Mehmet Necati GÜNGÖR

İmam-ı Azam'ın öğrencilerinden Muhammed Bin Hasan eş-Şeybani'ye dinde pire öldürmenin cezasını sormuşlar.

Tuhaftır; soran, Hz. Hüseyin'i şehit edenlerin soyundan gelen birisidir.

Şeybani, Hanefi mezhebinin Ebu Hanife'den sonraki en ünlü iki bilgininden birisidir. Ebu Yusuf ile beraber, Hanefi mezhebinin esaslarının kayda geçirilmesinde büyük emeği geçmiştir.

Yaşadığı dönem, Abbasi hanedanının hüküm sürdüğü döneme denk gelir.

Hocası gibi siyasi otoriteye boyun eğmemiş, mücadelesini daha çok fikri alanda yapmayı tercih etmiştir.

Harun Reşid'in kadılık görevini reddetmesi üzerine iki ay hapis yatmış, daha sonra bu görevi kabul ederek Rakka kadılığına atanmıştır.

Bu bilgiyi verdikten sonra gelelim, pire öldürmenin cezasına.

Hemen haber verelim, arkasında günümüz ulemasına sorulan bit sorusu gelecek.

Bağdat'ın sıcağında pireler aman vermez olmuş. Pire ile mücadele, o günün müslümanlarının başlıca uğraşlarından biridir.

Sormuş: “Pire öldürmek günah mıdır?”

Şeybani, ne cevap versin?

Demiş ki:

“Hz. Peygamberin torunlarının kanını dökmekte beis görmeyip pirenin kanının dökülmesinde mi günah arıyorsunuz?”

“Günahın en büyük ve zalimce olanını bırakmış, pire öldürmenin günah olup olmadığını soruyorsunuz.”

İslâm dünyasının içine düştüğü çelişkilere çarpıcı bir örnektir bu hikâye.

Günümüzde de tekbir getirilerek kafalar kesiliyor. Koparılan kafa yine müslüman kafasıdır.

Gelelim bitin hikâyesine.

Bu, o kadar eskiye ait değil. Zamanımızın Türkiye'sinde, camide bir vaize sorulmuştur.

Soru şudur: “Bit yakmak günah mıdır?”

Ne desin?

“Bit haşeredir, öldürülmesinde beis yoktur. Ama bir canlıyı yakarak öldürmek caiz değildir. Yakma fiili Allah'ın inhisarındadır.”

Bu defa şöyle sorulur:

“Yakmak günah olduğuna göre, suda boğsak olmaz mı?”

Bit ile pirenin davasını güden din kardeşlerimiz, insanlık davasında eş-Şeybani'den bu güne nasıl bir değişim gösterdiler acaba?

Diyanetimize bakalım:

Her Cuma bütün camilerden verdirdiği hutbeleri hatırlayalım. Hırsızlık, hukuksuzluk, beyt-ül male el uzatmak gibi fiillerin büyük günahlardan olduğunu belirten bir tek hutbe işittik mi şu dönemde?

Kime ne diyelim?

Biraz talana, biraz yalana,

Biraz hırsıza, biraz arsıza baksak anlayacağız bu muazzez dinin nasıl perişan edildiğini.

Merhum Akif ne güzel söylemiş:

“O Nebi'ye atıfla binlerce herze uydurdun,

Yıktın da din-i mübini yıktın, yeni bir din kurdun.”