Hasan TÜLÜCEOĞLU
‘Vaka-ı Hayriye’ diye isimlendirilecek yeniçeri ocağının çok uğraşlar sonrası 
kaldırılması Asakir-i Mansure-i Muhammediyye’yi sonuç vermişti. Devlet, kaba ifadeyle 
kendini ‘illallah’ ettiren yeniçeri ocağıyla ilgili hiçbir şeyi hatırlamak istemiyor ve onu 
anımsatacak tüm izleri ortadan kaldırmak istiyordu. Bunun için yeni kurulan Asakir-i 
Mansure-i Muhammediyye’ye Batı tarzı kıyafet giydirilecekti. Ancak şapka o dönem namaz 
kılma açısından sorun oluyordu. O günler Trablusgarp’tan gelen bahriye birliğine kaptan-ı 
derya Koca Hüsrev paşa Tunus’ta gördüğü ve hoşuna giden fesi giydirmişti. Fesin ibadete 
engel olmayan makul görüntüsü padişahında hoşuna gitmişti. Ve dolayısıyla yeni orduya fes 
zorunlu kılınmıştı. 
Batılılaşma anlamında devlet eliyle görselde ilk batılılaşmayı, İkinci Mahmut 
gerçekleştirecekti. İlk defa Batılıların giydiği setre pantolon ve ceketi kendisi giymiş ve tüm 
devlet memurlarına zorunlu tutmuştu. Sakalını tamamen kestirmemekle birlikte herkesin 
sakallı olduğu o dönem oldukça kısaltmıştı. Ve ilk defa batılı uygulama gereği kendi resmini 
devlet dairelerine astırmıştı. 
Fesin uygulanması ve tabana yayılıp benimsenmesi için bugünkü anlamda bir çeşit fes 
giyme ve kullanma bakanlığı oluşturulmuş; fesle ilgili kanun ve yönetmelikler çıkarılmıştı. 
Yüzyıllardır sakala ve sarığa alışmış halk tabanının yeni kıyafet fesi benimsemesi elbet güç 
olmuştu. Batılılaşma uygulamalarından dolayı İkinci Mahmut halk tarafından gavur padişah 
olarak isimlendirilmiştir. 
Fes, doğu kültürüne has bir giyim şekli sanılsa da aslında Batı kaynaklıdır. Bizanslılar 
ve Yunanlılar doğululardan önce ve uzun süre kullanmışlardır. Bugün İskoçların hala 
geleneksel olarak fesi kullandığı malum. Bu açıdan Osmanlı’nın fesi kullanmasında İngiliz 
parmağı olduğu komplo teorisi de mevcuttur. 
Dini kaynaklı zannettiği sarığa alışmış Osmanlı halkı, dinde olmayan bu yeni serpuşu 
benimsemekte başlangıçta bir dönem zorluk çekmiştir. Yaklaşık yüz yıl fesi kullanan Türk 
halkı bu süreçte onu benimsemiş; kendinden ve dinden kabul etmiştir. Sonrasında gelen 
şapkaya da bu açıdan başlangıçta tepki göstermiştir. 
İkinci Mahmut’la devlet, Üçüncü Selim’le ayrıntılı planlanan ıslahatları -ki bu 
bugünkü anlamda tam bir batılılaşma çalışmalarıydı- kararlı olarak devam ettirmesini Vaka-ı 
Hayriye diye isimlendirilen yeniçeri ocağının kaldırılması büyük ölçüde kolaylaştırmıştı. 
Askeri ıslahatların dışında İkinci Mahmut, batılılaşmada görsel uygulamaları ilk uygulayan 
etkin ve kararlı devlet adamı ve padişahtı. 
Gereksiz, basit ve elim bir isyanla öldürülen III. Selim’in görünürde askeri alanda 
ıslahatları öngören ancak bunun gerisinde asıl her alanda batılılaşmayı hedefleyen plan ve 
projesinin detayları bilinmemekle birlikte İkinci Mahmut bu alanda devlet iradesini devam 
ettirmiş ve bürokrasi ile devlet kurumlarında özellikle görsel alanda uygulamalar 
gerçekleştirmişti. Kısa sürede halk tabanına da yayılacak fes, bu uygulamalardan en etkin ve 
en görsel olandı. Bunun için fesin benimsemesi açısından kanunlar çıkartılıp bakanlıklar 
Devlet yöneticileri hatta devlet iradesi Osmanlının ilk dönemi dışında hep toplumu 
kendi düşündüğü gibi nizama sokmak istemiş ve bunun içinde topluma bir şeyler gerektiğinde 
zorla dayatılmıştır. İşte asıl sorunda buradadır. Halkın arzu, istek ve ihtiyaçları günün imkan 
ve şartları hiç düşünülmeden sahip oldukları dini inançlarından dolayı geri kalmış görülen bu 
halkı adam etmek en azından görselde batılılara benzetmek adına tepeden hep dayatmalar 
yapılmıştır. İkinci Mahmut’un fes giyimi de en etken prototip bu dayatmalardan biridir. 
Devlet irademizde bu dayatma zihniyeti değişmedikçe devlet-millet boyutunda 
sorunlar hiç bitmeyecektir. Devlet-millet bağında sorunlar olduğu sürece sağlıklı bir iletişim, 
koordinasyon, tam bir birleşme-bütünleşme olmayacağından toplumun kalkınmışlık ve refahı 
da bir türlü tamamlanamayacaktır.