Neden bitmiyor, neden her gün yeni bir liste çıkarılıyor yurttaşın karşısına, neden denetim kolları durdurmakta başarılı olamıyor? Söylerken, yazarken zorlanıyorum! İnsan sağlığının bu denli ucuz olmaması gerektiğini düşündüğüm, gıda ürünlerinde “taklit ile tağşiş” konusundan söz ediyorum… İsmet İnönü ile Victor Hugo’nun söylediği belirtilen “namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı” sözünün özü gibi, “taklitçiler, tağşişçiler” denetim kurumundan “daha” mı güçlü anlamak zor!

İleri sürülen verilerde dana sucuk içeriklerinde sakatat kullanıldığı, peynir ürünlerinde süt yerine nişasta, baharatta yasaklanmış boya maddeleri bulunduğu belirtiliyor! Hepsi de sağlığı zora sürükleyen etmenler… Peynir alıyorsunuz nişastadan, sucuk alıyorsunuz sakatattan, baharat alıyorsunuz boyalı maddelerden; dur denilemiyor, durdurulamıyor! Üstelik bu ürünlerle de bitmiyor; aklınıza gelebilecek tüm gıdada “taklit, tağşiş” ürünler görülebiliyor; bunların işlerini sürdürebilirlik/ gücü nereden geliyor?

***

Şuradan başlayalım: bir ürünün “taklit, tağşiş” olup/ olmadığı ederinden anlaşılmaz mı? Bir kilo sağlıklı sucuğun ya da peynirin hangi ürünlerden oluşması gerektiği, neye mal olabileceği, neye satılabileceği bilinmiyor mu; biliniyor! Peki, piyasada “yarı ederine” satış yapan işyerleri bilinmiyor mu; biliniyor! Kimileri “reklam afişi” bile bastırıyor, sucuğun üçyüz lira olanını da, bin lira olanını da fotoğraflarıyla gösteriyor! Örneğin bir sucuk, eti “tavuk” olsa bile üçyüz liraya nasıl satılabilir? Sorulamaz mı?

“Bana satış yapan işyerleri gerek, neyi/ kaça satarsan sat” anlayışı egemen olduğunda işler değişiyor! Deniyor ki, “vitrine ürünü koymuş, müşteri almış ücretini ödemiş, satıcı vergisini de ödemiş…” Yarışımcılığın yerine “çok kazanmanın” amaçlandığı serbest piyasa anlayışı ile kapitalist bakış bundan başka bir şey düşünecek değil! Ürün yapılıyorsa, alıcı da buluyorsa; sorun yok!

***

Arada bir de olsa “o uzun” listeleri neden yayımlarlar, neden “kökünü kazımışlar” gibi sözünü ederler anlamış değilim doğrusu! İçinde bulunduğu çıkmazlar nedeniyle “sorunlar” yaşayan birinin saldırgan tutumunu düşünün! Dediklerinizi anlatamazsınız, üstelik olmadık yerlerde konuyu kavgaya değin de götürebilirler… Böyle birinin bir kavga sonrasında “cezalandırıldığını” düşünün; “çıkmazlar” çözülmedikçe, bir kişinin “cezalandırılması” çözüm olur mu sizce? “Taklit- tağşiş” ürünler listesini gördüğümde de aynısını düşünüyorum!

O denli varsıl bir “dili” olup da, insanları “anlam kargaşasına” yönlendiren “taklit” gibi, “tağşiş” gibi sözcükleri çözmeye çalışmaya hiçbir zaman anlam veremedim! Onun için yeniden “taklit/ tağşiş” sözcüklerinin anlamını açayım… “Taklit” ürün, bir ürünü öykünerek üretmek, aynısıymış gibi satışa sunmak… “Taklit” ürünleri, özgün orijinal ürün gibi göstermek, tüketicileri yanıltmak… “Tağşiş” ise, bir gıdanın içine, etikette belirtilmeyen ya da izin verilmeyen maddelerin eklenmesi, gıdanın içerenlerini değiştirilmesi… Aldığınız ne kaşar peynir, ne tereyağı, ne de bal “size” anlatılan değil!

***

Şunu duymuşsunuzdur… “Ucuz ürünün taklit/ tağşiş olma olasılığı varsa, tüketici de almasın, sağlıklı ürünler arasın!” Bu işin “umursamazlık” yönü! Bile bile kimsenin “sağlıksız ürün” almayacağını düşünsek de, alım gücü nedeniyle “ağız tadı” için alınabileceği bilinmiyor olmalı! Üçyüz liraya sucuk olmaz, olursa da sağlıklı olmaz, diyebilirsiniz! Peki, insanların “alım gücünü” nereye koyacaksınız? Asgari ücretle ya da emekli aylığıyla ya da genç işsiziyle bir arada yaşayanların” taklit/ tağşiş” ürünü seçmeme/ almama gibi bir istenci olabilir mi?

Bakın, yaz bitti yazlık incirin, kirazın, şeftalinin, eriğin birçokları tadına bakamadı! Onların da “taklit/ tağşiş” olanı olsa “alıcı” bulabileceğinden de kimsenin kuşkusu olmasın! Anlayın ama artık!

***

Şunu biliyoruz; aralıklarla karşımıza uzun listeler çıkarılacak, listelerde birkaç ürünün adı verilecek, bir başka işyerinde aynı ürün “markası” değiştirilerek satılabilecek! Yurttaşın alım gücünü her geçen gün bozarken, bu sonucu beklememek “öngörüsüzlük” olur kanımca!

Bir şey daha ekleyeceğim; şimdi zincir marketlerde yemeklik yağlar satılıyor! Kilosu altmış liraya satılan da var, yüz lira olan da… Aynısı zeytin yağ için de var, peynir için de, salça da… Halk her yönüyle yorgun! 150925