Ustu-çırak ilişkisi, bazen çırağın öne çıkmasıyla son bulur.

            Dilimizde bu durum “boynuz kulağı aştı” sözüyle anlamlandırılmış,

             “Çırağın fendi, ustayı yendi!” sözüyle de katmerli hale gelmiştir.

            Geçen gün Beştepe’de Cumhurbaşkanının başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısındaki Davutoğlu görüntüsü kıymık gibi gözümüze batınca şunu anladık ki, bu öyle gönüllü bir birliktelik olmayacak.

            Hükümet sözcüsü “rutin olmayacak” diyerek bu toplantıların devamının geleceğini ima etti etmesine de, Başbakanın görüntüsü Hükümet sözcüsünün sözlerine uygun bir imaj çizmiyordu.

            Gerçi, Anayasa, Cumhurbaşkanına yürütmenin başı olması hasebiyle böyle bir yetkiyi veriyor.

            Yani, ilk bakışta Anayasaya ve hukuka aykırı bir durum yok.

            Ama o koltukta Tayyip Erdoğan oturuyorsa buna zaten “rutin bir iş” denilemez.

            Nitekim, Tayyip bey de yaptığı muhtelif konuşmalarda “alışılmış bir Cumhurbaşkanı olmayacağını” söyleyip durdu.

            Niyetini daha da açığa vurarak “ille de başkanlık sistemi” diye ayak diretti.

            O günkü toplantı, başkanlık sistemine geçişin bir provasıdır!

            Peki, Başbakan ne olacak?

            Resimde görüldüğü gibi, Erdoğan Başkan olursa, Başbakan ve bakanları onun sağına soluna dizilmiş olarak “sekretarya”  görevi yapacaklar.

            “Aslında bu bir sivil darbedir.”

            “Darbeleri hep silahlı kuvvetler yapacak diye bir şey yok.”

            “Bakın, bu da bir darbedir.”

            “Cumhurbaşkanı, Hükümete darbe yapmıştır!”

            “Bakanlar kuruluna el koymuştur!”

            “Başbakanı hiçe saymıştır!”

            Muhalif cümleler böyle kuruluyor.

            Önümüzde bir seçim var. TBMM, 7 Haziran seçimiyle yeniden oluşturulacak.

AKP’li 73 üye üçüncü döneme tosladıkları için bir daha seçilemeyecekler.

            Kalan milletvekillerinin bir kısmı yeniden seçilecek, bir kısmı da yenilenecek.

            İşte, dananın kuyruğunun kopacağı yer burasıdır.

            Bakalım dananın gövdesi kimde, kuyruk kimin elinde kalacak?

            Çırağın fendi işte burada devreye girebilir.

            Aday listelerini muhtemelen Erdoğan ve ekibi oluşturacak.

            Son imza ise Genel Başkan Davutoğlu’nu ait.

            Yani, aday listeleri son tahlilde Davutoğlu’nun imzasıyla YSK’ya gidecek.

            Davutoğlu bu son dakikada 60’a yakın Erdoğancı ismi silip yerlerine kendine yakın isimleri koysa …

            Listeleri bu haliyle YSK’ya gönderse…

            Erdoğan ekibi buna nasıl engel olabilir? Yapabilecekleri bir şey kalır mı acaba?

            Diyelim ki, HDP’nin barajı aşmamasıyla AKP 330’un üstüne çıktı. (Bu sayı, Anayasa değişikliği teklifini referanduma götürecek eşik sayıdır.)

            Gizli oylamada 60 fire verilirse, Başkanlık projesi suya düşmez mi?

            Davutoğlu’nun asık yüzünden böyle bir sonuç da tahmin edilebilir.

            Henüz çırağın fendini görmedik.

            Muhalif gazetelerde seçim sonrası şöyle manşetler görürsek şaşmayalım:

            “Çırağın fendi ustayı yendi!”

            “Parlamenter Sisteme devam!”

            Bunu yapabilirse Davutoğlu kendini hem Cumhurbaşkanına, hem seçmenine,  hem partisine karşı ispatlamış olacak.