Muhalefette ve yasaklı olduğu yıllarda Cuma namazlarını hep Bükreş sokaktaki Çankaya Camiinde kıldı.

                Çankaya Müftüsü Mehmet Nuri Yılmaz’ın Cuma namazı öncesi bu camide verdiği vaazları ilgi ile takip etti ve çok beğendi.

                İktidara geldiğinde de Mehmet Nuri Yılmaz’ı Diyanet İşleri Başkanlığı’na atadı.

                Cenaze namazını Mehmet Nuri Yılmaz’ın kıldırması anlamlı bir tesadüftür.

                Bir ziyaretinde Yılmaz’a “küçükken hafız olmak isterdim” demiş.

                Birlikte yaptığımız başka bir ziyarette de içinde “ukde” olarak kalmış bir tasavvurundan söz etti.

                “Hoca, sen ve ben mütenekkiren Malazgirt’e gidelim, o camide birlikte bir Cuma namazı kılalım.” dedi.

                İlk defa işittiğim “Mütenekkiren”in anlamını bilmiyordum, çıkışta Hoca’dan öğrendim.

                “Kimseye haber vermeden, tanınmadan, bilinmeden” demekmiş.

                Caminin hikâyesi şöyle:

                Demirel, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’a demiş ki:

                “Hoca,  Anadolu’ya giriş kapımız olan Malazgirt’e şöyle iki minareli güzel bir cami istiyorum. Tepede bir yerde olsun, her yerden görülsün.”

                Hoca işe koyulur, projeler hazırlanır, inşaat başlar.

                Cami iki yıl içerisinde biter de ne Demirel Cumhurbaşkanıdır, ne Yılmaz koltuğundadır.

                Sonra gelen Diyanet İşleri Başkanı caminin açılışına Demirel’i davet eder.

                Demirel “vefa” adamıdır, Mehmet Nuri Hoca ile gitmeyi düşündüğü için davete icabet etmez.

                İşte, birlikte yaptığımız o ziyarette Demirel Hoca’ya bu teklifi yapmıştı.

                Hasta idi, iyileşir iyileşmez “mütenekkiren” Malazgirt’e gidilecek, o camide Cuma namazı kılınacaktı.

                Olmadı. Ömrü vefa etmedi.

                Küçükken hafız olmayı hayal ediyordu, yüzlerce hafızın tilavet ettiği Kur’an-ı Kerimlerle ebedi istirahatgâhına tevdi edildi.

                Demirel’i kabre, aile adına Demirel’in ikinci büyük başbakanlığında Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı olan İlhan Kesici indirdi.

                Öncesinde yıkanmasına nezaret etti, yıkamaya kendi elleriyle de katıldı.

                Mezarı başında hocalar tarafından okunan Aşr-i Şerif’lere Hüseyni Makamında okuduğu Fatiha ile iştirak etti.

                Güniz Sokaktaki helalleşmede duasını yaptı ve Itri’nin Segâh makamındaki meşhur Tekbir’ini okudu ve okuttu.

                 Böylece, Kesici'nin bilinmeyen bir yönünü de öğrenmiş olduk. Çok güzel Kur'an okuyor. Ekonomiye olduğu kadar, manevi alana da hakim olduğunu gördük.

                Kesici, Demirel’in Başbakan adayıydı.

                O seçimde Mersin’den milletvekili seçilmiş olsaydı Tansu Çiller’in koltuğunda O oturacaktı.

                Bu tasavvurunu çok yakınındaki insanlarla paylaştığını ve gazeteci Yavuz Donat’a da anlattığını biliyorum.

                Kader…

                Kimi, nerede görevlendireceğini ancak Allah biliyor, ancak Allah takdir ediyor.

                Ölenimize rahmet, kalanlarımıza sağlık ve uzun ömür diliyorum.