Yazımızın konusu; iki ana ile iki adam.

Analar her ana gibi. Şefkat, merhamet ve sevgiyi temsil ediyorlar.

Evlatları için hudutsuz bir sevgi.

Hayat tecrübesi bize gösteriyor ki; hudutsuz olan tek sevgi evlat sevgisi.

Allah, herkesin evlatlarını analarına, babalarına bağışlasın.

Biri henüz 14-15 yaşında.

Çocuk ama, içinde gençlik çağına yaklaşmanın ümit ve heyecanı depreşiyor.

Bulunduğu çevrenin sapan tutan çocuğu.

Haşin ve hırçın adama o resmiyle yakalandı.

Yine bir sabah neşe ile uyandılar.

Ekmek lazımdı bu fakir sofrasına.

Ana “ben gideyim” dedi,

Çocuk, “yorulma ben gideyim ana” dedi, evden çıktı.

Bir daha geri dönmedi.

Bir gaz fişeği ile yere serilmişti.

Kahvaltıya açılan sofra 269 gün acı ile dağladı ana ve babanın yüreğini.

Sonunda Hakka yürüdü çocuk.

O yürürken, peşinden yüzbinler yürüdü.

Asabi adam buna içerledi.

Ona göre, 14 yaşındaki bu çocuğun

“yüzü poşulu,

“Eline sapan verilmiş,”

“Cebinde demir bilyelerle”

“Biber gazına muhatap olmuş.”

“Evladımın katili o hırçın adamdır” dedi ana.

Asabi adam meydanda köpürdü:

“Ben evlada sevgiyi, muhabbeti bilirim ama sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir bilyeler atışınızı pek anlamadım. O demir bilyeleri niçin atıyordun mezarına? Neyin mesajını veriyorsun?”

Yuh sesleri yükseldi acılı anaya.

Bu sesler ayyuka çıkarken, insanlık yerlerde süründü.

Bir başka ana.

Yoksul ve çaresiz.

Hayta bir evladın suçlarından utanan.

O hayta, bula bula adamın en efendisini buldu.

Gitti, onu yumrukladı.

Nahak yere.

Gıcık alıyormuş!

Olay vicdanlarda yankılandı.

Ana oğlunu savunamadı ama, “kullandılar” dedi.

Özür diledi efendi adamdan.

“Bebeme babalık yap!” diye yalvararak.

Babası öldü öleli bunalım içinde. İşi yok, gücü yok. Evi kira, 1,5 yaşında kızı var. Ben ne diyeyim? Ben çok üzgünüm. Benim bebem dolduruşa geldi. Benim bebemin sabıkası yok. Bir tek cezaevine girdi, üç ay önce çıktı. İşi yok, aşı yok, ekmeği yok. Ekmeğe muhtaç, çoluk çocuğu. Ben çok üzgünüm.”

Bu samimi yakarışa taş olsa erirdi.

Efendi adam eridi.

“Bir annenin feryadına kayıtsız kalamam” dedi.

Hem haytaya, hem muarızlarına insanlık dersi verdi.

İki ana,

İki adam.

Birisi, adam gibi adam!