nin de neden bu güne kadar geciktiğinin, 
özellikle yolunun dahi tamamlanamadığının sebeplerini inceler ve 
kimlerin geciktirdiğini ve engellediğini ortaya çıkarırsak yine aynı 
siyasi anlayıştaki oluşumlar karşımıza çıkacaktır.
Peki Özcan ve ekibi neredeyse kent dinamiğini oluşturan bütün 
yapılarda CHP’ye ya da doğrudan kendine yakın kişilerin başkan 
seçilmesi için uğraşırken Ak Parti ne yaptı?
Ak Parti, devlet dairelerindeki çalışmalarından, oralardaki iktidar 
hazzını tatmin eden güç gösterilerinden fırsat bulup bu tür seçim işleri 
ile uğraşamadı; oylarını artırmaya yönelik kent içi çalışmaları nasıl 
ihmal ettiler ise, böylesine çok önemli bir örgütsel çalışmayı da hiç 
ciddiye almadılar
Meydan da tamamen Özcan ve CHP ye kaldı.
Sonuçta kaybeden kim oldu? Mersin ve Mersin halkı. 
Geciktirilen, engellenen proje ve yatırımlar kente işsizlik, geri 
kalmışlık, fakirlik olarak döndü.
Denizi, Ormanları, Limanı, Demiryolu, Serbest Bölgesi, verimli tarım 
alanları, dev spor tesisleri, zengin tarihi ve doğal zenginlikleri olan bu 
kent niçin hak ettiği ölçüde bir gelişme sağlayamıyor? Bunu kim ve 
nasıl izah edebilir? 
Önümüzdeki günlerde Rektörlük seçimi var. Tüm kent şimdiki 
Rektörden ve yönetiminden memnun olmama konusunda ortak 
fikre sahip. Uyum ve işbirliği içerisinde bir Üniversite ile Mersin çok 
daha iyi yerlerde olabilirdi; üniversite de kurumsal olarak çok daha 
gelişebilirdi 
Şimdi ilk defa kent adına duyarlılık gösteren bir iktidar partisi İl 
Başkanı Mersin yararını gözeterek bir adayı destekledi; ama eleştirildi 
ve geri adım atması sağlandı.
Şimdi Ak Parti’den ve özellikle İl Başkanı’ndan beklenen eski ezberleri 
bozarak ve Mersin’in yararını gözeterek önümüzdeki günlerde 
yapılacak tüm örgüt seçimlerinde müdahil olmasıdır. Böylece eski 
düzendeki alışılagelmiş kişilerin aday olmaları engellenebilir; kentin 
gelişmesine katkı verecek, yatırımları ve projeleri destekleyecek yeni, 
vizyonu geniş adayların seçilmesi desteklenebilir.
MHP’ li Büyükşehir Belediye Başkanı da, kendi döneminde Mersin’e 
yapılacak yatırımlara ve projelere elbette -eski anlayıştaki gibi- karşı 
çıkmayacak ve destekleyecektir.
Artık Özcan yok, dolayısıyla kentteki örgüt seçimlerinde Belediye 
desteği de yok.
CHP yönetimindeki istifalar ve partililer arasındaki yenilmişliğin 
etkileri ve huzursuzluk, önümüzdeki günlerdeki seçimlerde CHP’nin 
eski gücünü kaybettiğini zaten gösterecektir.
Asıl kritik ve Mersin için değerli hamleyi iktidar kanadı yapmalıdır. 
Mersin’in yararına olabilecek her girişim için iktidarın destek vaadi 
önemlidir, değerlidir.
Ak Parti ve İl Başkanı için şimdi sahaya inme ve ezberleri bozarak 
15 yıllık bir anlayışı değiştirme fırsatı vardır.
Kentin gelişmesi için verilecek her katkı, atılacak her adım, 
demokratik hukuk devletinin yasal sınırları içinde herkes tarafından 
desteklenecektir. Kaldı ki politika bunun için yapılır, politikacı bunun 
için vardır
Rektörlük seçimleri, baro seçimleri ve öteki seçimler, şimdi 
demokratik bir şeffaflık içinde, perde gerisi pazarlıklar, ideolojik 
hokkabazlıklar yapılmadan; ama kent yararını gözeten bir irade ortaya 
konularak dikkatle izlenmeli ve gerekli çaba gösterilmelidir.
Politik taraf olmak elbette kendi içinde değerlidir ve haktır. Ama 
politikanın yaşanılan kente zarar verecek ölçüde ideolojik bir savaşa 
dönüşmesinin faturasını bu kent çok ağır ödemiştir.
Buna fırsat vermemek ve kent yararını öne alan bir hesabın içinde 
olmak gerekir. Ak Parti yönetimi için bu çok ciddi bir sınavdır ve 
merkezi iradenin doğrudan katkısı olmadan yerel politik aktörlerin ne 
yapabileceğinin görüleceği bir süreçtir.
HARUN ARSLAN